1 Ağustos 2015 Cumartesi

HAYAT BİR OKADAR KISA OLSADA



 Yaşam pınarımızın suyu bitmeye yakın hissetmek istemesek de, belleğimizin bir tarafı eski hatalarımızı depolarından çıkarıp tek, tek önümüze sererler.
Ne kadar  dindar ,ne kadar inançlı olalım veya olmayalım,bir af edilme  hissi bizi sarar sarmalar.
Yaratana varma ,bütünleşme duygu yoğunluğu bizi ölüm ve sonrası bilinmezliğe, inananların öteki dünya inanışlarına ritüeller içinde huzurlu götürse de, yok olma hissiyatı, inancın ötesinde insanın kabul edemeyişinin tezahürüdür.

Son bir ay içinde ülkemde yaşanan ölümler bir akıl tutulması,insanlık nasibi almamışların, gençleri birbirine kırdıran siyasi yaklaşımların tezahürüdür.Yakın Cumhuriyet tarihimizin kurucusu Ulu önder M.Kemal ATATÜRK'ü bu manada anlayamamış yobaz,çağ dışı zihniyetinin,rant peşinde koşanları bu dünyanın onlara kalacağını sanıyorlar ise yanılıyorlar.Orta doğu bölgesi,Mezopotamya,Anadolu bir medeniyetler kuşağı,Semavi dinlerin ocağı,tüm ticaret yolların geçişi olsa da insanoğlunun hayvani içgüdülerine  hiçbir zaman dur yiyememiş,Dinlerin çıkış noktasında , insanları çarmıha germek,Kerbelada kılıçtan geçirmek,ötesinde parçalanmış ayni din anlayışlarını birbirine düşman etmenin ötesine geçememiştir. ''Yurtta sulh ,Cihanda sulh '' öğretisini içine sindiremeyenler yakın tarihimiz bu gerçeğini görememenin aczi içinde, toplumumuz içindeki inanç ve etnik gurupları birbirine kırdırırken, ''Misakı Milli'' sınırlarımızı da çöp etmişlerdir.
Dahili Bedhahların,Haricilerden çok olduğu ülkemin Aklı selim,aydınlık yüzlü,gelecek kuşaklarına mutlu,umutlu bir ülke bırakma adına düşünen insanları bu gidişe dur diyelim.Artık sivil toplum örgütlerinin birleşme ,yüksek sesle bağırma günüdür. Kırkbeş gündür çocuk kandırırcasına geçen seçim sonrası süreci ,yetkisini kaybetmiş bir hükümet,  utanmadan evlerden gencecik ölüler çıkarken 1500 koruma görevlisi korumasında dolaşıp büyük Türkiye nidaları atan siyasiler,Gelecek siyasi beklentilerini bu kan üzerine kuranlar,UTANIN bu dünya kimseye kalmaz ,her cuma Dua etseniz de beş vakit değil onbeş vakit Namaz kılsanız da bu günah boynunuzda.Tek adam mantığını diretenler,Hazreti Muhammet bu dünyadan bir fani olarak göçtü. Arkasında  bıraktığı öğretiden ders alamayanlar, Kutsal kitaba sığınıp onu elinize alıp sallasanız da  ondan size kalan bir avuç hüsran olacak siz ,siz belki değil ama  yedi sülaleniz bu felaketten nasibinizi alacaksınız.
Vakit varken ve geç olmadan bu kanın durmasını sağlamak ,bizden olanlar,olmayanlar anlayışından vaz geçmek,şu ana kadar istiflediğiniz rantlarınızın tümünü ülkenin yararına kullanacak  hale getirecek
dürüslüğe erişiniz. Erişiniz ki  belki kalan hayatınız ,gelecek yaşam  için yaptığınız yatırımları gerçekleştirir.

24 Temmuz 2015 Cuma

HATIRLADIKLARIM


Lisenin Camlı köşk denilen tarafındaki yatakhanesi manzara olarak çok güzel olsa da,kışın ısı açısından diğer yatakhanelere göre soğuk olurdu.Bendeniz orada hiç yatmadım.Sanırım Yatan arkadaşlarımdan Mehmet Şahin 'e  ait  anıma  yataklık yaptı . Lise birde kalmaca yoktu kalan okuldan ilmi kifayetsizlik den atılır idi. O sene okuldan atılmak ile kalmak arasında gelgitler yaşayan bendeniz  sonunda, Kimya  tek ders ikmal hakkı noktasına gelmiştim. Bir sınıf üste geçilerek başlayan derslere inat,  Tek ders ikmalcileri  Rahmetli. Sinan Aksoy'  dan ve Bendeniz, Kimya, Köfte Ertan gibi bazı başka tek  ders mağdurları ile birlikte Psikoloji labaratuarın  da bize tahsis edilen  alanda sınav hazırlığını yapmaktaydık. Sinan ve ben, ağırlıklı deliklere sokulan pisikolojik deney aleti çubukları ile oynayıp  sınava çalışmakta , mavralarımızı sürdürmekte idik. Köşesine çekilmiş Bugünün Doktoralı Kardeşim  Köylü Mehmet, Yıl içi en yüksek notları Rahmetli Çişli. Bnb.Yurdagül hn. dan almış öğrencilere ait Kompozisyon  yazılarını incelemekte,o konulara yaklaşımlarını irdeleyerek  dip notlar ile yeni kompozisyonlar yaratmakta ,sıkı çalışma temposuna aralıksız devam etmekte idi. Sınav günü gelmiş C.tesi sınav sonrası evlerimize dağılmıştık. Pazartesi sabahı kalma geçme gerçeğini öğrenme anı ile başlayan tek dersten geçtiniz haberi ile  bizi ikinci sınıfın  devam eden derslerine,   bir gün sonra katılma adına serbest bırakmıştı.Topluca Camlı köşkte toplanmış gelecek ile yorumlarımızı,hayallerimizi konuşup sohbet etmekte,  sigarasını tüttüren Sinan dan nasiplenmek de, 3 ay sonra Harp okuluna sinema izleme adına inişimiz sırasında taburdan ayrılarak evine giden Sinan'ın ancak bu kadar dayanabileceğini hayal edemeden bir arada konuşmakta ,gülüşmek de idik. Ama esas hayal edemediğimiz Mehmet'in şu sözleri idi. '' Arkadaşlar sistemi çözdüm.Bir daha ikmale kalmak yok''Bu iddalı söze ne denir. Kalan 5 yılı hep ikmal ile geçiren,  Doktoralı  Arkadaşıma selam olsun

Başlayan ikinci sınıf  derslerine bir haftalık gecikme ile katılan bendeniz, A kısmının arka sıralarında Cemali ve Yavuz Fıran'ın kıskacında kah kızarak kah gülerek günleri geçirmekte,temizlik ustası Salih efendiyi kızdırıp, kafamıza süpürge ile vurma girişimlerinden sıyrılma egzersizleri icra etmekte idik. Ertan köfte ve  Yiğit  Celal'in Nazi vari yürüyüş eskivlerini izlemekte ve '' Vur göğsüme ben yiğitim '' diyen Celal'e  Allah ne verdiyse vuruşumuz devam etmekte,kanlı gömleği bayraklaşmakta idi.
Kimya hocamız Rahmetli Dz. Tavşan Yzb Türker derslerini aktif metot çerçevesinde vermekde, kitap okuyarak yapılan bu uygulamada anlaşılmayan konuları ona soruşumuz ve oda  sonu  anlaşılmaz cevapları ile yardımcı olmayı seçmişti. Dişi sever bu hocamızın mektuplarını kimya labaratuarın da bularak okuyuşumuz ile aldığımız feyz sonrası bir ders aralığı , Hocanın ''benden iyi bıçak kullanabilen yoktur'' sözü ile başlayan konu, genişlemiş tartışmaya yol açmıştı. Orta sıralardan kalkan Sinsi Faruk'un ''Hocam kapıya karşılıklı  jilet atalım görelim kim daha iyi''  fikri sınıfı azdırmış alkışlar arasında cebinden çıkardığı kağıda sarılı jileti Türker hocaya vermesi ile alkış miktarı sözlü halde, bastır Faruk nidalarına dönüşmüştü. Hocanın kapıya fırlattığı jilet saplanmamış ,tıkır,tıkır sesi ile yere düşmüş,Sinsi Faruk'un yerden aldığı jiletle kürsü tarafına ilerleyişi ve anı dönüşü ile fırlattığı jiletin, Trak sesi ile kapı gövdesine yarıya kadar saplanması ile kopan alkış tufanı sonrası yaşanan, yediği tokattan Kulağı yırtılmış İbrahim,Ensesinde Boza pişirilmiş neden dayak yediğini bilmeyen bendeniz ve birkaçımız nasibimizi almıştık.İbrahim'in ciddi kulak travması, Araya giren Yurdagül hocanın gayretleri ile tatlıya bağlanmış olsa da, İbrahim'e uzun süre sıkıntılı kulak günleri geçirtti.
Okulumuzun geleneksel yemekleri,kuşaklar arası usta çırak ilişkisi içinde devam eden ver her Bahriye subayının damağında unutulmaz lazzetler bırakan ortak bir kültürdü. Dalyan köfte,mercimek çorba,kadınbudu köfte,iç pilav ve dahası.........tatlı dendi mi Samsa,Vezir parmağı,Hanım göbeği unutulmazlar arasında idi.Bugün 18 kasım törenleri çerçevesinde gittiğimiz geleneksel toplanmalarımız da, şahen ben , sunulan ayni yemeklerin verdiği damak tadını yakalayamamakta geçen sürenin bizi eskittiği ,yada yaşanan süreçlerin yıprattığı algısını almaktayım.
Ortak bellek her ne kadar bizi Heybeli Ada Harp okulu mezunu olarak ,ada odaklı sevmeye itse de
Tuzla Deniz Harp okulu inşa temelini atan sınıflar içinde dahlimizin olması ,oraya ait anılar içinde bir kuzu günü etkinliği içinde, Bülent Hanımı son kaldı, Erkek sanatçı olarak izleme şansını belleklerimize kazıdı.
Ülkemizin zor dönemlerden geçtiği Cumhurbaşkanı seçimlerinin askıda kaldığı,Asılan fidanların bizden uzak hikayeleri arasında izole yaşamlarımızda, Lise,Harp okulu öğrencileri arası okuldan atılan siyasi fikirli genç dimaların  gidişleri hızlandırdı. Tedbir adına  atanan yönetici Sert subayların varlığı ise, eğitim dışı bizi sosyalleştirecek fikir üretmelerinden uzaklaştırırken,  sportif faliyet arayışlarını hızlandırdı.
Harp okuluna geçiş günümüz öncesi,lisede yapılan tören akabinde, giydiğimiz Harp okulu Siyah İspalet,Çakı çevizli elbiselerimiz içinde sanki özgürlük ve hürriyete uçan kelebekler gibi,Sınıf Subayına nispet sigara içmeyenlerin bile sigara yaktıkları bir durum protestosuna dönüştü.Sigaralar birer bayram meşalesi, bizler  onu taşıyan özgür ruhlardık.

Yaşam, dönemler içindeki geçişlerini bazen sert yapabilir.Çalınan üniversite soruları nedeni ile bazı başka hayaller peşinde,Üniversiteye gitmeyi hedefleyen benim gibi arkadaşlarım arasından cesur olanlar, yemin etmeden, yeniden  sınavlara girip okuldan ayrılma cesaretini gösterdiler.Harp okulu günleri anılarıma geçmeden söylenecek son söz  Deniz Lisesi adına, iyiki okumuşum diyebileceğim bir duygu birikimi ise ,itirazım  Şafak plağı girişindeki tabelada yazan  Dz.Lise öğrencileri ve Hayvanlar ''Köpek,Kedi'' giremez yazısı utancıdır.  



21 Temmuz 2015 Salı

Üstümü örten Çatım




Sene 1951 İstanbul, bütün tarihi dokusu,yeşil alanları,Ömerli,Belgrat Ormanı,Boğaz sırtlarındaki yeşil korulukları ile  göze çarpmakta. Tertemiz akan Boğaz suyunun  yıllarca tüm yabancıların sahip olmak için can attıkları,yan yana sıralanmış o muhteşem yalıları ile iki denizi birbirine bağlar yapısı kendini korumakta ,   İnsanlara mutlu bir ortam sunmaktaydı.

İstanbul Büyükşehir  Belediye ve  Emlak Kredi Bankası ortaklığı  olan Anadolu yakası Koşuyolu ilk etap ile başlayan, İkinci etap Avrupa yakası Levent ,Etiler,Ulus üçgeni içine yapılması planlanan  1/2 katı geçmeyen müstakil evleri projesi Memur,Esnaf,Kit İşçisi gibi gelir düzeyi belli kesimi uzun vade ödemeli ev sahibi yapma hizmeti vermeye hazırdı.Bugünün Rant mantığı ile Kurulan TOKİ inşaatlarının aksine dar gelir kesimi ev sahibi yapmayı ve üstelik bunu müstakil ev mantığı içinde yeşillik ve bahçelere ekilmiş meyve ağaçları,güller,fulbahriler mis gibi kokan yaseminler içinde sunmaktı.
Evlerin kimi 4 lü boloklar,kimi 2li bloklar,kimi tek ev biçiminde tek kat ve iki katı geçmeyen yapısı ile 110/ 175  m2 tabana oturmuş arkada bir bahçesi,önde çiçek ekebileceğin büyüklükte 15 m2 geçmeyen bir bahçeye, 4 lü blokların iki yanını çevreliyen evlerin ve müstakil  yan bahçeleri de olması sebebi ile m2 tabanları digerlerine göre daha büyük olacak şekilde planlanmıştı.Mahalleler oluşurken içinde bulunacak evler genel yapı olarak birbirine benzese de her biri farlı reklere boyanacak  ,Baş Mühendis Yük.Mim.Kemal Ahmet ARU  çizimleri ile şekillenecekti.
Bizans dönemi  başlayan at yarışı hipodrom  geleneği dışı , bu koşu alanı,Osmanlı ile devam eden süreçte de kendini korumuş.Zaman içinde Padişah Velihatları  için Ok ve avcılık alanı olarak içinde bulundurduğu av köşkü ve Valde sultan dönemi sonrası yapılan Provantoryuma da adını verecekti.

Babam Heybelili Ve adanın yükünü çeken Rahmetli  Halil reisin oğlu Rahmetli Em.Dz.Güv.Alb.Hüsamettin Tunçay(Arap Hüsam) Harp Okulu Sınıf Subayı/Amiri  görevlerini  icra ederken ,yaz tatillerini babamların evinin yanında bir daire tutan Annem ve ailesi , Anadolu hisarlı D gurubu ressamlarından Rahmetli  Ahmet Doğuer (Kınacı Ahmet,Kandilli kız lisesi ilk Resim öğretmeni) kızı ,rahmetli Siret Doğuer arasında başlayan aşkın resmi  adı konmadan öce Babam Can arkadaşı  Rahmetli  Dz.Albay Şemsettin ARTUNÇ'un  israrlı  ''Gel Hüsam şu evlerden bir tanede
sen al '' sözlerini  dinlememişti.  Şemsi Albay (  Dz.Altı Filo Komutanlarından, Emekli Amiral. İzzet ARTUNÇ'un Amcası benim can kardeşim Tekstil /Grafik DGSA Mezunu  Necdet ARTUNÇ'un da ağabeyi )
1953 senesine kadar bir daha konusu geçmeyen bu alım ,  bir gece Ortak Biriç masası arkadaşlığı sırasında,  Şemsi Amcanın ''Hüsam ben 2 adet ev aldım peşinini ödedim biri senin ''  demesine kızmasına biriç masasını devirircesine ''Sen ne hakla menim olurumu almadan benim adıma para yatırırsın '' sözlerini sarf eder ve masayı terk etmesine  ramak kala yaptığından utanarak iki arkadaş sarılır ağlaşmaları  , Babamın  Peşinatı Şemsi Amcaya ödeyerek, üzerine yapılmış Banka kredi ödeme senetlerini deb alarak evin yolunu tutuşu.

1951/1954 yılları arasında inşatın bütünü tamamlanan bu proje ile  bize düşen Ara Durak  Cevat Paşa sokak 40 Nolu ev ile , benim bebeklik,çocukluk,gençlik dönemimin o müstesna güzel,dingin,sevgi dolu günlerine  yorgan oldu. 1956 Yılı 2 Martı sabaha karşı 04.00 da doğduğum Zeynep kamil Kadın doğum Hastanesinden geldiğim bu ev, sadece evim değil ,yaşadığım Şehrin bana göre en güzel
semti, en doğal hali ile ,şehirleşmenin ve yerleşim kültürünün  mimari başarısı idi.

Zilin çalması ile çıkmaz sokak aralığındaki arsada  Reşat Nuri GÜNTEKİN İlk okuluna saniyeler içinde varıp,sınıfta yerimi alışım ile başlayan günler  .Ders sonrası mahalle maçları,çelik çomak,uzun eşekler,japon kale maçlar,kovboyculuklar,Baharla birlikte yetişen meyve ağaçları hırsızlıkları,İlk Alınan bisikletim Pejo ve onunla attığım havalar. Şu an Altunzade ye kadar olan o yokuşun sol tarafı ucsuz görünümü ile hayalimim cenneti papatya tarlaları ,baharın ve yazın gelişinin kuru köfteli,yumurtalı, bu tarla piknikleri,uçurtmaların gök yüzünü kaplayışındaki göğün mavisini sırt üstü papatya ve gelincik kokuları arasında izleyişimiz. Yazlık Köşk ve Koru sinemalarında bilinen o tarihi filmler '' Benhurlar,West side Story, Herculs,Spartaküs,On  Emir.............Yıllar geçerken  o güzel istanbul efendisi komşumuzun  yaşlı anacığını alarak ,bir gece evlerini apar topar satıp, Yunanistana göçmeleri anlam veremesem de bayramlarda aldığım mendil içi sarılmış para ve şekerlerden mahrumiyetimin izi. 1960  ihtilal acıları ve babadan uzak geçen 1963 /1967 arası Annemin hem Baba Hem anne oluş süreci.Babamın Hem Kıbrıs olayları ile başlayan  TCG.Başaran gemisi Mersin-Girne-Magosa değiştirme birliği sevkleri ve peşi sıra, Loj.Des.komodoru Sıfatı ile 1yıllık planlama ve koordinasyonu ile  nakliyat gemilerinin askeri gemi haline getirildiği  çalışmanın sonucu, Deniz Geçiş Safha komutanı olarak çıkarma birliklerini adanın  dibine kadar götürüp,Meşhur Jonson Mektubu ile geri geliş macerası.
Sene  1970 Babam İzmir Merkez komutanı.  Sıkıyönetimler,Ege Ünüversitesi silah deposu ,Nato 6 filo Askerlerinin Alsancak nato karargahı önü denizi boylamaları.Babamı yine uzun süre görmemeden özleyişimiz.
Benim Orta okul mezuniyetim,Dz lisesi sınavları için kayıt ve mülakatlara Eniştem Rah.Em.Dz.Alb.Enver Çelebioğu '' Deli Enver'' nezaretinde gidişim. Sınav sonu Kasımpaşa Deniz hastanesi maceramız .''İndir sağa bak öksür ''  komutu ile bevil cihaz muayeneleri, boy kilo dengeleri ile,
tahliler ile  adaya katılışımız.
Hazırlık kampı ilk haftası üzerimizden düşen yarı kokmuş iş başılar,postallar,boyumuza denk 1913/1919  yapımı piyade tüfekleri ile tanışmamız.üzerleri arapça yazılı,  İlk hafta sonrası Kasımpaşa Deniz dikimevi önü hepimiz ayni kılıktayız,Ellerimizde Siyah koca taşınamayası bavullar.Yinede Beyaz üniformanın verdiği gurur. 150 ---151 ben üste o altta ranzada, gece vakti çişe kalkışım ,gözü dönmüş sadece beyaz göz bebekleri görünen,kafada kadın çoraplı  kişiyi  görüp avaz avaz bu  ölmüş diye bütün yatanları ayaklandırdığım , arkadaşım Yavuz'a  Fran lakabını koyuşum ile başlayan ve hepimizin sırasıyla lakap sahibi olduğumuz  günler,geceler.
İlk ders Dikkat  Ayağa kalkışımız,Zeki hoca ''Gökten enerji paketleri yağıyor,yağıyor,Toprak ,Su Büyüyor,Büyüyor '' o gece her yer büyüyor ben yatakta hap kadarım  ve ağlıyorum. Ondört yaşın ergenliğinde sakallanmış bebek olarak.
Birkaç kişi traş oluyoruz. Biri varki yaman adı,Yavuz ALKAN  hepimizden farklı bedence,bakışca,Biri var Erol ERTEN Ustura biliyor ve traşını oluyor aykırı, Ama biri varki Farkı Farkedin  Taraş olsada  traşsız gibi Gömlekten fırlıyor kıllar maşallah, Rahmetlik Kardeş, Baykuş EROL hep kazağı üstünde yaz kış. Günler geçerken kimlikler kaynaşıyor,kişiler şekilleniyor.Doğru yanlış. Gözlerimiz parıl ,parıl   gençlik ve çocukluk arası gelgitler  muziplik,şakalar ,bazan aşırıya varsada traji komik olaylarda gebe, Kloptaman arkadaşımızın Hırsız yakalama komitesi başkanı olarak gece nöbet alışı.
Biri var lise 3 öğrencisi farklı ,belinde taşıyor yüzlerce anahtar. okulda girmediği delik yok ,Enver adında bir adem ve yandaşı Vedat GEVREK, bir gece bizim sınıf kasamız ardına açık ,içinde para ne varsa yok olmuş ,duyuyoruz Bu ikisi yürüttmüşler parayı ,söylenen fısıltı gazetesi gerçeği Filistin'e kaçmışlar. Enverin amcası El fetihte subay.İşte o an bizim sınıfın makuz talihi değişiyor.
Sınıf subayımız yerine atanan yeni bekçi  Şevket KOCAGÖZ Yzb. Yaptığı işi layıkıyla yaptığına inanan,Ailesini bile ihmal edebilen ,Çocuk yetiştirme pisilkolojisi kitapları arasında yalan yanlış yorumlarının sonuçlarını düşünmeden, sevgisizce bulu çağı aralığı çocuklara mahkum muamelesi yapan kişilik.Yaptığı işlerin belkide geriye bıraktığı tortu , bir arada karar verme yetisini kaybetmiş bir sınıfın, çelik gibi iradeli,inatçı,kendi ayakları üstünde durabilen bireysel kişilikleri oluşturması oldu.
Her hafta sonu ikinci sınıf ilk yarısına kadar, Cumartesi yarım gün ders saati sonucu izne çıkışımız saat 13.00 leri bulan ve vapura zor yetiştiğimiz yarım günlük iznin sonucu ,Bekarların okula döndüğü,Evcilerin Banyo, kahvaltı,çamaşır ütü ile geçen Anne emeğinin hazırlanış kıyafet ritüeli ile son bulan okul dönüş vapur yolculuğu.Bazende Toplu salgın bahanesi ile hiç izne çıkamayıp aşılanıp permangaratlı sulardan geçen ayaklar ile okulda kalışımız.

C.tesi akşamları bahar ayı geldimi, işte Bahariye sinemaları filim izleyişimiz. Peşi sıra acıkmış bedenlerimizin Çömçe lahmacun,Kars Uludağ Spangale ,Baylan peşmelba yenerek alınan zevkleri.
Bazen Murat,bazen saray Pilav üstü dönerleri. Ama akşam eve dönüş balık pazarı içi Bilgeoğlu Baklavada yenilen ve eve dönüşün değişmez ritüeli, Kaymaklı ve fıstıklı baklava.
5 numara otobüs ,duraklar Hal yanı Meydanı '' Şu anki belediye konservatuarı'' Otobüs beklerken bazen acıkan bedenimiz için son kaldı büfesi. Sosisli, bol salça sulu, turşulu.Bazende Kadıköy vapur iskelesi önü hızla soyulan Salatalık ,tuzlanmış hıyarın burnunun direğini yakan o doğal şimdi o tadı ve kokuyu zor aldığımız gerçek organikliği ile yenişinde ki o tad. Saat 12 olmadan bazen eve yetişme telaşım, elimde son kaldı büfeden aldığım Ahududu likörüm ile kendimi eve odama atışım ile son bulan telaş gerçeği. Arka odadan bahçeye ayaklarım balkon demirine yaslı , Dedemin ben doğunca diktiği Erik ağacının çiçeklenmiş hali ,Mehtabın onu aydınlatırken likörden bir fırt çekişim ve iş.e, Gece ve müzik TRT 3 . Damarlarımdan geçen likörün artışı ile başlayan gevşeme,huzur  ''Gece ve müzik sona Erdi'' ile biten o bir saatlik programın bir haftaya bedel rahatlaması.Bu çatı ,altında bedenim  bir gecesi bana ait , hesap sorulmadan. Geri kalan altı günün çatısı Dz .Lisesi yine sarmalayan ama kontrollü.Özgürlük,olgunluk arası gelgitlerimin çatı örtüleri. Anamın gece gelip üstümü örtüşleri ile çelişen ,bir okadar da gerçek.
O çatılar bizi bugünlere taşıdı. Kalan lise ve Harp okulu anılarıma devam edeceğim, diğer yazılarıma yorgan oldu.    Kalın sağlıcakla.                    F.Mehmet TUNÇAY  '' KECHİ''




29 Haziran 2015 Pazartesi

GÜNÜN HIZLI GELİŞEN HAFTAYA YANSIMASI



Ülkemizin Şu an içinde bulunduğu durum,Doğuda savaş batıda ekonomik krizle boğuşan Yunan toprakları arasındaki köprüde sağlam durma mücadelesidir. Hükümet kurulma aşaması bu yoğun trafikte, geçmiş hükümetin alacağı kararların sorgulanmaması açısından yeminli meclisin kuracağı tüm partilerin uzlaştığı komisyonları işleterek, gerek iç gerekse dış siyaset kararlarında ulusal mütebakatın sağlanacağı bir yapıyı koruma görüntüsü çizmesi olacaktır. Salı günü itibarı ile Meclis başkan İlk tur seçimlerinin hızlı sonuçlanması bu  fırtınalı havanın ortasında alınacak kararlarda meclisin hızlı işlemesini de sağlayacaktır.Doğu,Güneydoğu sınırımızda  savaş bütün hızı ile devam ederken tüm etnik ve siyasi guruplar kendi menfaatleri yönünde pozisyon alma adına ,sınırımızın 900 Km olan uzantısının hiçte kolay denetlenemeyeceğini göstermektedir. Bu gerçeğin ışığında coğrafi yapı oluşturan bu sınır zorluğu gösteren bölgeler dışı  yerleşimlerin ve düzlük alanların kolay aşılabileceği alanlarda alınacak askeri tedbirler yetersiz kalabilir. Bu amaca uygun  güvenlikli bölge oluşturma isteğimiz bu anlamda makul bir çözüm gibi, gözükse bile ,uluslararası güçler ve Bilhassa Nato gözünde meşru hale gelecek kulis desteklere ihtiyaç göstermektedir.Yunanistan bölgesinin 30.Haziran salı günü itibarı ile almaya çalıştığı banka kapatma ,sadece 60 Euro günlük para vere bilme limitli bankamatikleri ayakta tutarak günlük yaşamı sıfırlama ma adına aldığı kararın etkileri bile, Doların hareketini yukarı taşırken,Alınacak bir askeri operasyonun ekonomiyi ne hale getireceği ayrı bir tartışma ve üzerinde iyi düşünülmesi gerekli bir durumdur.

Temmuz ilk haftası bu anlamda kritik bir süreç olup iyi ve akılcı yönetilmesi gerekmektedir. Kurumlar arası uyumun ve kuvvetler ayrımının ne denli önemli olduğu, Cumhurbaşkanı makamının Tarafsızlığının bu gerçekler ışığında bu zor dönemde, Başkanlık sisteminden daha değerli bir yapıyı yönettiğini göstermesi ,her yönetici açısından düşünmesi ve konuyu bir defa daha yorumlamasını yapması gerekli bir sürecin başlangıcı da    olacaktır.

SUYA YAZI YAZMAK





Suya yazma tekniği Hoca Nasrettin'in göle maya çalma tekniği kadar eskidir. Sümerolog İlmiye Çığ ifadesi ile hitit yazıtları içinde "Keçi başlı yılan kuyruklu sembollerin ifade ettiği yılanın keçiyi suda taşınmasını sağlayan ortak hareketi ifade eden bir durumdur." Kısacası yılan sokan ama keçi tos atan hayvan olmaları sebebi ile ortalama 140 kişilik gruplar içinde bir denge unsuru. Tıpkı milletvekili oranı gibi olmadığı takdirde çoklu koalisyon durumunu yaratır. Grruplara parçala yönet tekniği uygulanan durumlarda artan yılan oranı keçileri sokmakta azalan keçi populasyonunun yaratacağı ortak sinerji kaybolmakta ve geleceğin umursamaz toplumunu yaratmaktadır.Bu umursamazlık zaman içinde öyle bir hal almaktadır ki ,uyuşan bedenler kendilerinden geçip,bırak başka bedenleri kendilerini bile tanımaz. Bu durumun adı "Peter Pan" kişilik olarak tıbbi litaratürde yerini alır. Bu dönemi atlatmanın tek yolu sevgiden geçer.Sevgi önce kendine saygı ,sonrası kolayca suya yazı yazsan bile kaybolmayan iç içe büyüyen halkaları oluşturur. KEÇi Mehmet

7 Mayıs 2015 Perşembe

GEÇMİŞ GELECEK KARIŞMIŞ

Belki sonsuzlukta.
Kara tahtada görüyorum,Galiçya cepesinde,elinde silah dimdik.
Moda koyunda ,sahil yolunda,yoksun şimdi.
Hapisteymişsin.
Sana kaç kere söyledim,memur adam susar diye,
Sen İşçi misin.

Yürüyorlar.

                 Ellerinde silah gibi ,yazılar,
                 Sözlerinde Silah gibi,gerçekler,
                 Gözleri  bomboş.

Yolda kağnılar.
            Yürüyor Analar.
            Sırtlarında Mermi,
            Sırtlarında Çocuk,
            Sırtları kambur.

3 Mayıs 2015 Pazar



  1 MAYIS 2015 Geçen yılların ardından geriye ne kaldı desem,Yine cop,Yine gaz,Yine su.Ölü sayısı TAKSİM 1 Mayıslarında bol olur. TAKSİM BİR SEMBOL , ANITINA İNAT  el ele vermiş Gençliği,Askeri,Halkıyla bütünleşmiş, Demir yüreli Asker figürlerini  unutmuşcasına, kana doymaz. Görünen şuki 79 olayları ile taksimin o kanlı sokak araları şehitleri, ruhları huzur bulmamış gezinir dururlar, aramızda. Devrimini tabandan yaşamadan genele yayamayan ve özümseyemeyen bir halkız.Her dönem ve şartta kendi yerel isyancısını oluşturan Dadaloğlu,Köroğlu'ları yetiştirmiş,Efeleri ,Hakimosu,Hacimosu,ile bu isyanın  feodal yapıya ,yada  sisteme isyan edenleri  çoğunluk kazanımlarını elde edemeden, birer destan yada masal kahramanı   olarak belleklerimizde yerlerini almışlardır.
Gezi direnişi ,yada Başka bir söylemle '' Çapulcu halk isyanı'' kentlinin, kendi yeşiline,yaşam biçimine,düşümce tarzına şekil veremeye çalışana söyleyecek sözü olduğunu anlatmaya yönelik haykırışının,tekmelendiği bir süreçten öteye gidememiş,yine gelecek kuşaklara bir destansı masal anlatımı olarak yansıması kaçınılmaz olacaktır.Gerilen ve ayrışan toplumun böl ,yönet politikalarına kurban edilmesi,bu toprakların değişmez gerçeğidir.Anadolu bunca bolluk,doğal kaynak,toprak altı,üstü zenginliklerine rağmen üzerinde kurulan nice devletlerin kendi kendilerini devinir bir şekilde yok ettiği, en uzun yaşayan Osmanlının bile, kurduğu sisteme esir olan ve sonunda Devrimini yapamadan çürüyen ve kendini yiyen bir duruma düşerek yok olduğu gerçeğidir. Devrim kaçınılmazdır,Global dünyanın bu kadar birbirine yaklaştırdığı ulusları,bu kadar ayrıştıran gerçeğinin, altında yatan kapitalizmin ezici çarkları içinde, dünya nimetlerinden eşit pay alamayan insanlığın, bir avuç kontrolörün tekelinde dünya düzenine, verdikleri zarardır.Ülkeler ne zaman bireysel yönetim yetkileri verdikleri Temsilcilerinin (Millet Vekili,Yerel Yönetici Veya uzantılarının) yetkilerini sadece ,oy vererek değil ,gerektiğinde değiştirme biçimlerini çoğaltıkları ara çözümler ilede denetleyebilme değiştirebilmelidir.. Bunu  toplum katmanlarının her birinin temsil edildiği , adil bir seçim yöntemi , oluşturmadan gerçekleştirmeleri mümkün değildir.Konulan barajların adil oluşları tartışılır.Barajlar kalkmalı,temsil tabana yayılmalıdır.Oy verenin oyunu temsil eden 100/200/350 kişilik gurupların meclis teşkilleri ile alacakları pozisyondan çıkan kanunsal  karar yada kararnameler, halk oyuna sunulabilen şeffaflıkta, kamu oyu ile paylaşılmalı,üst kurullarda denetlenebilir, bağımsız hukuğun oyuna sunulmalıdır.Hukuğun üstünlüğünü yürüten kurum ve kurulıuşların yürütme ve idari yapıları, tamamen özerk atama ve görevden alınmaları, özlük hakları ,tahsisli bütçeleri iktidarı ve yönetimi yürüten siyasi kadroların kontrolünden çıkarılmalıdır. Kısaca Hukuk üstü hiçbir tanım olmamalıdır.

26 Nisan 2015 Pazar

ANILARIN KIYISINDA ANI II

Geçen yazımın  devamın da  Nato tatbikat seyrimiz ,liman Eksport gerçekleri gibi konulara değineceğimden bahsetmiştim.
Anılan seyre 2 K sınıfı tarama gemisi ve 2 ad yeni S sınıfı gemi ile katılma adına TCG Saros ve TCG Sarıyer gemileri yeni S sınıfı olarak İtalya Sicilya bölgesi Tripani Limanı intikal,  2 ad K sınıfı gemi ise İtalya Sicilya bölgesi  Agusto liman intikali ile iki ayrı sahada  Mayın Tarama faliyat planlaması , farklı komodorlukların emrinde bu faliyetleri  icra etme biçiminde, Gölcük liman startı ile başladı. İntikal seyri boyunca taktik komuta adına bizim gemide Komodor  Dz.Kur. Alb. Kani Kambak,Harekat planlama adına sevgili Abim  Dz.Yzb.Ersin Evrenos  da bulunmakta idi. Ben  doğal olarak kıdem farkı kibarlığı ile misafirlere kamaramı tahsis ederek   Er bölümü  tuvalet,banyo gerisi Ast sb. Kamarasına Harekat Sb. İle  birlikte yerleştim. Yatakların doğal gemi içi terlemesi  ile serin, nemli  ortamı çarşaflarda bize sağlamakta idi ………. Dingin bir denizde Marmara seyrimizi  tamamladık. Çanakkale  Mehmetçik anıtı  selamlamamıza mütakip  Egeye  açıldık. Komodorumuz  Egenin  dingin sularında gemileri birbiri üzerine aborda ederek TCG.Saros  gemimizden K sınıfı bir gemiye yatay geçiş icra etti. Çünkü intikal taktik sorumluluğunu , İtalya ya varınca Augusta limanında K sınıfı gemilerle icra edilecek Mayın Tarama harekatına kadar  sürdürecek ve o gemilerle bizden farklı sahada mayın eğitimleri icra edecekti. Aborda olma ve transfer sonu  oyalanma  bize 4/5 saatlik bir kayıp oluşturmuştu.Ortalama 7/8 Knot sürat yapma adına zaman kaybımızın yansımasını ,   Ege denizini  seyrimizi tamamlayarak Kitara Dönüşüne mütakip  yaşayıp, Anya yı Konya anladık. Rota  270’ derece  ortalama ile ilerlerken artan deniz şartları Gün Batısı Lodos arası gelen havanın  katlayan biçimde Mora saçakları altında, dönerek gelen rüzgar ve dalga düzensizliği ile 8 /10 Bofor havaya döndü.Süratimiz  3/5 Knot baş omuzluk bazen kafadan gelen dalga yüksekliği 10/12 mt yükseklikte bizi devindirmekte,  Önümüzdeki TCG .Sarıyerin  dalga çukurunda sadece direk tepesini gördüğümüz,Dalga tepesinde Pervanelerin Boşa döndüğü durumu izledik. Harekat Sb. İle al  gülüm ver gülüm yaptığımız 5/6 saatlik vardiya alışverişlerini sürdürdük. Yatakta fır döndüğüm düşmemek için kendimi zor tutuğum, zaten uyumaktan ziyade gözlerimi dinlendirdiğim istirahatimin, sanırım 3 üncü saatinde gemide ayakta kalabilen Master Er Roman vatandaşı  ,Sanırım Orta kulağı yok, olan Raim’in’’ II .kom’ım  Harekat Sb sizi köprü  üstüne çağırıyor ‘’ duyumu ile zaten işbaşıları pijama olarak kullanan beni ayakkabı giy gocuğu üstüme,bereyi başıma geçirmem ile 2 dk içinde hazır etti.Raim’e  bana ahçıhanede 5/10 ad  patetes haşla talimatım ile köprü üstüne çıktım.Harekat zabiti Elinde Sekstant  Güneşin rasadını  pus ve bulut aralığında alma mücadelesinde idi.Kırlangıçta ayakta zor durulduğu 45 derece yatan kalkan gemide  ‘’ Harekat Sb’ım sen ne yapıyorsun ‘’ soruma  ‘’Komodorumuz  tüm gemilere sekstant ile mevki koyun   talimatı verdi.’’demesine  müteakip, ben  harita üzerinde son konulan fix mevki koordinatından geçen zaman rüzgar,sürat düşümü hesabı yaparak   tahmini  son mevkimi koydum.  Derece ,Dakika ,Saniye hassasiyeti ile bulunan mevkiyi  telsiz devresinden komodor gemisine geçtim. Arkamdan 3/5 dakika sonra tüm gemiler bu mevkiye Saniye ,Dakka farklı  fix’imsi  mevkilerini rapor ettiler.Kısa bir süre sonra Telsiz devresinden  Komodorun talimatı  ‘’ TCG Saros Rehber gemi olarak En öne geçecek’’ emrini icra ile bu mevki koyma eğitimi son buldu. Radarlarımız Decca 914 Göbeği 400 Yarda yanık Ortalama 50 mil  görüş sahası imkanı ile 270 mil ortalama Sicilya mesafesini     görememe ve haritada  tahmini 3 saatlik sürat,rüzgar kaydırma tahminleri sonucu bulunan tahmini mevkileri  haritaya ,işleyerek geçiştirdik.Artan hava şartlarına rağmen bize verilmiş Nato gemileri buluşma varış zamanı yaptığımız hesaplamalara göre ucu ucuna yetişeceğimiz gerçeği nedeni ile ,seyrimize devam etme gerekliliğini  sürdürdük.Tuvalet ihtiyacı için aşağı indiğimde yerlere serilmiş ,kusmaktan inleyen personelin  ve mazot,kusmuk kokulu ortamında ,aşağıda bulunmanın anlamsız olduğunu düşünerek artık Sicilya’ya varana kadar Köprü üstünden inmeme kararı verdim. Orta kulaksız Er Raim  bizim elimiz ayağımız olmuş ,vardiya değişimi yapacak  Serdümen Er, Makine Kontrol  Panel Motor Er’lerin değişimini yaparak, Boyunlarına takılan Kusmuklu Boya patlaklarını Temizleyip  yeniden asan ,Patetes haşlayan,ama yüzü gülen bir şekilde bir umut veriyor,limanda  ona sadece ayakkabı parlattıran arkadaşlarına  inat ,gerçek denizci olma dersi veriyordu. Komutanım  Kitara dönüşü Köprü üstüne gelmiş ve Harekat koordine  Sb , Abim  Dz Yzb.Ersin Evronos ile bize selamet ile yol alma dileğini iletikten sonra ortada görünmemişti .Artık Vardiya al ver yaptığım Harekat Sb, Sadece benim kırlangıçta  battaniyeya sarılı ,kıvrılarak 2/3 saat istirahatime yardımcı olmakta idi.
130 mil gibi ilerleyişimiz  ,Adriyatik güneyi ortalarını bulmuş ,denizin Kuzeyden gelen akıntılarına inat çift yönlü kaymalarına yeni rota başı düzeltmeleri uygulayıp ilerliyorduk.Raim bir ara koluna girdiği Mayın ast sb . Ali ‘yi köprü üstüne getirmiş,  kusmaktan içi dışına çıkmış Ali!nin  ‘’ Beni denize atın ‘’ söylemine  kırlangıca temiz havaya çıkarıp ,kaşıkla zorla patates tıkalamam sonucu, geçen kısa süre sonra  yüzünün kireç  beyazı  ortadan kalkmış,kendini bulmuştu.
Sicilya’ya 40 mil  yaklaşmamıza müteakip radar Skop’unda  Sicilya doğu sahilleri  sülüeti belirmiş, koyduğum Radar Fix mevki ,tahmini mevkilerimizle çakışmış olduğunu görünce  bayağı  gururlandım. Telsiz devresinden  Komodor gemisine Fix Mevki  Koordinatları  ve gidecekleri  Augusto açıklarının ortalama 40 milde  olduğunu bildirdim. Geçen sürede  25 millerde Komodor  2 Ad K sınıfı gemi ile bize selamet dileyerek , tatbikat sonrası  buluşmak adına  yeni rotasına döndü. Bizim  Güney  batı ucunda bulunan Trapani limanı seyrimiz sürerken,  ortalama 2 günlük bu yoldaki ızdırap denizi devam edecekti.
Sicilya güneyini  bulmuş ,denizin gücü  5/7 Boforlara inmiş sanki bizim için fırtına dinmiş gibi bir his içimizi kaplamıştı. 50  mt uzunluğunda  Firibordu yüksek karına yayvanlığı taşıyan aslında balıkçı ıgrıp gırgırları özelliği taşıyan ,sürat yerine tarama cihaz atımı  ile peşi sıra bir kombine taramada,  1500 mt tel ve  manyatik,akustik cihazları sürükleyen güce dayalı makinaya sahip gemimiz , ahşap lamine tekniği ile imal ,non manyetik meteryel ve makineye sahipti. Bir defasında Üst üste aborda olmuş durumda  Apaz bastıran rüzgarın etkisini,  elektirik kamarasında borda kaplamasının  50/70  cm esneme  özelliği ile( sağlamlık , esneklik Mayın infilak abzorbesi ) sağlayacağını gözlerimle görmüş geçen yıllarda denetleme boyaların nerde ise 2 cm varan plaka halinde çatlayarak ,düştüğünü ve alttan çıkan ham lamine ağacın pırıl pırıl olduğunu  tespit etmiştim.
Sonuçta Sicilya Trapani limanına varmış Mendirek girişine müteakip  ,kıçtan kara olma adına komutanımı  nihayet Köprü üstünde görmüş,onun liderlik ve tekneyi  yanaştırma onurunu yaşaması adına  kıç  halat manevrasını yönetmek üzere  mevkimi almış ,baş tarafta Mayın Ast Subayı  Ali ile  demiri funda etme koordinesini yaparak el incesini  sahile atmış,  İtalyan Denizci erinin El incesini babaya dolamasını ve arkasını dönüp gidişindeki  bilgisini  , hayretle izledim. Kısa sürede şaşkınlığımı  üzerimden atarak,  yaklaşan kıç üstünden bir erin  sahile atlamasını sağlayıp,  halatların el incesi ile çekilerek babaya  voltasını gerçekleştirdik. Halat manevrasının tamamlanma aşaması sırasında 2 adet kapalı Tır kamyonun  askeri sahaya girişi izledim. Arık manevra tamamlanmış Kıç  paserella sahile uzatılmıştı. Kıç  üstüne gelen Komutanımın  ‘’ Vay be adamlar amma dakik’’ demesine, komutanım  ‘’ Eksportu hava kararınca alsak daha iyi olur ‘’ söylemim  iyi niyet  ve en azından  şahsımın hiçbir eksport yapmama rağmen  komutanımın  ‘’ sana sorarsam konuşur ,fikrini söylersin’’ cevabı  sonrası,  hızla arkamı dönerek  kamarama gidip sivil elbiselerimi  giyip kendimi dışarı attım. Kısa bir kent tanıma yürüyüş  yaparken , geçen  denizdeki  sürede kazandığım vertigomu atmaya çalıştım. Bulduğum küçük bir pizza restoranına oturdum. Kırmızı bardak hesabı şarabımı, pizza öncesi yudumlarken boğazımdan geçen buruk tadın  bana verdiği hazzı yaşamayı ,gelen pizanın   sanki dünyanın en güzel pizzası ile paylaşacak ,Şarap bardaklarına devam ,arka arkaya yuvarlamayı  sürdürdüm. İçim ısınmakta tüm yorgunluğum  dağılmakta, göz kapaklarımın  kapanma yoluna girdiğini hissettim. Hesabımı ödedim dışarı çıktım. Personelin çoğunluğu gemide olacağı ve  gündüz eksport boşaltacağı gerçeğini  hatırladım,içim buruldu ,yürüdüm ve bir kafe bulma umudu ile ilerlerken  Harekat Sb nın bana doğru geldiğini fark ettim. Beraber yürüdük ,neyse bir kafe bulduk masaları ikili oturum ,sokak önü  masalardan birine oturup ,önlüklü  garsano 2 adt ekspresso  sipareş ettim . Temiz hava sert kahve beni kendime getirdi. Hava kararana kadar burada oturup  bir vanilyalı kup dondurmayı  da  götürdüm. Yavaş yavaş geminin yolunu tuttuğumuzda hava kararmış  bizim üzerimize günlerin yorgunluğu çöktüğü  hissiyatı  gerçek olmuştu. Gemimiz  kıç üstünde dizilmiş erlerin imece elden ,ele kutuları taşıma işlemi devam etmekte olduğunu  gördüm.O an Komutanımın  sabaha kadar sürecek bu boşalmanın, erken başlatma gerçeğindeki  realitesine saygı duydum, o tam bir lojistik zamanlama kurgulama uzmanı idi. TCG .Nusret gemisindeki Eksport deneyimleri on bu konuda filoda uzmanlaştırmış, tüm gemi Eksportlarının aracı subayı olarak,  Donanma da isim yapmıştı .Subay salonundaki bize yaptığı Dürüslük üzerine ve Ülke gerçekleri ile örtüşen konuşmalarının   ne denli doğru ve etkili olduğunu  görmüştüm……………. 
‘’Yazı bürosu  benim ‘’ diyen Komutanımdan  daktilo ,A4 kağıt,mühür,bir iki talimatı kamaramdaki masaya taşıyarak yapılacak yazışmaların tedbirini aldım. Oda doldu ,kapısı kitlendi ,anahtar Komutana teslim edildi. Makine dairesi giriş kaporta genişliği  koridor bırakılarak kutular istiflendi, deniz bağına vurularak emniyete alındı. Mayın ambarına mal koyulmaması  isteğimin  yapılacak mayın tatbikat eğitimlerinde bize çapariz vermeme adına  direncim ile  sonuç verdi . Yerine Elektirik ambarı girilmez halde dolduruldu. Gemimiz çok iyi bir yükleme ile  baş kıç faça çizgisini parelel  oranda aşağı  taşındı. Gm in  de aşağı inerek  geminin tender olmama başarısı da cabası idi.. O an Komutanın yük istif bilgisine saygı duydum………..
Fırtınan etkisi kendini göstermiş ,diğer Nato gemileri  1 gün gecikme ile limana varabildiler.Fırtınanın soluması ve zayıflaması için 2 günlük liman istirahatimiz başlamış.eksport işlemini hızlı başaran gemimiz  yaptığım sancak ,iskele vardiya ile personeli izne gönderme, liman tanıma biçiminde ,Türk bahriyesini Mecburu Resmi elbise ile temsil edecek Er ve Erbaşlara attığım hamasi nutuk un ardından  vardiyalar izne çıkmaya başladı.Bende dışara çıkarak  kendime ve eşime hediye ve kıyafet alma adına dolaşmaya koyuldum.
 O dönem ülkemiz 12 eylül hareketin arkası ,anayasal meclisi tekrar hayata geçirme, ülkeyi tekrar mali ve iktisadi açıdan hareketlendirmeye yönelik  çalışmaların  IMF, ve USD kaynaklı finans ve kredilerin mali yükü  altına yatmama   ve kaynak yaratma mücadelesi içinde çabalıyordu.Bilinen Süpermarket Sadece Migros,Bilinen teknolojik malzeme  alışverişi Tahtakale, giyim ,tekstil gibi alışverişin vazgeçilmezi Mahmutpaşa,Beyolu,Şişli,Nişantaş arasına yayılmış  isimli isimsiz mağaza zinciri üzerinden gerçekleşiyor.Avrupa malları Kaçak  yollardan tüketicisi ile buluşuyordu. Bulujean  almak için kapalı çarşı bedesteni ( Benhur mağazası ),üzerine tam oturmayan veya paça bastırmak adına( Artin ustanın) tezgahı , yada Karaköy  Sokakları kaçak  Malbora var, Kent Var  diye bağıran çığırtkan satıcılara  kucak açıyordu.Döviz edinme kaçak yollardan temini güven  üzerine kurulu idi. İşte bu doyumsuzluk ihtiyacı ve mal edinme iç güdüsü , yurt dışı görev,harici  Üç yılda bir yurt dışına çıkma hakkı olan sade vatandaşlar arasında kaçağa meyletme  ve sahip olma duygusunu  tatma adına bu kısır döngünün kırılmasını bekliyordu.
Tekrar bu dönem tanımlamamın ışığında, Trapani sokaklarında beni  Upim,Standa gibi çoklu alışveriş mağazalarına  yöneltti.Eşime Şetlant kazaklar ,Kendime Kaşmir kazak,Düğmeli ve İtalyan yaka gömlek,bulujean  pantolon,gravat,çorap,parfüm ,deodorant ,baharlık mont  beğenimlerim  sonucu  bunları koyacak bir orta boy bavul alımı ile son buldu.Geri kalan son istirahat günü  tatbikatı hazırlıkları malzeme ayrımı,bakımı ve cihaz kontrolü yaparak geçirdim. Sabah  06.30 da avara ederek  mendirek çıkışına mütakip  2.5 saatlik bir  yolu  izleyen seyir rotamız üzerinde  saat 09.30 buluşma  ve cihaz atma  Derinsu ığrıp taraması adına, TCG Sarıyer gemisi ile  tahsisli sahada görev icrasına başladık.Hava mutedil  3/5 Bofor aralıklı Lodos esmekte geniş aralıklı dalga kaldırmakta idi. Öncelikli olarak tel kaluma miktarını kademeli arttırma biçiminde 40 mt  ortalama derinlik standardı ile başladığımız tatbikat icramızı zaman içinde kaluma artımı ile 60/70 mt  derinlik taramaya  taşıdık. Gün sonu  devam eden  çift sürmenin  meyvesini  alamamış ,  Trapani Liman intikaline geçmek adına cihaz toplama ve emniyete alma işlemleri  icrası  gerçekleştirdik .saat  22.30 civarı liman girişi yapıp kıçtan kara olduk. Hafif bir yemek atıştırması sonucu  mayın yönetim tavasından 12 saat boyu inmeyen  bendeniz artık  havlu atmış yatağa bir gözü bakacak şekilde ertesi saban 06.30 startı ile başlayacak yeni gün taramasına  kendimi  hazır etme yolunda, pasaparola ere ’’ Beni 06 .00 da uyandırın’’ diyerek yatağa işbaşılarım ile uzandım. Güneşli bir güne merhaba diyeceğimiz , havanın biraz daha düştüğü  yeni günüm  hızlı bir Nest Kafe içimi ve kızarmış ekmek üzeri zeytin ezmesi  menümün  mideye indirilmesi ile başladı.Liman çıkışına mütakip Tahsisli saha intikalimizi saat 10.00 civarı tamamlayıp cihaz atma hazırlıklarına başladık.  10.45 de TCG Sarıyer  ile Derinsu ığrıp Çift sürme işlemimiz başlamış ,bu sefer kalumayı uzun tutarak verilecek son  100 mt derinlik tarama icrasına direk uygulamaya koyduk. İlk  eğitim mayınımızın su üstüne çıkışı 11.30 civarı ,ikincisi 13.30 civarı oldu.Sahanın  uzunluğu  eninden ziyade daha az dönüş işlemi  yaptırıp ,bizi dip uçurtmalarını kıça yaklaştırma ve kaluma kısaltma gibi ,dönüş sırası gerekliliğini az olmasını sağlasa da ,saha darlığı tek ığrıp uygulama gemisi bizlerden başka gemiler   olmaması sı nedeni ile bindirmesiz , tarama icrasına ve dar aralıklı kaçak mayın sektirmemize neden oldu. Saat 17.00 civarı cihaz yük manometrelerimizde olan tuhaf yük artışını önce bombalı makastan kurtulan mayının klasik makasın takılması ile sürüklendiği  ve zorlandığı bir durum olacağı üzerine akıl yürüttüğümüz durum kaluma kısaltmamızın da bir işe yaramadığı tezviç donanımının da telleri ayırmaması üzerine  TCG  sarıyer’in cihazlarını kıç üstüne alma adına hız keserek yaptığı telin ve donanımların hızla vira  edilmesi  işlemi ile 2/3 adet bombalı makasın zayi olması ile son buldu. Sonuç Orkins balıkçılığı adına derin suya terk edilmiş çelik tel kalumalı ağlara takılan cihazlarımızın ayıklanması ve  ana bağlantı tellerimizin kalan 400 mt ve tezviç öncesi kalumalarını Mark 15 tel kesme bombalı makas ile keserek denize bırakmak zorunda kaldık.Gün sonu  iki gemi toplam 5 ad bombalı makas 3 ad klasik makas  8 ad Yumurta bosa ve 200 er mt telimizi kaybetmiş, 2 ad mayın taramış olduk.Anılan saha taktik Atom denizaltı geçiş sahaları olup  Demirli İnfülens Mayınların Atılma  karşılığı ,yapılacak saha temizliği  Eğtim taramalarının, bu maksada uygun icra edilmesini amaçlamaktaydı. Liman intikal seyrimize mütakip Saat 11.00 civarı Trapani limanına Kıçtan kara olduk ve dinlenmeye  çekilmeden önce , Ağaran günün Planlaması yapılıp kopan tellere Süratle çoklu kerye uygulaması ile kasa oluşturma işlemimi gerçekleştirdik.  Cihazları elden geçirerek  kendimizi yataklara attık.  Gece Fransız komodor gemisinden gelen  yeni görev emri  gereği, Sardunya  adasına intikal edilerek  Fransız’lara ait bu adanın güney  ucunda ayni  tarama eğitimlerini icra edeceğimiz  emrini  bilemediğimden , sabah 06.30 da uyanmama mütakip ,geminin derin bir sessizlik içinde olmasına bir anlam veremedim .Meğer benim yatağa kendimi atmamdan sonra gelen emirden herkezin haberi olmuş.Bendeniz  kahvemi koyup seyir öncesi aldırdığım ekmek yapma tavaları un ve mayanın karışımı taze ekmek hamurunun pişmiş kokusuna  ,aşçının dilimlediği ekmeğin üzerine sürdüğüm sana yağı ve beyaz peynir , domates dilimli  güzelliği iki çevirip daha ahçıhane de mideye indirmiştim. 08.00 da inlerinden yavaşça çıkan gemi personeli seslerini  yükselmekte ,hayat yeni  güne başlayan bizleri selamlamakta, güneş pırıl hava sakin  bizleri karşılamıştı. Subay salonunda toplanan personel  kimi kahvaltı kimi sade çayını yudumlama adına afyon patlatırken ,Komutan  hava raporunun akşamdan itibaren tekrar 5/6 Bofor gün batı/lodos aralıklı eseceği  gerçeğini göz önüne alarak hemen şimdi yola çıkarsak daha az deniz yiyerek Sardunya ‘ya varacağımızı düşündüğünü ifade etti . TCG Sarıyer Komutanı ile yaptığı istişarenin ardından hızlı bir toparlanma ve İtalyanlardan Sardunya adası Admiraltı Liman Portolonu ve saha harekat alanı içeren haritaları temin ettik. Saat 10.00 civarı Trapani liman çıkışımızla başlayan batı ,kuzey batı rota tırmanışımıza  geçtik. Hava mutedil 3/4 bofor  deniz kaba ,geniş dalga aralıklı deniz kaldıran bir durumda yola devam ettik . Gece başlayan ve bizi zorlayan deniz şartları 5/6 boforları vurmuş denizleri omuzluktan alma adına sardunya adası doğu sahiline doğru rota tebli yapma zorunluluğu oluşturmuştu.Süratimiz 5/6 konot civarı bizi zorlayan ve makine devri  torna artımı ile sürati koruyabileceğimiz  bir durumda ilerlememizi sürdürdük. 100 mil civarı ortalama mesafeyi 22 saatte alarak, Sardunya adası Cagliary limanını yakaladık ,liman girişi büyütme ilavesi çalışmaları nedeni  ile İtalyanlardan aldığımız Haritalara işlenmemiş tadilat harita düzeltmesi olmadığından ,Ağıran günün aydınlığından istifade,  dikkatli manevralar ile liman girişimizi yaparak içeri süzüldük .Tahsisli Askeri sahaya kıçtan kara olarak,dinlenmeye çekildik.Saat 10.30 civarı Fransız yetkililerin gemi ziyaret ve hoş geldiniz karşılaması ,Subay salonu çay eşliğinde Bisküit ikramı ,peşi sıra Türkiş Kafe ve sigara içimleri ile son buldu. Emrine gireceğimiz Fransız Komodor ve ve komodorluk Mayın Avlama gemis, fırtına nedeni ile hali hazırda limana varamadığından beklememizi   istirahat ederek sürdürdük.  İlerleyen saatlerde yaptığım Vardiya ile personeli liman tanıma ve görgü ,bilgi attırma adına  şehre saldım.Kendimi yatağa atarak gecenin yükünü üzerimden atmaya çalıştım.Saat 17 .00 civarı ‘’  II .Kom  kalkarmısınız  Komutan sizi çağırıyor’’ diyen Büfeci erin sesi ile uyandım.Subay salonuna girdiğimde komutanın ,  ‘’İyi uyudun’’ diyen samimi ………. Sesine sağolun dememe mütakip ‘’ Fransız’lar bizi kokteyle davet etmişler’’,Tüm subaylar ve Mk,Güverte 2 ad Ast subayın bu çağrıya katıması için gerekli  hazırlığı yap personele bildir ,talimatını aldım. En Kıdemli Mk.Motor Ast sb ve Güverte Ast subayı  Üst Çvş.Ali yi bilgilendirip sinek kaydı traşlarını olup I nolu ekbiseleri ile Saat  18.00 da kıç üstünde hazır olmalarını rica ettim. Diğer Sb arkadaşlarıma da emri tebliğ edip,kendi hazırlığım için banyonun yolunu tuttum. Saat 18.00 civarı liman ağzından süzülen, Fransız Mayın avlama gemisinin gönderinde çekili  Komodor  forsu ile, üzerimize yakın yaptığı manevra ile kıçtan kara oluşunu izledik Fransızların kendi  kara sularında  en az bizim kadar yediği  denizin ,hiç kimseye taviz vermediği gerçeğini , köprü üstlerinden bize bakan Fransız Zabitlerin yorgun gözlerinde izledim. Gecenin ilerleyen saatlerin de içilen şarabın miktarımı yoksa ,beden yorgunluğunun gevşekliğimi  anlayamadığım ,Fransız komodorun  bize ,ikide bir beni yalnız bıraktınız,erken intikal ile fırtınadan kaçtınız, söylemi ile devam eden sitemi  ,sabah 08.30 da eğitim emri ile sardunya adası güneyi tahsisisli sahaya intikalimiz ve 18 saatlik tarama eğitim icramız biçiminde olacağı şifai  emrini şimdiden aldık. Bizim ağırlanma teşekkürümüz ve anı şiltlerinin  karşılıklı  sunum  seromonisi  ,  11.30 civarı tahsisli araç ile gemiye dönmemiz ile son buldu.  
Sabah 08.00 kalkış ve süratli hazırlanıp,kahve ile geçiştirdiğim ,elde bardak kıç üstü manevra yerimde Fransız  Mayın avlama gemisinin  vira ettiği demirinin çıkardığı sesler eşliğinde avara edişine izledim. Müteakip sıra  ile Biz ve TCG Sarıyer’in avara edişi ile liman çıkışına doğru ilerlememiz sürdü. Köprü üstüne çıktığımda liman tadilat ve uzatma sahasına doğru manevralarla ilerleyen Fransız gemisinin  Ha döndü ha şimdi sancak 20 Derece dönecek   beklentime  inat ,ilerlemesini sürdürdü. Liman çıkışı Nizam uygulamasına geçileceği için biz limanın çıkış ağzı döküntü ötesi iskeleli çıkışımızı sürdürmekte olduğumuzdan , Fransız gemisin kendi kara sularında bu hatayı yapmayacağını düşünüp  bir bildiği var der  iken  ,Gemi makinalarını Stop , Denizde dalgıcım var sancağı toka edip, kıç üstü harp iskelesinden bir balık adamı suya indirişini görünce, pervanelerinden birini budadığını  anladık .O an telsiz devresinden  Fransız Komodor’un  Emri duyuldu.  ‘’ TCG Sarıyer ve Saros’un  liman çıkışı yaparak eğitim tahsisli sahaya intikal edip , ikinci bir emirle eğitime başlayacağı ‘’ anonsu ile yolumuza devam ettik. Tahsisli sahaya intikalimiz tahmini  10.30 civarı olmuş ,Cihaz atma ve Derinsu Iğrıp taramasına geçmemiz  saat  11.20 bulmuştu. Komodor gemisinin seyre devam etme adına Telsiz devresinden’’ Eğitim sahasına intikale müteakip,İlgili tarama cihazlarınızı atarak’’ farazi taktik eğitimlerinizi yapınız’’ emri  Fransız Mayın avlama gemisinin arıza onarımı adına, tahsisli sahaya gelerek  mayın avlama sonar ve kamera tekniklerini kullanıp bizi sevk ve idare edemeyeceğini anlamamızı  sağladı. Bizde kalumalarımızı kısa tutarak ortalama 30 mt derinlikte ,tekli Açma ve dip üçurtması  kullanıp  az makas  uygulaması yaparak geçen sefer Trapani  saha taramamızın bize verdiği eziyet orkinos ağlarına takılmama adına ,eğitimimizi sürdürdük. Artan hava saat 17.00 aralığında lodos 4 /6 Boforları vurmaya başlayıp,bilhassa sahanın doğu batı dönüşlerinde zaten kaybettiğimiz dönüş hızına inat apaz bindirmelerle peşimizde 1500 mt telin zorlamasına aldırmadan ,bizi 45 derece yatırmakta  hayli hırpalamakta idi. Komutanın verdiği ani karar bizi rahatlattı cihazları süratli toplamamıza mütakip, saat 18 .45 civarını bulmuş ve Cagliari liman rotasına doğru ilerleyişimizi sürdürmek adına,  makinelerimize yüklenmiştik. Limana  21.30 civarı girişimiz ,demir atarak kıçtan kara  oluşumuza müteakip ,liman içi bayraklarımızın yırtılırcasına yapraklanması ile bindiren havanın 7/8 bofor lara tırmanışını izledik.Verdiğimiz  kararın doğruluğuna sevinirken, yorgun bedenlerimiz ile Subay salonunda toplu yemek yeme ritüelimizin ardından, tumba yatak yaparak dinlenmeye çekildik.
İlerleyen günlerde Fırtına bindirmeleri devam etmekte,  liman ağzı dalga girişleri gözlemlerimiz  havanın en az fırtına sonrası bile 2/3 gün daha soluyacağı yönünde idi. Tatbikat tahsisli süremiz liman beklemesine dönüşmüş olduğundan, personel liman izin vardiyalarımız gereği  liman gezme istekleri de azalmakta ,gemi içi ekmek elden ‘’allah devlete ,millete zeval vermesin’’ yemek ihtiyaçlarımız yaptığımız sebze,meyve alışverişlerinin lezzetli yemeklere dönüşmesi  ile gemide neşe içinde oturma  muhabbetleri  oluştu..Ahçı ere patlıcan karnıyarık,Domatezli pilav ve cacık yapması için yaptığım tarifler,ekmeğimizi bizim taze imal ettiğimiz mayalı hamur içine zeytin parçaları ile zenginleştirdiğimiz  tadlar,  dışarıda yemek yeme isteklerini de bitirdi. Geçen zaman , tatbikat eğitim planlaması süresini  limanda tamamlamamıza neden olmuş,250/300  millik Sicilya dönüş ve K sınıfları ile buluşarak Türkiye intikal geri dönüş seyrimiz günü gelmiş olduğundan ,Fransız komodorun verdiği tatbikat sonrası birif ve kokteylin ardından 6 tıncı gününü tamamlayarak sabah 08.30 avara edişimize mütakip liman çıkışı ve Sicilya  seyir  rotamıza girerek ,köprü üstün de Komutan ‘ın selametle diyerek gemi  idaresini bize teslimi ile intikal seyri başlamış oldu. 30/35 saatlik seyrimiz fırtına sonrası 3/5 boforlar da soluyan lodoslu dalgaların ‘’ kıçtan gelsin kol gibi gelsin ‘’,tabirine uygun bir seyirle Augusta  limanına  varışımız ,tahsisli iskeleye K sınıfları üzerine  demir atarak kıçtan kara oluşumuzla son buldu.Bizi köprü üstünde izleyen Komodor  Kumay.Alb.Kani kanbak’ın Hoş geldiniz karşılaması ve subay salonunda toplu muhabbet ve tatbikat  kiritiği yaptığımız söyleşimiz , ertesi gün 9.30 start ile dönüş yoluna çıkacağımız şifahi emri ile , tüm personelin vatan hasret ve aile özlemi hissiyatı, bir sevinç ve heyecana dönüştü.Liman tanıma adına yaptığımız izin vardiyası isteği personele pek yansımasa bile ben ,kısa bir şehir turu yapmak adına ayaklarımı karaya bastım. Saat 02.30 civarı kapalı olan ve  Siesta yapan İtalyanların saat  18.00 dan sonra açtıkları dükkan ve mağazaların arasında gezinerek  yemek yemek adına bir balık restoranına oturdum.Ismarladığım beyaz şarabımı yudumlayıp, sipariş verdiğim Blue Fish ‘’Lüfer benzeri’’ balığın gelmesini beklerken  günün yorgunluğunu üzerimden atıp,mezelerden götürmeye devam ettim.
06.30 da Ağaran günün ayazında erken kalkarak, taze ekmek üstü sürdüğüm yağ ve üstü peynir dilimini,  kahve eşliğinde köprü üstü kırlangıç yaslanmalı  mideye götürürken personelin kademeli uyanışını izledim. Geceden  Komodor bizim gemiye yerleşmiş .Harekat koordine Sb .Abim Dz.Yzb Ersin Evronos  TCG.Sarıyer gemisine geçmiş ,yeni düzen adına Komodorluk forsu bizim göndere toka edilmişti.İtalyanların sahil seromonisi uğurlamasının ardından Saat  09.30 civarı sıra ile avara etmeye başladık . Liman çıkışına mütakip ,En önde rehber gemi  biz olacak şekilde 2 S , 2 K sınıfı gemi  Nizam I seyri ile geri dönüş intikal rotamıza girerek,  rutin Komutan Selametle söylemine mütakip ,Harekat Sb ve Ben al gülümlere başladık. Hava dingin,Lodos solumaları  zayıflamış biçimde Adriyatik geçişimiz,Devam eden Mora saçak alt sürtünmemize müteakip ,Ege dönüşümüz ile 600 millik Yukarı tırmanışımızı sürdürdük. Hava gidişin aksine bize bütün dinginliğ ile hoş geldiniz dercesine  sevecen davranmaya devam etmekte, Komutan ve Komodorumuz  vardiyalarımızı  ziyaret ederek ,bilhassa  4/8 vardiyasında çıkarttığım kıymalı ve peynirli pidelerimden tad ederek ,sohbet etmekte bizi onurlandırmakta  bilhassa Komodorun  ‘’Yahu II .Kaptan  sen neymişsin,  çok iyi bir zabit olarak seni Akademi de Kurmay Subay olarak görmek isterim, Elimden gelen referansı vereceğim’’ söylemine Sayın Komodorum  ‘’Ben Mecburi hizmeti bekliyorum ,Erken ayrılmayı Planlıyorum’’ cevabıma şaşırmışca sına  irkilmesi altında yatan , Benim Eksport  adına hiçbir mal talep etmeyişimdeki  gizemin altında yatan ,acaba ülke dönüşü bu subay  ,bir rapor ediş ile bir tüm personeli  yakacak  planın bir parçası olduğumu anlama adına ,ağız aradığını anlamam Gölcük intikal seyrine müteakip ,Denizaltı iskelesi yanı  yakıt  iskelesine yanaştırılan  Gemilerimize, gelen gümrük giriş kontrol denetleme Donanma komutanlığı yetkili subaylarına gemiler dolaştırma adına sanki  Eksport  Sb. Ben mişim gibi görevlendirilmemle ile su üstüne çıktı. Daha birinci ambarı açın diyen Denetleme Amiri Binbaşının gördüğü ağzına kadar dolu karton kutular karşılığı , Eksport Sb.’ım  bu ne hal , bu nedir, deyişindeki  ikileme aldırmadan verdiğim cevap  ‘’ Ben Eksport sb. Değil Bu geminin II.Komutanıyım,gördükleriniz içinde şahsıma ait bir alış veriş yoktur,eğer diğer ambarlar ve daireler için ayni soruyu soracaksanız bana değil Komutana sorun’’ cevabım  karşılığı denetlemeyi keserek  hızla subay salonuna yönelişini zafer kazanmış bir eda ile  izlerken , kısa süre sonra Subay salonu şen kahkahaları arasında kahvesini yudumlayan ve Komodorla sohbete dalan  Binbaşıyı görünce ,kendimi  çaresiz hissettim. Yenilen öğle yemeğinini  kendi kamaramda yalnız yemeyi tercih ettim .Denetlemecileri  Uğurlama adına Lumbarağzına çıkdığımda ,Anı hediyelerini almış  Denetleme heyetini yolcu edip , personel  manevra yerlerine anonsunu  yaptırdım.  Poyraz rıhtımına kıçtan kara olmamıza müteakip ,personel izin vardiyalarını oluşturup,geminin genel emniyet tedbirlerini aldırdım. Bir adet  çanta içine koyduğum kirli çamaşır ve eşim  ve kendim için aldığım hediyelik giyim ve parfümlerimi alarak,sivil elbiselerimi giydim.Subay salonunda oturan Komodor ve Komutana’’ Gazanız mübarek olsun ,Efendim ,ben izne gidiyorum’’ demeye müteakip konuşmalarına fırsat vermeden  ,hızla uzaklaşıp gemiyi terk ettim.Arkamdan uzunca süre konuşacaklarının bilincinde, onların o malları gemiden uzaklaştırana kadar yaşayacakları ızdıraba ortak olmadan, en az üç  gün gemiyi terk edemiyeceklerini  bilerek geminin güvenli ellerde…………..  benimde huzurla izin yapacağımı düşünüp mutlu oldum.
Yaşanan Süreçler, yaşananları,yaşayanların yanına bırakmazlar.1986 senesi Ordanat Stok Kontrol Kısım.Amiri   Dz.Yzb.Mehmet TUNÇAY  olarak görev yaptığım  sırada , İstifamı verip mecburi hizmetimi tamamlamış.  Müstafi subay olma talebimi, Dz.Kuv.Kom ilettiğim günlerde , Ağustos tayini ile  Mahkeme süreçleri  içinde , Terfi durdurulmuş  olarak Eski Saros Komutanım Dz.Kd.Yzb. Rütbesi ile   Ordunat merkezine ,Stok Kontrol Amiri olarak atanmış ,beni görünce ‘’Nasılsınız Komutanım’’ hatır sormama artık gülerek  ‘’  Sana fikrini sorarsam, söylersin’’ söyleminden uzak , gözü yaşlı ‘’ Sen benim Gelmiş En iyi II .Kom tanımdım’’  diyebilmişti.
Denizci  hatıraları , içinde yaşananlar kişileri yargılamaktan ziyade, o günün toplumsal gerçekleri içinde  yaşayanların  insan ihtiras,ve hırslarının esiri olabilecekleri , ama affedici olmamızın  insan olmanın  erdemine ulaşmaya  çabaladığımız , geçmişden  alınacak  dersler olarak hatırlamamızı sağlar.
F.Mehmet TUNÇAY
Müstafi Dz.Yzb




 



19 Nisan 2015 Pazar



             ANILARIN KIYISINDA

Sene 1982  Mayın filo komutanlığı  TCG SAROS  Mayın tarama gemisinde II .Kom olarak görev yapmaktayım.Gemiye katılmama müteakip, kısa bir Gölcük konaklaması peşi sıra altı aylık  periyodik ara bakım sıramız gereği Taşkızak tersanesine girmek için İstanbul'a  intikalimiz ve Haydarpaşa iskelesine bağlayarak gece köprü açılışını beklemeye başladık. O dönem Salı ve Perşembe günleri açılan  eski köprü, şu an zar zor çalışan ve bir dönem açılamama sorunu yaşamanın aksine ,ama biraz ilkel ara doklar ayrılıp katırlarla kenara çekilmesi  ile çalışan ve  öncelik Haliç içi trafiğe daha sonra Haliç'e girecek teknelere yol veren ve bu işi hızlı yapan bir alışkanlık ile yürütülüyordu. O günde bu sıralama biçimi Haliç'e girdik ve bize tahsis edilen Taşkızak Tersanesi  alana kıçtan kara olarak yeni gün ağırana kadar , 08.30  Mesai taburu öncesi yataklarımıza uzanıp, günün yorgunluğunu  atmaya çalıştık.
Güneşli bir Sabah Metan gazı çıkışı kabarcıklı , Haliç suyunun tüm kapı ve kaporta üstü sarı işaret ve tanıtıcı levhalarının bir gecede sümüklü böcek gezmiş gibi karardığı o özel kokuya uyandık. Başlayan yeni günün telaşı mesai taburu ,kahvaltı, derken makine ve güverte arıza onarım iş emri hazırlaığımız formlarımızı Rahmetli Baş Çarkçım Dz.Yzb. Bülent Şeflek ile gözden geçirdik.Bülent abimi daha yeni tanımış olmam ,biraz sert mizacının altında yatan derinliği yakalayıp ,ona yaklaşma yolları arama fırsatım olmadan böyle onarım ve bizim dışımızda usta,teknisyen gibi ekiplerin tekneye doluşmaları  ve personel harici bu kişileri de kontrol etme yükü gemi içi personel yakınlaşması ve birbirini tanıma, kendini anlatma fırsatını sağlamayı biraz  zorlaştırdı. Bülent abimin  Babasının hastaneye yatışı ve kısa sürede  vefatı ise bu süreci uzatan etkenin bir parçası oldu. Geminin daha önceki personeli döneminde yaşanan yangının ile yüksek voltaj elde edilen Gaz Türübünün kavrulması geminin makine yönünden en önemli sorunu olarak onarılmayı beklemekte idi.Tabi biz güverte personelinin, Manyetik mayın imha kablolarına basılacak yüksek voltajın temini bu Türübün üzerinden   sağlandığı biçimde, aslında  bu durumun   bizim sorunumuz  olma gerçeği ile örtüşmekteydi.

Günler geçerken  ben güverte onarımlarını takip etme yanı sıra, gemi içi tüm mayın tarama ambar ve malzemelerini tanıma adına hızlı ambar boşalımı temizlik iç boyama ve malzemenin envanter sayımı ile kullanabileceğim  seriliğe uygun sıralama yerleşimini yaptırdım.Tabi bu fırsatta Mayın personelinin hiç kullanmadığı malzemeleri de tanıma fırsatını yakalamış olduk.Peşi sıra Cephane  seyyar ambar havalandırma Mükemmel  cephane sayımı envanter çıkarma,el şarjları havalandırma,Ateşleme fünye pinleri  emniyet yoklamasını da  yaptık.İkmal bölümü adına yaptığım incelemede gemide Subay salonu ve eksik olsada Ast sb Salonu Çatal bıçak ile yemek yerken, Erlere Kaşıktan başka yiyecek aracı kalmadığını, su cam su bardağı sayısının Subay salonuna zor yettiğini, masa örtülerinin yırtık ,Erlerle ayni banyoyu kullanan Ast. Subay ların duşlarının perdeleri bile olmadığını gördüm. Süratle iki Devlet kurumuna yazı hazırlattım Biri Sümerbank,diğeri Paşabahçe Şişe cam kurumu ,Komutanım Kd.Yzb. Tamer KARAKURT'a durumu izah ettim ve yazıyı imzalamasını sağladım ,Oda imzayı atıp'' Ben bir hafta yokum Gölcüğe gidiyorum acil işlerim var .Bir sorun olursa Tlf No bu'' diyerek bizleri güvenin bekçileri olarak özgür bıraktı..İkmal Ast.ve yanına aldığı iki adet hediye edilecek  gemi şilti ve talep yazıları ile gün sonu ,eli dolu bardaklı tabaklı, çatallı bıçaklı ve goblen masa örtülü bir şekilde gelmesi ile son buldu. Onun gülen ve mutlu ,başarmış  yüzü   ''Allah Devlete Millete zeval vermesin'' Geçmiş büyüklerimizim Millet için kurduğu ve Çocukken okulda Yerli malı kullan haftalarının vaz geçilmezi olan Sümerbank  ve Paşa Bahçe şişe camın büyüklüğü şu günlerde herşeyin özelleştiği ve yozlaştığı Halkçılık,Devletçilik kavramını nekadar kaybettiğimizi ötesinde devlet kurumları arası yardım ve desteğin nekadar saf  ve istekleri rüşvet dışı karşılar nitelikte olduğunun da bir göstergesi olması bakımından bizi mutlu kıldı .  Geçen günler onarım takibi teknenin havuzlanması tüm personel ile karina sıyırma raspa alt sakal/kakamoz  itelemesi ile , peşi sıra astar,3 kat Zehirli boya  sürümü,faça çizgisi hattı boyama,kano rakkam tespit ve boyama, kinistin valf bakımları,tutya kontrol ve değişimleri,pervane ve braket bakımı zinzir salya edip raspa boyama ,Hırça mapa emniyet kontrolü ile geçti.  Çarkçı Başının   Subay salonunda Gaz Türübünü teknik dökümanlarına yoğunlaşmış, Motor atölye çalışanı ismini şu an hatırlayamadığım Arap lakaplı teknisyen ile sekiz saate yakın tartıştıkları kahvenin ve o dönem salonlarda içilen sigarayı  içmeyip sanki yedikleri ve bakım tartışmaların sonucu kabul gören ve tersaneyi bu onarım için Hava kuvvetleri Eskişehir Ana jet Bakım onarım fabrikasınca onarılması gerekliliğini ve Türbünün  Taşkızak motor atölyesince sökülüp  gönderilme savaşını kazananın Bülent Abinin olması bize yokuş yapan ve ''Onarılamaz hurdaya çıkaralım '' söylemindeki Taşkızağın yenilgisi ile son buldu. Üç gün içinde sökülen Türbün sandıklandı ve yola çıkmak üzere ikmal sevk ambar kayıtlarına girdi. Tel ile bize ulaşan Komutanımız bu duruma çok sevinmiş olacakki ''Aferin çocuklar ben bir hafta daha yokum devam'' kararı vererek bizi kutsadı , güven tazeletti..........
Bakım onarım işlerinin tamamlanması sonrası Gölcüğe intikal ile başlayan yoğun tempo Tatbikat,Eğitim ve günlük mesai tanımları içinde devam etti.Benim İstanbul Gölcük arası günlük  05.45 Sabah kalkış ve tren ile Derince, Gölcük işkampavya intikali,akşam ayni güzergah  ,Derince Tren 18.45 seferi ile ev iş arası kurulu düzenimi yürütme tempom doğal olarak gemi  idaresini  rahatsız etmesine rağmen, her sabah 08.30 Komutanı lumbarağzı karşılamam ve akşam 17.30 yolcu etmem şaşkınlığı ile bu işi aksatmadan gelecek 2.5 yıllık görev süremde azimle devam ettirme tempoma mermerler bile delindi.Yapılan Tatbikat ve eğitimlerin içinde TCG Sarıyer gemisi  II.kom Dz.Yzb Serdar ATAKLI  kardeşimle yaptığımız ortak eğitimlerdeki Iğrıp ve Kombine mayın tarama cihaz atma hızımız filo standartları üstüne çıkmış olacak ki  yaptığımız eğitimlerdeki Derin su Iğrıp tarama için bulduğumuz ilave dip ve açma uçurtma ilavesi ve kaluma arttırdığımız tel uzatma işlemleri ve bombalı makas uygulama tekniği değiştirerek ,Denizaltı geçiş sahaları için atılılacak derinsu Demirli İnfülens mayın tarama tekniğini geliştirerek, Nato stanaklarına sokmayı başardık. Son havuzlanmamızın üzerinden geçen altı  aylık sürenin sonunda Rahmetli çarkçı başım Bülent Şeflek abimin başarısı, Gaz Türübünümüzün onarılıp Taşkızak tersane motajı ile son buldu. Maaş  ve Taltif belgesi ile onurlandırılan Baş Çarkçım ile bütün mesafeli ve az konuşma ama ayni kamarayı paylaşmadaki samimiyetimiz ise  düzeyini korudu.......

Gemide yaptığım kenar köşe tanıma adına kurcaladığım dolap,ambar,sintine gibi bölme tanıma ve döküntü toplama operasyonlarım sırasında Er yatakanesinde o güne kadar er elbise dolabı gibi önemsemediğim bir dolabı açmam ve içinde 1965 yılından bu yana sayımı ,miyadı,raf ömrü kontrolü hiç yapılmamış ilaç,tıbbi mlz.,atel,harp pakedi gibi malzemeler üzerime dökülünce kendimden utandım.Geçmişin kontrolsüzlüğü sanki 3/4 aylık bu sürede tespit edemememin bütün suçu benimmiş gibi yüzümü kızarttı.Hele 100/150 adet morfinin kontrolsüz ve kayıtsız bu emtianın içinde olması yüreğimi hoplattı.. Kurduğum heyet ile kayıt altına altına alıp kilitli hale soktuğum bu dolap  ve sayımı ile ,geçmiş miyatlı ilaçların imhasını yapıp, tutanakla belgeleyip, morfinleri komutan kasasına teslim  etmek adına Komutan'a durumu arz ettiğimdeki ''Alla ,Allah nasıl olur '' tepkisine kasada sadece mayın gemi Dg. kangal bobinlerine basılacak ceryan değerlerine kayıtlarına  ilave 2 kutu morfin komşu olacağı için , bu hazzı içimden gülerek geçiştirdim. Geçen süreler sonu  yapılacak Nato tatbikatı için katılacak gemi listesine seçilen TCG Sarıyer ve TCG Saros gemileri olarak altı aylık çalışmamızın meyvesini almış ve onere olmuş biçimde II .Kom ilk altı aylık çalışmamı  noktalamıştım.Gelecek yazılarımda Nato tatbikat hazırlıkları,Sicilya ,Sardunya intikali,Mayın eğitim ve sonuçları,Eksport yapılma gerçekleri gibi konuları anlatma adına yazıma son verirken, Emekli denizci rotanızda günlerinizin Neta sağlıklı, geleceğin rüzgarının kolayınıza gelmesini temenni ederim.




28 Mart 2015 Cumartesi

Temennim

TEMENNİM
Güncel yaşamın koşturmaları içine sığan güzellikler bizleri yaşama bağlar.Baharın gelişindeki hazzın yürek içi kıpırdanışları ,bazende ayağı kayıp yumuşakça popo üstü oturan kilolu bir kişiyi izleyiş ve sinsi gülüşümüz gibi .Okuduğumuz günlük haber kaynaklı gazete,facebook , Tv haber ,ve diğer oturum ve benzerleri , hangi siyasi görüşte olursak olalım bize günlük zehirlerini akıtmakta,bizim iç öfkemizi köpürtmekteler . Yaklaşan haziran seçimler öncesi köşe kapmacalar,vaatler,karalamalar,kişisel egoların her şeyi yerle bir ettiği gerçeği sanki şimdi öğrenilmişcesine, boy boy afişe olmaktalar.Komik noter tasdikli vaatler, sanki onca yıldır birbirlerinin ne halt ettiğini bilmiyor, yada yeni öğrenmişcesine hazin iftira ve kaka fırlatmalar.Yahu bu güzel ülkem de neyi paylaşamıyorsun. Hakça çalışarak,sadece ülken için öğrenerek ve yaratarak varacağın nokta ,insan olmanın onurunu ve toplumsal yansımasının zaten ülkeyi kalkındıracağının anlaşılmasıdır. Eğitilmiş beyinlerin Hukuğun üstün ve bağımsız olduğu ortamda birbirine saygılı bireyler yaratacağı gerçeği unutulmadan hayata bakmalıyız.

Ey benim ülkemi yönetmeye talip olmuş Ülkedaşlarım;  Sizlerin benden tek farkı size benim sunduğum beni yönet icazetimi verdiğim anda, var olan benim hukuk gereği haklarımı yok etmeden,sana verilen yetkileri kendi yada partinin bireysel hakları olarak kullanmadan, temel hak ve özgürlükler çerçevesinde insanları barınma,sağlık,eğitim,yarına güvenle bakabilme her türlü farklılığa hoşgörülü davranabilme ve tabiki hukuk önü eşit saygın bireyler yaratma görevini Ülkedaş olarak üstlenmendir . Bana dayatma,Bana benden akıllı muamelesi yapma

9 Mart 2015 Pazartesi

İlim X & Bilim

Semavi  dinlerin  temelinde yatan örtünme güdüsü , temel üç dinde de kendini göstermekte .Dönem dönem incelendiğinde birbirlerine yakın görüntüler içermektedir.
Geçen Zaman ,yoruma açık fikirlerin artmasına neden olsa da ,dinin  Tanrı ile İnsan arası manevi ilişki boyutu üzerine olan  temel felsefesi, Ritüeller,Giyim   gibi aidiyet  yaratma,dini semboller,  üzerine otururken kurallaşmaya yüz tutan veciz sözler ile süslenmiş, belirli gurupların ulema,din adamı gibi kisveler altında gurupsal baskı aracı olma adına   sarf ettiği  söz  ve tanımların  etkileri  , dinin kitapsal kutsal temelinde  kalan , gerçek  anlayışın unutulmasına neden olmuştur.Bilim ve İlim arasındaki ince çizgi ,bilinmeyeni sadece tanrıya bağlama ve ötesini düşünme ,deme kolaylığı  ile Bilimi Frenlemiş,  insanın bilinmeyen korkusunu körükleyerek  , Öteki dünya hayalini Cennet ve Cehennem kavramı ile sınırlamıştır.Dünyada Doğum anı ile başlayan  süreci bazı canlılar Cennet, bazı canlılar Cehennem kaderi ile yaşamakta ve aldığı dersleri  iyiliğe taşıma becerisini gösteremeyen  bu faninin ,ölüm sonrası Cehennem yaşama hissiyatı hangi gerçek İlim tarafından açıklanabilir.
Bilim kabullenmeleri  ,  başlangıç temeli  olarak matematiksel dizginin üzerine otururken  gelişimini,  insan  zeka gelişimine paralel sürdürmekte gibi görünse de hayal etmenin işin temel felsefesi olduğu   gerçeği  de yadsınamaz. Kabullenmeler  öğrenmenin önünü tıkarken,kolaya kaçmayı  seven insan profilini de etkiler ve kitlesel sürülerin oluşması gibi istenmeyen güçlerin doğmasına neden olur.Kendi Rönesans ‘ını oluşturamayan İslam coğrafyası üzerindeki  Mezhepsel  doğmalar ,kendi kitlelerini  kitap özü dışı söylemlerinin  örtüleri altına almış.  İnsan özünün Tanrı ile ilişkisini bireysellik dışına taşımışlardır.

 Bilimin Örtüsü olmadığı gibi ,bilinmezliğin  sınırı da yoktur. Bilim adına ,bilime adanmış Ölüye(Kadavra ya)  don giydirme  Yaratanın yaratış modelini görmezden gelme aczidir. Bilimin, Çoğalmanın doğal uzantısı olan genetik organların işlevlerinin  tabulaştırılması ile daha iyi bir yol alacağı  sanılıyor olabilir.  Hayal  gücünü kısıtlama  biçimi, örtülü organların genetik  kodunu  zorlar ve sınırlayanların kafalarında, geleceğin ölüm sonrası mutluluk  araçları biçimine döner . Bu bilinmeyenin hayal dışı dayatması ,İlmin kuramsallaşmasıdır. Bu durum  ,Bilimin gerçekleri ile bağdaşmaz. Gelişim insanlık adına bir arayış, ama bir son değildir.

4 Mart 2015 Çarşamba

GİYİNİP ÖRTÜNMEK

 GİYİNİP ÖRTÜNMEK

Yazdıklarımız, yazacaklarımızın habercisi, bizim giysilerimizdir. Giyinmeyi öğrenme duygusu gelişirken toplumsal yanlışlar bizi farklı kıyafetlere sokar.En yakışanı bulduğumuz gün ise olgunluk dönemimizdir. Acizane tavsiyem yakışanı erken yaşta keşfedebilme yeteneğinden ziyade, onu üstüne   yakıştırabilme zerafetini  yakalayabilmektir.

Zorla güzellik olmaz. Bu söz ; Güzele yönelebilmenin tarifsiz zorlamasının, istemsiz kaçışıdır. Kişi kendine has giysisini , doğduğu topraklarda  gelişirken seçer . Bu bazen  ozanın dediği gibi güneşin altında ,Çukurova da Pamuk toplayan Mevsimlik işçinin ısıdan  korunma adına sarıldığı  giysisi,  Bazen  de madende, kömür karası gözlerinin görünesi dışı , sedye beyazı çarşafıdır. Ülkemde tekstil ürünleri   gelişimi bu sanayi ye verilen desteğin 80 yıllarda artan koruma kalkanının gelecek yıllara yansımalarının  ‘’Cin ,peru  ,Şeytan’’  biçimi Çin sanayi devinin artan girdisi ile bozulmuş. İkinci el makineleri Sıfır gibi getiren  uyanık  tekstilcilerimizin Kıyafetleri  İtalyan modası ama, üzerilerine biraz büyük ve bol gelerek bugünün  kesimine  uyamamıştır.Artan kredi bedelleri  üzerinden alınan o günün Motor yatları şişmiş Feretti’ ler,Prenses’ler piyasayı  doldurmuştur.
Günümüzde bu yansıma  Arazilerin sınırsız talanı ile ,onlar üzerine giydirilen ,yada giydirilmek istenen kıyafetlerin  Ellerinde patlayacağı ,bol bol reklamlarla birilerinin söylediği  gibi, faizi ben öderim, gel sen al misali,  satış hızlarının artacağını sanan  aslında yarınlarını yok eden, tabiat düşmanlarına verilen  giysidir . Bu giysi bizden önce doğada giydirilmiş ve bizden üstün yeşilin  ,bize döneceği ,erozyon cevabı olacak  biçimdedir.

İnsan ,düşünen canlı ve diğer tüm yaşayan canlıların içinde ise ‘’,İnanan yalancıdır’’ Kendi giysisini seçerken tercihlerini  egosundan yana  kullanır . Diğer canlılarsa yakışanı düşünmeden , doğasından,bulunduğu ortamın ona yakıştığı  şekliyle genetik güzelliği ile taşır ve yaşar.
İnsan ,İnsan olalı  tüketmiş  ve bu dünyanın  ona sunduğu tüm güzelliklerin  sonsuz  ve onun olduğunu sanmıştır.
Giysimizin Tek olduğu mantığından hareketle bedenimizin  ,ruhun giysisi olduğunu unutmamalı onu geleceğe taşırken  , Çuval muamelesi yapmamalı ,yapmak isteyen örtünme meraklılarına , Çıplak geldik  ,çıplak gideceğiz   deme  cesaretini  göstermeliyiz.
,

23 Şubat 2015 Pazartesi

Yediden yetmişe herkes  siyaset konuşuyor.
 Bu ülkenin kaderi  ekonomik, sosyal  doyumsuzlukların  her ortamda siyaset ile sanki takım tutar mantığı içinde sürekli  tartışan bilen,bilmeyen,yeterli,yetersiz her  vatandaşın konuşma içinde çözüm arar biçimde, sadece kendini rahatlattığı bir ruh haline dönüştüğü gerçeğimidir. Ülkemin insanları  üç çocuk yaparak geleceğe eğitim,barınma,sağlık ,gelecek kaygısı olmayan bir devlet güvencesi altında bakabildikleri gün, bu konuşmalar siyasilerin sadece günlük dertlere hızlı çözümler üreten pratik zeka kıvılcımlarını birbirleri ile yarıştıracaları bir ortamı sağlayacaktır.

Babalarımızın, vahşi  kapitalizmin  sömürdüğü dünya düzenine her görüş ve bakış açısında dur diyebilme cesaretimizin  olması adına ,direnmeleri  ,bugünün biz baba bireylerinde de devam eden ayni söyleminin  sanki  hiçbir şeyin değişmediğinin  aynadaki  yansımasıdır. Anadolu  toprakları bolluğun,zenginliğin ve tüm inançların geçiş yolu olarak  yüzlerce medeniyete ev sahipliği yapmış,birbiri üzerine binen bilgi birikimini icraata dönüştürmede başarısız olsa da her durum için söyleyecek sözü olan bireyler yaratmıştır.

 Toplumumuz  bu çeşitlilik içinde birleştirmeyi  Din,Etnik köken,siyasal düşünce üzerinden yapmaktan  vazgeçtiği gün , sorunların azaldığı ve sadece  bireylerin değerli olduğunu anlayacağı bir harmoni  sürecini yakalıyacaktır. Bunun tek birleştirici unsuru ise Laiklik ve laiklik üzerine oturmuş Hukukun Üstünlüğüdür.


19 Şubat 2015 Perşembe

Nasıl bir tekne istiyorum

İnsanoğlunun Doğayla verdiği mücadelede denizcilik en önemli araç olmuştur. Kıtaların keşfi,bilginin transferi  bugünün bilgisayar çağının tuşların hızı gibi anı yakalama kolaylığını, uzun süre deniz yollarını hızlı  kullanmakta başaran ulusların üstünlüğüyle  geçmiştir. Kuralları ,amacı doğru koyan ve seçimlerini buna göre yapan  ülkeler ,gelişen teknolojiyi  öncelikle deniz yollarının hizmetine sunarak ticaret yollarını kolay aşmış ve zenginleşmişlerdir.

Ülkemizin Ekonomik gelişmesine paralel  ,sahip olma öğrenme, kullanma amaçları ihtiyaç ve olmazsa olmaz  kültürüne sahip olabilme süreci ,geçte olsa artmasına rağmen değişen talep profili devlet politikası ve çoğalan marina ve bağlama alanlarının artması ile denize ilginin çoğalacağı sinyallerini vermektedir. Kıyı kentlerimiz dışında denize ilgi ve kuşaklar arası denizciliğin aktarımı kısıtlı olmasına rağmen, 17/18 yüzyıl denizciliği içinde Akdeniz çanağında gerek ticaret gerekse askeri açıdan önemli deniz faaliyetlerin de bulunarak  kendi denizci dilini oluşturan Osmanlı deniz gücü ,Bugün ün Türk Denizci kimliğinin temeli ve kültürüdür.Amatör denizci yetiştirme,’’yaşama denizci gözüyle bakmaktan geçer’’,denizin nimetleri her seviyede toplumlara geri döner,bu anlamda amatör denizciden başlayan yaşam anlayışı toplum genelinde yerini bulduğunda ,gerek deniz adamı  iş  İstihdamı,gerekse tüm deniz araç ve yan ürünleri imal ve ticareti ile,toplu taşıma yoğunluğu denizin bize sunduğu geniş iş yelpazesinin belli temel artılarıdır. Ülkemizin  3000 mil e varan deniz kıyı şeridi ve sahip olduğu deniz özellikleri çerçevesinde Nasıl bir tekne sahibi olmalıyım, sorusu bizi oldukça zorlayan,Ekonomimiz,bilgimiz,denizden beklentilerimiz doğrultusunda şekillenmektedir.

Ülkemizin seri üretim yat yapabilme isteği ve hedefi, çeşitli nedenler göz önüne alındığında istenilen düzeye maalesef ulaşamamakta dır.kurulan ve kapanan seri yat üretme hedefindeki firmaların temel sorunlarının başında devlet teşvik yetersizlikleri ve ithalat kolaylıklarını sağlanamaması ile, uluslar arası ticari kullanım kolaylıkları sağlayan yabancı şirket kurma  imkanı, sahiplenme belge kolaylıklarının tercih edilmesi  ithal tekne alımını kolaylaştırmakta,üretilen yerli üretim tekne deniz makine ihtiyacı  için ithalat gümrük tarife yüksek bedel ödeme zorlukları da ithalata yönelimi arttırmaktadır..Bunun yanı sıra  seri üretim dışı özel imalat yapılan tekne  portföyümüz ise son yıllarda Global  dünya ekonomisi sarsıntılarından nasibini alarak eski hızında değildir.

Ülkelerin coğrafi , bölgesel deniz koşullarına uygun olarak yıllar içinde üreterek isim  koydukları  tekne model ve tipleri, bizim içinde Bir Karadeniz takası,Gulet,Tirhandil  gibi Ege yapılarına yada Marmara denizi Çektirileri ile günümüze taşınmıştır. Rüzgar gücünün ,makine gücüne yenik düşmesi  maalesef bu konsep teknelerin deformasyonunu da beraberinde getirmiş, 30 mt üstü saç guletlerin bir anlamda  Motor sail yelkenlilerin  yada,Balık restoranı olan Karadeniz takalarının imaline yol açmıştır.

Adını  yengeç avı teknesi olan Lobster  model teknenin günümüzde transfer ve kanal kullanım  teknesi olarak revaçta kullanıldığını görmekteyiz,Boğaz sularında Yalı önleri transfer ve gezi maksatlı dinamik,dümen kullanım rahatlığı getiren balta baş, hattı koruyan bu model tekneler son dönemlerde tercih edilen  bir konseptir. Bunun yanı sıra açık deniz balık avcılığında kullanılan bizde Gırgır adı  verilen  balıkçı tekneleri, Trowler  adı ile  rahat kullanım,yüksek deniz şartlarında deplasman avantajı, yaşam ve oturum rahatlığı ile konfor sunan bir sunum olarak karşımıza çıkmakta ve her iki model tekne imalatı  ülkemizde seri üretim  yapma yolunda uğraş veren firmaların tercihi olarak görülmektedir.
                                                                                          


18 Şubat 2015 Çarşamba

İnsan Olmak.
Yaşam üçgeni ; Doğmak,Çoğalmak ve Ölmek ,insan ve diğer tüm canlılar için vazgeçilmez üçlü .Bu üçlünün neresinde olursak  olalım , verilmiş aklın baskılı toplumsal girdileri içinde çoğalma içgüdüsünün ötesinde,  hayvana bizi en çok yaklaştıran duygunun  öldürmek olduğu gerçeği  yadsınamaz.İnsan ses çıkarmanın ötesine geçerek ,diğer canlılar ile iletişiminin  zamanla  konuşma , resmetme ve yazı  ile biriktirme ve geleceğe mesaj verebilme gelişimini gösterse de kendi gibi düşünmeyeni  dışlama ve bunu fiziki güç kullanarak sürdürebilme huyundan hiç vazgeçememiştir.Toplumların eğitim şart söylemlerindeki gerçeklilik payı önemini korusa da beklenmeyen bir anda eğitimlinin de o ince çizgiyi aştığı ,sözsel  kaba gücünü ,öldürme çizgisine taşıdığı görülmekte ,bu durumun ifadesi ‘’ Cinnet geçirdi ‘’ gibi klişe bir sözle  geçiştirilebilmektedir.
Tıbbın ,İnsanı diğer canlılardan hatta görünmeyen  mikro canlılardan koruma adına  savaş vermesi  bile insanın ,insandan göreceği zararı yok etmede yetersiz kalmaktadır.Dini  imgelerin ölüm sonrası yaşam üzerine kurguladıkları  Cennet,Cehennem kavramları   da  yaşamdaki günlük hırsları yok edememiş,dindar toplumlarda bile  insanın, insana zulmüne engel olamamıştır.Adalet duygusu önce ailede,sonra toplumda iyi bireyler olma adına eğitim ile gelişerek  büyür. Toplumu cinnet toplumu haline getiren  yönetenlerin yönetme biçimi aczlerinin kendilerini  ötekileştirme  adına yaptıkları hukuk bilmez uygulamaların sonucu , bireylerin kendilerini kontrol etme istekleri   yok olmakta, oto kontrolleri  hissizleşmektedir.
Adalet  terazisi ,İnsan denilen  akıllı hayvanın her iki omzuna yüklenmiş  İyilik ve kötülük kavramını  ayırt edebilmesinden  geçer. Bu kavramlar  toplum  adaleti ve bu dünya canlılarını sınırsız sevmek ve sevmemek arasında ince bir çizgide gelişir. Aile içi eğitimde bu sınır, çocuğa verilen değerin  sosyal statü içinde ne derece adaletli dağıtıldığı ve sevginin ne ölçüde iyiliği ,kötülük ten ayırt edici olduğudur. Temel  koşulsuz  iyi insan olmanın  ana kuralı  SEVGİDİR  , Okul eğitimi  bunun tamamlayıcısıdır.
 Bugün toplumumuzu  sarmış cinnet durakları, yakın coğrafi komşularımızın ,Atatürk ün Misakı Milli Sınırlarının ötesine geçmeme adına ‘’ Yurtta sulh,Cihanda sulh’’  ilkesini   unutturmayı  marifet sayan zihniyetin  insanlık dıramına dur deyişteki  yanlışlarının ülkenin dörtbir yanına saldığı zavallı durumda dilenen,fuhuşa zorlanan,açlık sınırında yaşayan mültecilerin gelecek yıllar içinde yaratacakları sorunların  toplumda açacağı yaraları göremeyişteki  aczleridir.
Yönetenlerin  yapacakları  en önemli  kanun , Hukuğun  Üstünlüğüdür. Hukuk için bu  üstün bireyleri  bulma yolu da   SEVGİDEN  geçer.



4 Şubat 2015 Çarşamba

BOĞAZLARIMIZA  BİR BAKIŞ

Çanakkale  geçilemez .Yetmiş bin insanımıza mezar olan  Gelibolu ve su yolu Dardanel. Bir sabah uyandığında Dolmabahçe önleri  İngiliz,Fransız donanma gemileri demirli, ölenlere inat. Amaçları Sevr ile birlikte Boğazlara hakim ,Bir manda. Panama’nın   Ortega’sı ,Mısır’ın Sedat’ı  olacak. Ama olmadı. ''Geldikleri gibi giderler'' Diyenin  sözüne, 1923 Lozan’ın da  gittiler.  Taki Avrupa ısınana dek.  1936  yılı temmuzun da  Bulgar’ı, Fransız’ı, İngiliz’i, Yunan’ı, Japon’u, Sovyetler’i, Yugoslav’ı geldiler bir araya İmzaladılar. Tek hakime Teslim ettiler , Türkiye’ye Boğazların kontrolünü. Sözleşme süresi 20 yıldı , Adı MONTRÖ  Boğazlar Sözleşmesi  . Sene 1956 da denediler tekrar geri almayı.  Savaş bitmiş, başlamıştı  soğuk savaş dönemi, kutuplaşmalar derken  önemi artmıştı  gene boğazların.  Karadeniz  Kuzeyi  Ülkeler Sıcak denize kontrolsüz inmek isterken, batılılar hakim olmak istediler  denetime .  Başarılı olamadılar ama, artan boğaz trafiği  İstanbul boğazın da 1980 kadar  ters yönlü akış biçimi koruyarak , işleyip süre geldi .Boğazın  2/4 knot lık akıntıları ile  Güçlü Poyraz Yönlü Rüzgarları düşük makine güçleri  ile bu süreci uzattı.   Beş ,On ciddi  tanker  kazası ,deniz yangını ,Gemi  çarpışması batması,yalı kırması geçirdi. İMO  ( Uluslar arası Denizcilik Organizasyonu ) (Solas,Marpol,Stcw,Colreg) kuralları gereği  sıkıştırmalarını 1999 yılına kadar sürdürdü.Rusya ,Bulgaristan,Romanya  Montrö Hakkı  Kılavuz Kaptan mecburi almama kuralını  sonuna kadar uygularken , Ağırlıklı Deniz trafik kazalarını yaratan gemilerin bayraklarını taşıdıkları ülkeler oldular.
1938 de Ulu Önder  gözlerini kapadığında,  Salihli de  bir çocuk doğdu. 1957 de Dz. Ast Teğmen,1997 de emekli olduğunda  ise  Dz.Kuvvetleri  komutanı  olan , Oramiral Güven ERKAYA . Gericilerin adından çokça sitem ve nefretle bahsettikleri  zat.  Batı çalışma gurubu  adı altında kurulan çalışma gurubu Başbakanlık bağlısı olarak ; Tekke, Zaviye ve onların iştirakçileri Mürit, Şıh, şah ve benzerlerinin ,Allah ve İnsan arasındaki  inanca ‘’ Ben size şah damarınızdan daha yakınım’’  Diyenin Kitabına ters, Aracılı etme cehaletlerine dur diyebilme cesaretini gösteren  olarak ,  tarihte yerini aldı. İki Yüzlü Politikaların Uzantıları Silivri Mahkemelerinde Bir numarayı  bilerek çok aradılar.O görevini Millete olan borcunu  fazlasıyla ödeyerek yaptı ve bu dünyadan Rahmetle göçtü.  Her ne kadar  Fişlenenler  daha sonra parelel , pergel olsa da Ölen, İntahar eden,Aşağılanan Dz.Kuvvetleri mensupları ve geride bıraktıkları  başlarını eğmediler.
1974 Kıbrıs harekatında Kocatepe Komutanı  idi Güven Paşa, Gemisi battığında Geri kalan personeli ile birlikte sığındıkları botta , bilgiyle yaşama direnmeye  son . Sığındıkları Allah’tı, bilmeyenlere inat
24 Haziran 2000 tarihine , yani vefat ettiği güne kadar Başbakanlık Baş müşavirliği yaptı. Peki bunca  anlatımım da Montrö Boğazlar sözleşmesi ile başlayan sürecin bu işle ne ilgisi var diyeceksiniz. 1990 lı yıllardan itibaren , Rusya Montrö’nün  eskidiğini, günün şartları ile revize edilerek ,boğazların uluslararası  bir kuruluşa devrinin gerektiği savını ileri sürüyor,Batıda buna benzer yaklaşımlar sergiliyordu. İşte Güven  Paşa burada  devreye girdi. Masaya oturup kazanımlarımızı kaybetmeme adına bir projeye imza attı.  VTS  ( Gemi trafik hizmetleri) . O güne kadar boğaz Montrö gereği  Klavuz Kaptan Hizmeti, Boğaz trafik kontrol  radarı gözetleme ile  güvenli geçiş hizmeti verse de, bu hizmet günün şartlarına haiz ekipman,eğitimli personel yetersizliği nedeni ile aksamakta  boğaz içi kör sahalar ile denetim güçlükleri yaşamakta idi. Çalışmalar İstanbul Boğazına 8 Kule İstasyon,Çanakkale Boğazına 5 kule istasyon yapımı ile bunlardan gelen radar parametrelerinin Gps ve chart plother gibi elektronik seyir yardımcılarını da kapsayan kumanda konsolları üzerindeki  görüntülerin, tasnif edilerek gemi geçiş sıralama ve üstünlükleri ile,kazaya sebep olmayacak önleme ve uyarıları direk gemilerle paylaşır niteliğe dönüştü.Geçen yıllar içinde Yine transit gemi yolu kabul edilen Gelibolu çıkışlı ,İstanbul Boğaz  Ahır kapı,Kız kulesi arası hattında denetlenebilmesi  adına Şarköy,Marmara adası  İstasyonları ile Gemlik Armutlu rotası denetimi için Armutlu istasyon inşa çalışmalarını da başlattı. 2000 Yılında  91 milyon Ton  Yıllık Petrol ve Türevi geçişi yapılan boğazların , günde 134 Gemi geçişi ile rekor kırdığı sanılırken Bir gurup çevreci ve bir gurup  hazar petrollerinin boru hattı ile geçişine uygunluk veren siyasi görüş , bu iyeleştirmenin  yakıt taşıma hızının boğazlar üzerinden hızlanacağı görüşünde birleşmiş. Hatta Çevreci örgütleri  (Gren Peace)  gibi  inşa halindeki kulelere tırmandırarak  boğazın  güzelliği yok oluyor söylemine  araç etmişlerdi.  2015 yılını idrak ettiğimiz şu dönemde , Yakı t ve türevlerini  taşıma işlevi gören  tankerlerin  boğazlardan geçişlerindeki , dünya Global  yakıt taşıma araçları içindeki payı hala %10 geçmemektedir. 2000-2009 tarihleri arası  yıllık 91 milyon ton yakıt ve türevi  taşınması ,144 milyon a yükselmiş  gözükse de  diğer gemi geçiş artış oranına  parelel  bir artış   ile  payı hala  yüzdeyi   korumaktadır.Türkiye Hazırladığı Boğazlar Tüzüğü ile, Artan boğaz trafiğini   transit geçişlerde  tek yönlü kontrollü geçiş hizmeti ile sınırlamış,  Boğaz Marmara Ağzı Adalar Arkası Bekleme, Karadeniz  Kilyos Önü Bekleme ,Çanakkale Bozcaada arkası bekleme bölgeleri  yaratmıştır.  Montrö sözleşmesindeki Özel şartların (Savaş,Savaş girmiş komşu  ülkeler  ve bunun sonucu Türk Hükümetinin Tedbir alma Kapsamı ) haricinde  sulh şartlarında da kontrollü geçiş hizmetinin, Türkiye kontrolüne geçmesi  sağlanmıştır. Alınacak tedbirler kapsamına  Kılavuz kaptan mecburiyetini de taşımamız  gerektiği  gerçeği üzerine kurulacak politikalar yerine  ranta dönük  kanal projelerinden , kaç  tonluk gemileri  para karşılığı geçirebiliriz hayalini  iyi düşünmeliyiz.

İleriyi  görmek ,çağa    ayak uydurmak  verilen görevleri sıradan değil ,sıra dışı yapmaktan geçer. Nurlar içinde yat Aziz Komutanım.

F.Mehmet TUNÇAY
Uzakyol Kap.


2 Şubat 2015 Pazartesi

Denizci Kimliği


Kelimenin tam anlamıyla (Hayalperest,Özgür,Araştırmacı,Yaratıcı,Sanatçı,Korkusuz,Özgürlükçü,Doğa sever,Dil bilimci,Hümanist,Tutucu,Tanrı bilir………..) tanımlarının üstünde, sadece davranış biçiminin bireysel yansıması yanı sıra etkileyici,kitlesel başarı getiren bir kimlik olarak ,tüm toplumları derinden etkileyen ve yön veren bir iş kolu olmuştur.

Kuzey denizi insanlarının ana karaya ulaşma amacının temelinde yatan, Yaşam ve besin zenginliklerini ele geçirme dürtüsü denizci ulusların temel düşüncesini oluştururken, geçen süre iç denizlere kıyısı olan ulusların ticaret ile ürünlerini değişim yapabilecek leri ,diğer ürün ve mallara tahvil edebilme ve zaman içinde bunları koruma,saklama,geliştirme adına yaptıkları tüm kurallar deniz yolunu kullanma amaçlarına başka boyutlar katmıştır. Bu kimlik temelde aile ile var olan Amatör öğretinin zaman içinde işe dönüşmesi ile gelişir.Amatör öğretiyi bütünsel olarak benimseyen toplumlar Denizci Kimlikli yetiştirmeyi içgüdüsel olarak kabullenirler.Bu kabullenme ister istemez aile dışında devam eden, sıralı bilimsel toplu eğitim süreçlerinde de kendini göstererek,Denizci toplum,Denizci ülke,Denize kural koyan ülke yaratma adına lokomotif bir görev yüklenir.

Denizci Hayal kurar.Nezaman doğanın gücünü hisseder ve yaşar o an tüm denizci öğretilerine,daha sonra da Tanrıya sığınır. ’’Deniz varılası bir liman,Liman ise, hayali kurulan bir denizdir.’’
Anne Plesantasının içinde yaşama bağlanan insan bu sıvının içinde bir balık gibi ,ciğer solunumu yapmadan gelişir. Doğduğunda Sudan gelmiş,suyu unutmuştur.Suyla buluştuğunda çoğu kez ağlar,üşür,korkar.İşte suyla erken tanışan veya tanıştırılabilen bireyler denizci olma kimliğine yakın olma şansını yakalayanlardır.

Denizci, ufkun ötesini görebilendir”

İstanbul Kartal / Dragos bölgesinde yelkensporunu geniş kitlelere sevdirmek amacıyla 1998 yılında MDYİK kulübünü kurarakfaaliyete başlayan Mehmet Tunçay, daha sonra İstanbul Bölgesi’nde yelkeneğitimlerini ileri seviyede uygulayan kurumsal yapı olmaması sebebiyle MarinaDragos Ltd.Şti.’ni kurdu. Amatör yapısını ticari alanda da sürdürme kararı alanTunçay, geçen sürede MD Group adını alan şirketi ile eğitim faaliyetlerinicharter, yacht club ve brokerage alanlarında genişletti. Kendi yönetiminde, uzman bir kadro ile sailingscholl, yat/kaptanlık eğitimleri veren Kaptan Tunçay,eğitimsonunda ISPA uluslararası sertifika programını uygulayarak, Bodrum’da kurduğuokul ile de ticari yat ve gemici / yağcı kursları verip amatör denizci sınavmerkezinde sertifikalı ADB eğitimleri verdi.Charter / bareboat, tekne transferi ve 2. el teknesatış hizmetleri ile faaliyetlerini sürdüren GoatDenzicilik, 2009 yılında yat inşası konusunda lobster seri tekne imalatıyaparak 2010 Şubat ve Ekim aylarında CNR Fuarları’na katılmış, ürettiği L-One33 marka teknesiyle beğeni toplamıştı. Faaliyet alanını genişleterek, İstanbulve Güney Ege Bölgesi’nde geniş filosuyla hizmet veren firma, İstanbul Boat Show2013 Fuarı’na da yer alarak Goat Moonlight 30 Cabrio ile Moonlight 35 Cabriomodellerini sergiledi.

 “Tam bir denizci ( Teknesi):Üretmiş olduğumuz 35 fit Cabrio modeltekneler, yaklaşık 22 knot ile 35 knot arasında sürat yapıyorlar. Başları,balta baş diyebileceğimiz bir yapıda olduğu için, dümeni bıraktığınız takdirdebile tekneler rotasından pek şaşmıyor. Bu bakımdan tam bir denizci tekneleri.Bunun yanı sıra teknemizde bazı yenilikler yaparak, teknenin kıç tarafındakikavis kısmına düz oturma grubu yerleştirdik. Böylece insanlar denizdençıktıktan sonra orada güneşlenebilirler. Teknede hard dop diyebileceğimiz biryapı oluşturduk. Bu hard dop’u branda ya da buna benzer bir yapıyla tamamenkapatabiliyoruz. Böylece tekne kapalı hale de gelebiliyor. Teknenin baştarafında bir master kabin var, müşteriler isterse tekneyi çift kabinli deyapabiliyoruz ki fuarda sergilediğimiz tekne çift kabinli oldu. Küçük kabineranza yerleştirdik, iki kişi aynı yerde kalabiliyor. Baş taraftaki master kabindezaten iki kişi kalıyor. Hepsinin kendi içinde banyo ve tuvaleti mevcut.Teknede; buzdolabı, ocak,  sıcak suboyları, 500 litreye yakın yakıt ve su tankı, 100 litre civarında pis su tankı,kıç tarafta su altı aydınlatmaları, kıçta duş kabini, yüzme platformu, krommerdiveni ve telsiz bulunuyor.Teknenin sintinesine yağmurla veya su baskınıylaherhangi bir şekilde su dolması mümkün değil. Bu gibi sorunları önlemek için 2tane pompa ve bölme geçiş  ayrıcı setleri mevcut. Bunlar akıllıpompa diye tabir ediliyor ve bunları devrede tuttuğunuz sürece teknenin batmasısöz konusu Teknelerin imalatları 2,5 ay ile 3,5 ay arasında sürüyor. Her renktekne üretebiliyoruz; bunun için de ekstra bir ücret talep etmiyoruz.  Kullanmış olduğumuz ledler, kapı kulpları,ocak sistemleri ve buzdolapları İtalyan malzemeler. Televizyon ve müzik setihazırlıklarımız, kolonlarımız mevcut. Arzu edildiği takdirde tekneyi bunlarladonatıyoruz. Moonlight 30 model tekne de Moonlight 35 ile aynı özellikleresahip bir ürün. Aynı zamanda onu da bu büyüklükteki teknelerden daha makul fiyatamüşterilere sunuyoruz.

Denizcilik sektörünün en büyük problemi:Bizimen büyük sıkıntılarımızın başında, ikinci el ithal teknelerin KDV ve ÖTVödemeden Türkiye’ye girmesi. Bu tekneler, yılda 200 liralık ücretle 5 yılboyunca burada kullanılabiliyor. Bunun yanı sıra Türkiye’de üretim yapan, yüzde18+8 KDV ile müşterisine hizmet sunmaya, seri üretim yapmaya çalışan firmalarişçi maaşları, kiralar, kullanılan malzemelerin ithalat güçlükleri gibi malinedenlerle çok zorlanıyorlar. Dolayısıyla devletten beklediğimiz en önemlihusus, ithal ikinci el teknelerin Türkiye’ye giriş şartlarının ağırlaştırılmasıve bizim gibi imalat yapan firmalara konulan vergilerde bazı vergi muafiyetleriolması.  Yeni kurulan ve hedeflerinibelirlemiş KOBİ yardımlı firmalarda belirli süreli vergi desteğinin devlettarafından verilmesi gibi bazı isteklerimiz var.

Bizim için eğitim çok önemli. Aynı zamanda denizciliksektöründen sağlanacak istihdamın çok büyük olacağı inancındayım. Geçmişte Bodrum’daticari yat kaptanı, gemici yetiştiren bir okulun eski ortağı olarak, okulumuzunyılda 100, 150 tane ticari yat kaptanını denize kazandırdığımızısöyleyebilirim. Bu doğrultuda Milli Eğitim Bakanlığı’na bir çağrıda bulunmakistiyorum. Kısa zamanda büyük bir istihdam yaratacak denizcilik sektörünün ihmaledilmemesi ve ders müfredatında denizcilik eğitiminin konulması gerektiğinidüşünüyorum. Bunun yaratacağı istihdam 3  Gençten1 tanesini denize döndürecektir.Tekne üreticileri, tekne kullanıcıları ve sektör içerisinde mal ithal eden,üretim yapan herkes, bunu destekleyerek istihdamın büyük bir bölümünüoluşturacaktır. Geçmişte Osmanlı’nın Akdeniz’de İki Yüz Yıl hüküm sürüp bütün ticaretikontrol ettiği Dönem  denizciliği, bizebugün  de ışık tutmalıdır. Denize verilenönemin Petrol taşıma,Su savaşları gibi 22 yüzyıl ticaret gerçeğine hakim olmanın denizlerden  geçeceğini göstermektedir.

DENİZCİ UFKUN ÖTESİNİ GÖREBİLENDİR. Gelecek denizlerdedir.
                                                                                                                            F.MehmetTUNÇAY
                                                                                                                              Goat Denizcilik