1 Ağustos 2015 Cumartesi
HAYAT BİR OKADAR KISA OLSADA
Yaşam pınarımızın suyu bitmeye yakın hissetmek istemesek de, belleğimizin bir tarafı eski hatalarımızı depolarından çıkarıp tek, tek önümüze sererler.
Ne kadar dindar ,ne kadar inançlı olalım veya olmayalım,bir af edilme hissi bizi sarar sarmalar.
Yaratana varma ,bütünleşme duygu yoğunluğu bizi ölüm ve sonrası bilinmezliğe, inananların öteki dünya inanışlarına ritüeller içinde huzurlu götürse de, yok olma hissiyatı, inancın ötesinde insanın kabul edemeyişinin tezahürüdür.
Son bir ay içinde ülkemde yaşanan ölümler bir akıl tutulması,insanlık nasibi almamışların, gençleri birbirine kırdıran siyasi yaklaşımların tezahürüdür.Yakın Cumhuriyet tarihimizin kurucusu Ulu önder M.Kemal ATATÜRK'ü bu manada anlayamamış yobaz,çağ dışı zihniyetinin,rant peşinde koşanları bu dünyanın onlara kalacağını sanıyorlar ise yanılıyorlar.Orta doğu bölgesi,Mezopotamya,Anadolu bir medeniyetler kuşağı,Semavi dinlerin ocağı,tüm ticaret yolların geçişi olsa da insanoğlunun hayvani içgüdülerine hiçbir zaman dur yiyememiş,Dinlerin çıkış noktasında , insanları çarmıha germek,Kerbelada kılıçtan geçirmek,ötesinde parçalanmış ayni din anlayışlarını birbirine düşman etmenin ötesine geçememiştir. ''Yurtta sulh ,Cihanda sulh '' öğretisini içine sindiremeyenler yakın tarihimiz bu gerçeğini görememenin aczi içinde, toplumumuz içindeki inanç ve etnik gurupları birbirine kırdırırken, ''Misakı Milli'' sınırlarımızı da çöp etmişlerdir.
Dahili Bedhahların,Haricilerden çok olduğu ülkemin Aklı selim,aydınlık yüzlü,gelecek kuşaklarına mutlu,umutlu bir ülke bırakma adına düşünen insanları bu gidişe dur diyelim.Artık sivil toplum örgütlerinin birleşme ,yüksek sesle bağırma günüdür. Kırkbeş gündür çocuk kandırırcasına geçen seçim sonrası süreci ,yetkisini kaybetmiş bir hükümet, utanmadan evlerden gencecik ölüler çıkarken 1500 koruma görevlisi korumasında dolaşıp büyük Türkiye nidaları atan siyasiler,Gelecek siyasi beklentilerini bu kan üzerine kuranlar,UTANIN bu dünya kimseye kalmaz ,her cuma Dua etseniz de beş vakit değil onbeş vakit Namaz kılsanız da bu günah boynunuzda.Tek adam mantığını diretenler,Hazreti Muhammet bu dünyadan bir fani olarak göçtü. Arkasında bıraktığı öğretiden ders alamayanlar, Kutsal kitaba sığınıp onu elinize alıp sallasanız da ondan size kalan bir avuç hüsran olacak siz ,siz belki değil ama yedi sülaleniz bu felaketten nasibinizi alacaksınız.
Vakit varken ve geç olmadan bu kanın durmasını sağlamak ,bizden olanlar,olmayanlar anlayışından vaz geçmek,şu ana kadar istiflediğiniz rantlarınızın tümünü ülkenin yararına kullanacak hale getirecek
dürüslüğe erişiniz. Erişiniz ki belki kalan hayatınız ,gelecek yaşam için yaptığınız yatırımları gerçekleştirir.
24 Temmuz 2015 Cuma
HATIRLADIKLARIM
Lisenin Camlı köşk denilen tarafındaki yatakhanesi manzara olarak çok güzel olsa da,kışın ısı açısından diğer yatakhanelere göre soğuk olurdu.Bendeniz orada hiç yatmadım.Sanırım Yatan arkadaşlarımdan Mehmet Şahin 'e ait anıma yataklık yaptı . Lise birde kalmaca yoktu kalan okuldan ilmi kifayetsizlik den atılır idi. O sene okuldan atılmak ile kalmak arasında gelgitler yaşayan bendeniz sonunda, Kimya tek ders ikmal hakkı noktasına gelmiştim. Bir sınıf üste geçilerek başlayan derslere inat, Tek ders ikmalcileri Rahmetli. Sinan Aksoy' dan ve Bendeniz, Kimya, Köfte Ertan gibi bazı başka tek ders mağdurları ile birlikte Psikoloji labaratuarın da bize tahsis edilen alanda sınav hazırlığını yapmaktaydık. Sinan ve ben, ağırlıklı deliklere sokulan pisikolojik deney aleti çubukları ile oynayıp sınava çalışmakta , mavralarımızı sürdürmekte idik. Köşesine çekilmiş Bugünün Doktoralı Kardeşim Köylü Mehmet, Yıl içi en yüksek notları Rahmetli Çişli. Bnb.Yurdagül hn. dan almış öğrencilere ait Kompozisyon yazılarını incelemekte,o konulara yaklaşımlarını irdeleyerek dip notlar ile yeni kompozisyonlar yaratmakta ,sıkı çalışma temposuna aralıksız devam etmekte idi. Sınav günü gelmiş C.tesi sınav sonrası evlerimize dağılmıştık. Pazartesi sabahı kalma geçme gerçeğini öğrenme anı ile başlayan tek dersten geçtiniz haberi ile bizi ikinci sınıfın devam eden derslerine, bir gün sonra katılma adına serbest bırakmıştı.Topluca Camlı köşkte toplanmış gelecek ile yorumlarımızı,hayallerimizi konuşup sohbet etmekte, sigarasını tüttüren Sinan dan nasiplenmek de, 3 ay sonra Harp okuluna sinema izleme adına inişimiz sırasında taburdan ayrılarak evine giden Sinan'ın ancak bu kadar dayanabileceğini hayal edemeden bir arada konuşmakta ,gülüşmek de idik. Ama esas hayal edemediğimiz Mehmet'in şu sözleri idi. '' Arkadaşlar sistemi çözdüm.Bir daha ikmale kalmak yok''Bu iddalı söze ne denir. Kalan 5 yılı hep ikmal ile geçiren, Doktoralı Arkadaşıma selam olsun
Başlayan ikinci sınıf derslerine bir haftalık gecikme ile katılan bendeniz, A kısmının arka sıralarında Cemali ve Yavuz Fıran'ın kıskacında kah kızarak kah gülerek günleri geçirmekte,temizlik ustası Salih efendiyi kızdırıp, kafamıza süpürge ile vurma girişimlerinden sıyrılma egzersizleri icra etmekte idik. Ertan köfte ve Yiğit Celal'in Nazi vari yürüyüş eskivlerini izlemekte ve '' Vur göğsüme ben yiğitim '' diyen Celal'e Allah ne verdiyse vuruşumuz devam etmekte,kanlı gömleği bayraklaşmakta idi.
Kimya hocamız Rahmetli Dz. Tavşan Yzb Türker derslerini aktif metot çerçevesinde vermekde, kitap okuyarak yapılan bu uygulamada anlaşılmayan konuları ona soruşumuz ve oda sonu anlaşılmaz cevapları ile yardımcı olmayı seçmişti. Dişi sever bu hocamızın mektuplarını kimya labaratuarın da bularak okuyuşumuz ile aldığımız feyz sonrası bir ders aralığı , Hocanın ''benden iyi bıçak kullanabilen yoktur'' sözü ile başlayan konu, genişlemiş tartışmaya yol açmıştı. Orta sıralardan kalkan Sinsi Faruk'un ''Hocam kapıya karşılıklı jilet atalım görelim kim daha iyi'' fikri sınıfı azdırmış alkışlar arasında cebinden çıkardığı kağıda sarılı jileti Türker hocaya vermesi ile alkış miktarı sözlü halde, bastır Faruk nidalarına dönüşmüştü. Hocanın kapıya fırlattığı jilet saplanmamış ,tıkır,tıkır sesi ile yere düşmüş,Sinsi Faruk'un yerden aldığı jiletle kürsü tarafına ilerleyişi ve anı dönüşü ile fırlattığı jiletin, Trak sesi ile kapı gövdesine yarıya kadar saplanması ile kopan alkış tufanı sonrası yaşanan, yediği tokattan Kulağı yırtılmış İbrahim,Ensesinde Boza pişirilmiş neden dayak yediğini bilmeyen bendeniz ve birkaçımız nasibimizi almıştık.İbrahim'in ciddi kulak travması, Araya giren Yurdagül hocanın gayretleri ile tatlıya bağlanmış olsa da, İbrahim'e uzun süre sıkıntılı kulak günleri geçirtti.
Okulumuzun geleneksel yemekleri,kuşaklar arası usta çırak ilişkisi içinde devam eden ver her Bahriye subayının damağında unutulmaz lazzetler bırakan ortak bir kültürdü. Dalyan köfte,mercimek çorba,kadınbudu köfte,iç pilav ve dahası.........tatlı dendi mi Samsa,Vezir parmağı,Hanım göbeği unutulmazlar arasında idi.Bugün 18 kasım törenleri çerçevesinde gittiğimiz geleneksel toplanmalarımız da, şahen ben , sunulan ayni yemeklerin verdiği damak tadını yakalayamamakta geçen sürenin bizi eskittiği ,yada yaşanan süreçlerin yıprattığı algısını almaktayım.
Ortak bellek her ne kadar bizi Heybeli Ada Harp okulu mezunu olarak ,ada odaklı sevmeye itse de
Tuzla Deniz Harp okulu inşa temelini atan sınıflar içinde dahlimizin olması ,oraya ait anılar içinde bir kuzu günü etkinliği içinde, Bülent Hanımı son kaldı, Erkek sanatçı olarak izleme şansını belleklerimize kazıdı.
Ülkemizin zor dönemlerden geçtiği Cumhurbaşkanı seçimlerinin askıda kaldığı,Asılan fidanların bizden uzak hikayeleri arasında izole yaşamlarımızda, Lise,Harp okulu öğrencileri arası okuldan atılan siyasi fikirli genç dimaların gidişleri hızlandırdı. Tedbir adına atanan yönetici Sert subayların varlığı ise, eğitim dışı bizi sosyalleştirecek fikir üretmelerinden uzaklaştırırken, sportif faliyet arayışlarını hızlandırdı.
Harp okuluna geçiş günümüz öncesi,lisede yapılan tören akabinde, giydiğimiz Harp okulu Siyah İspalet,Çakı çevizli elbiselerimiz içinde sanki özgürlük ve hürriyete uçan kelebekler gibi,Sınıf Subayına nispet sigara içmeyenlerin bile sigara yaktıkları bir durum protestosuna dönüştü.Sigaralar birer bayram meşalesi, bizler onu taşıyan özgür ruhlardık.
Yaşam, dönemler içindeki geçişlerini bazen sert yapabilir.Çalınan üniversite soruları nedeni ile bazı başka hayaller peşinde,Üniversiteye gitmeyi hedefleyen benim gibi arkadaşlarım arasından cesur olanlar, yemin etmeden, yeniden sınavlara girip okuldan ayrılma cesaretini gösterdiler.Harp okulu günleri anılarıma geçmeden söylenecek son söz Deniz Lisesi adına, iyiki okumuşum diyebileceğim bir duygu birikimi ise ,itirazım Şafak plağı girişindeki tabelada yazan Dz.Lise öğrencileri ve Hayvanlar ''Köpek,Kedi'' giremez yazısı utancıdır.
21 Temmuz 2015 Salı
Üstümü örten Çatım
Sene 1951 İstanbul, bütün tarihi dokusu,yeşil alanları,Ömerli,Belgrat Ormanı,Boğaz sırtlarındaki yeşil korulukları ile göze çarpmakta. Tertemiz akan Boğaz suyunun yıllarca tüm yabancıların sahip olmak için can attıkları,yan yana sıralanmış o muhteşem yalıları ile iki denizi birbirine bağlar yapısı kendini korumakta , İnsanlara mutlu bir ortam sunmaktaydı.
İstanbul Büyükşehir Belediye ve Emlak Kredi Bankası ortaklığı olan Anadolu yakası Koşuyolu ilk etap ile başlayan, İkinci etap Avrupa yakası Levent ,Etiler,Ulus üçgeni içine yapılması planlanan 1/2 katı geçmeyen müstakil evleri projesi Memur,Esnaf,Kit İşçisi gibi gelir düzeyi belli kesimi uzun vade ödemeli ev sahibi yapma hizmeti vermeye hazırdı.Bugünün Rant mantığı ile Kurulan TOKİ inşaatlarının aksine dar gelir kesimi ev sahibi yapmayı ve üstelik bunu müstakil ev mantığı içinde yeşillik ve bahçelere ekilmiş meyve ağaçları,güller,fulbahriler mis gibi kokan yaseminler içinde sunmaktı.
Evlerin kimi 4 lü boloklar,kimi 2li bloklar,kimi tek ev biçiminde tek kat ve iki katı geçmeyen yapısı ile 110/ 175 m2 tabana oturmuş arkada bir bahçesi,önde çiçek ekebileceğin büyüklükte 15 m2 geçmeyen bir bahçeye, 4 lü blokların iki yanını çevreliyen evlerin ve müstakil yan bahçeleri de olması sebebi ile m2 tabanları digerlerine göre daha büyük olacak şekilde planlanmıştı.Mahalleler oluşurken içinde bulunacak evler genel yapı olarak birbirine benzese de her biri farlı reklere boyanacak ,Baş Mühendis Yük.Mim.Kemal Ahmet ARU çizimleri ile şekillenecekti.
Bizans dönemi başlayan at yarışı hipodrom geleneği dışı , bu koşu alanı,Osmanlı ile devam eden süreçte de kendini korumuş.Zaman içinde Padişah Velihatları için Ok ve avcılık alanı olarak içinde bulundurduğu av köşkü ve Valde sultan dönemi sonrası yapılan Provantoryuma da adını verecekti.
Babam Heybelili Ve adanın yükünü çeken Rahmetli Halil reisin oğlu Rahmetli Em.Dz.Güv.Alb.Hüsamettin Tunçay(Arap Hüsam) Harp Okulu Sınıf Subayı/Amiri görevlerini icra ederken ,yaz tatillerini babamların evinin yanında bir daire tutan Annem ve ailesi , Anadolu hisarlı D gurubu ressamlarından Rahmetli Ahmet Doğuer (Kınacı Ahmet,Kandilli kız lisesi ilk Resim öğretmeni) kızı ,rahmetli Siret Doğuer arasında başlayan aşkın resmi adı konmadan öce Babam Can arkadaşı Rahmetli Dz.Albay Şemsettin ARTUNÇ'un israrlı ''Gel Hüsam şu evlerden bir tanede
sen al '' sözlerini dinlememişti. Şemsi Albay ( Dz.Altı Filo Komutanlarından, Emekli Amiral. İzzet ARTUNÇ'un Amcası benim can kardeşim Tekstil /Grafik DGSA Mezunu Necdet ARTUNÇ'un da ağabeyi )
1953 senesine kadar bir daha konusu geçmeyen bu alım , bir gece Ortak Biriç masası arkadaşlığı sırasında, Şemsi Amcanın ''Hüsam ben 2 adet ev aldım peşinini ödedim biri senin '' demesine kızmasına biriç masasını devirircesine ''Sen ne hakla menim olurumu almadan benim adıma para yatırırsın '' sözlerini sarf eder ve masayı terk etmesine ramak kala yaptığından utanarak iki arkadaş sarılır ağlaşmaları , Babamın Peşinatı Şemsi Amcaya ödeyerek, üzerine yapılmış Banka kredi ödeme senetlerini deb alarak evin yolunu tutuşu.
1951/1954 yılları arasında inşatın bütünü tamamlanan bu proje ile bize düşen Ara Durak Cevat Paşa sokak 40 Nolu ev ile , benim bebeklik,çocukluk,gençlik dönemimin o müstesna güzel,dingin,sevgi dolu günlerine yorgan oldu. 1956 Yılı 2 Martı sabaha karşı 04.00 da doğduğum Zeynep kamil Kadın doğum Hastanesinden geldiğim bu ev, sadece evim değil ,yaşadığım Şehrin bana göre en güzel
semti, en doğal hali ile ,şehirleşmenin ve yerleşim kültürünün mimari başarısı idi.
Zilin çalması ile çıkmaz sokak aralığındaki arsada Reşat Nuri GÜNTEKİN İlk okuluna saniyeler içinde varıp,sınıfta yerimi alışım ile başlayan günler .Ders sonrası mahalle maçları,çelik çomak,uzun eşekler,japon kale maçlar,kovboyculuklar,Baharla birlikte yetişen meyve ağaçları hırsızlıkları,İlk Alınan bisikletim Pejo ve onunla attığım havalar. Şu an Altunzade ye kadar olan o yokuşun sol tarafı ucsuz görünümü ile hayalimim cenneti papatya tarlaları ,baharın ve yazın gelişinin kuru köfteli,yumurtalı, bu tarla piknikleri,uçurtmaların gök yüzünü kaplayışındaki göğün mavisini sırt üstü papatya ve gelincik kokuları arasında izleyişimiz. Yazlık Köşk ve Koru sinemalarında bilinen o tarihi filmler '' Benhurlar,West side Story, Herculs,Spartaküs,On Emir.............Yıllar geçerken o güzel istanbul efendisi komşumuzun yaşlı anacığını alarak ,bir gece evlerini apar topar satıp, Yunanistana göçmeleri anlam veremesem de bayramlarda aldığım mendil içi sarılmış para ve şekerlerden mahrumiyetimin izi. 1960 ihtilal acıları ve babadan uzak geçen 1963 /1967 arası Annemin hem Baba Hem anne oluş süreci.Babamın Hem Kıbrıs olayları ile başlayan TCG.Başaran gemisi Mersin-Girne-Magosa değiştirme birliği sevkleri ve peşi sıra, Loj.Des.komodoru Sıfatı ile 1yıllık planlama ve koordinasyonu ile nakliyat gemilerinin askeri gemi haline getirildiği çalışmanın sonucu, Deniz Geçiş Safha komutanı olarak çıkarma birliklerini adanın dibine kadar götürüp,Meşhur Jonson Mektubu ile geri geliş macerası.
Sene 1970 Babam İzmir Merkez komutanı. Sıkıyönetimler,Ege Ünüversitesi silah deposu ,Nato 6 filo Askerlerinin Alsancak nato karargahı önü denizi boylamaları.Babamı yine uzun süre görmemeden özleyişimiz.
Benim Orta okul mezuniyetim,Dz lisesi sınavları için kayıt ve mülakatlara Eniştem Rah.Em.Dz.Alb.Enver Çelebioğu '' Deli Enver'' nezaretinde gidişim. Sınav sonu Kasımpaşa Deniz hastanesi maceramız .''İndir sağa bak öksür '' komutu ile bevil cihaz muayeneleri, boy kilo dengeleri ile,
tahliler ile adaya katılışımız.
Hazırlık kampı ilk haftası üzerimizden düşen yarı kokmuş iş başılar,postallar,boyumuza denk 1913/1919 yapımı piyade tüfekleri ile tanışmamız.üzerleri arapça yazılı, İlk hafta sonrası Kasımpaşa Deniz dikimevi önü hepimiz ayni kılıktayız,Ellerimizde Siyah koca taşınamayası bavullar.Yinede Beyaz üniformanın verdiği gurur. 150 ---151 ben üste o altta ranzada, gece vakti çişe kalkışım ,gözü dönmüş sadece beyaz göz bebekleri görünen,kafada kadın çoraplı kişiyi görüp avaz avaz bu ölmüş diye bütün yatanları ayaklandırdığım , arkadaşım Yavuz'a Fran lakabını koyuşum ile başlayan ve hepimizin sırasıyla lakap sahibi olduğumuz günler,geceler.
İlk ders Dikkat Ayağa kalkışımız,Zeki hoca ''Gökten enerji paketleri yağıyor,yağıyor,Toprak ,Su Büyüyor,Büyüyor '' o gece her yer büyüyor ben yatakta hap kadarım ve ağlıyorum. Ondört yaşın ergenliğinde sakallanmış bebek olarak.
Birkaç kişi traş oluyoruz. Biri varki yaman adı,Yavuz ALKAN hepimizden farklı bedence,bakışca,Biri var Erol ERTEN Ustura biliyor ve traşını oluyor aykırı, Ama biri varki Farkı Farkedin Taraş olsada traşsız gibi Gömlekten fırlıyor kıllar maşallah, Rahmetlik Kardeş, Baykuş EROL hep kazağı üstünde yaz kış. Günler geçerken kimlikler kaynaşıyor,kişiler şekilleniyor.Doğru yanlış. Gözlerimiz parıl ,parıl gençlik ve çocukluk arası gelgitler muziplik,şakalar ,bazan aşırıya varsada traji komik olaylarda gebe, Kloptaman arkadaşımızın Hırsız yakalama komitesi başkanı olarak gece nöbet alışı.
Biri var lise 3 öğrencisi farklı ,belinde taşıyor yüzlerce anahtar. okulda girmediği delik yok ,Enver adında bir adem ve yandaşı Vedat GEVREK, bir gece bizim sınıf kasamız ardına açık ,içinde para ne varsa yok olmuş ,duyuyoruz Bu ikisi yürüttmüşler parayı ,söylenen fısıltı gazetesi gerçeği Filistin'e kaçmışlar. Enverin amcası El fetihte subay.İşte o an bizim sınıfın makuz talihi değişiyor.
Sınıf subayımız yerine atanan yeni bekçi Şevket KOCAGÖZ Yzb. Yaptığı işi layıkıyla yaptığına inanan,Ailesini bile ihmal edebilen ,Çocuk yetiştirme pisilkolojisi kitapları arasında yalan yanlış yorumlarının sonuçlarını düşünmeden, sevgisizce bulu çağı aralığı çocuklara mahkum muamelesi yapan kişilik.Yaptığı işlerin belkide geriye bıraktığı tortu , bir arada karar verme yetisini kaybetmiş bir sınıfın, çelik gibi iradeli,inatçı,kendi ayakları üstünde durabilen bireysel kişilikleri oluşturması oldu.
Her hafta sonu ikinci sınıf ilk yarısına kadar, Cumartesi yarım gün ders saati sonucu izne çıkışımız saat 13.00 leri bulan ve vapura zor yetiştiğimiz yarım günlük iznin sonucu ,Bekarların okula döndüğü,Evcilerin Banyo, kahvaltı,çamaşır ütü ile geçen Anne emeğinin hazırlanış kıyafet ritüeli ile son bulan okul dönüş vapur yolculuğu.Bazende Toplu salgın bahanesi ile hiç izne çıkamayıp aşılanıp permangaratlı sulardan geçen ayaklar ile okulda kalışımız.
C.tesi akşamları bahar ayı geldimi, işte Bahariye sinemaları filim izleyişimiz. Peşi sıra acıkmış bedenlerimizin Çömçe lahmacun,Kars Uludağ Spangale ,Baylan peşmelba yenerek alınan zevkleri.
Bazen Murat,bazen saray Pilav üstü dönerleri. Ama akşam eve dönüş balık pazarı içi Bilgeoğlu Baklavada yenilen ve eve dönüşün değişmez ritüeli, Kaymaklı ve fıstıklı baklava.
5 numara otobüs ,duraklar Hal yanı Meydanı '' Şu anki belediye konservatuarı'' Otobüs beklerken bazen acıkan bedenimiz için son kaldı büfesi. Sosisli, bol salça sulu, turşulu.Bazende Kadıköy vapur iskelesi önü hızla soyulan Salatalık ,tuzlanmış hıyarın burnunun direğini yakan o doğal şimdi o tadı ve kokuyu zor aldığımız gerçek organikliği ile yenişinde ki o tad. Saat 12 olmadan bazen eve yetişme telaşım, elimde son kaldı büfeden aldığım Ahududu likörüm ile kendimi eve odama atışım ile son bulan telaş gerçeği. Arka odadan bahçeye ayaklarım balkon demirine yaslı , Dedemin ben doğunca diktiği Erik ağacının çiçeklenmiş hali ,Mehtabın onu aydınlatırken likörden bir fırt çekişim ve iş.e, Gece ve müzik TRT 3 . Damarlarımdan geçen likörün artışı ile başlayan gevşeme,huzur ''Gece ve müzik sona Erdi'' ile biten o bir saatlik programın bir haftaya bedel rahatlaması.Bu çatı ,altında bedenim bir gecesi bana ait , hesap sorulmadan. Geri kalan altı günün çatısı Dz .Lisesi yine sarmalayan ama kontrollü.Özgürlük,olgunluk arası gelgitlerimin çatı örtüleri. Anamın gece gelip üstümü örtüşleri ile çelişen ,bir okadar da gerçek.
O çatılar bizi bugünlere taşıdı. Kalan lise ve Harp okulu anılarıma devam edeceğim, diğer yazılarıma yorgan oldu. Kalın sağlıcakla. F.Mehmet TUNÇAY '' KECHİ''
29 Haziran 2015 Pazartesi
GÜNÜN HIZLI GELİŞEN HAFTAYA YANSIMASI
Ülkemizin Şu an içinde bulunduğu durum,Doğuda savaş batıda ekonomik krizle boğuşan Yunan toprakları arasındaki köprüde sağlam durma mücadelesidir. Hükümet kurulma aşaması bu yoğun trafikte, geçmiş hükümetin alacağı kararların sorgulanmaması açısından yeminli meclisin kuracağı tüm partilerin uzlaştığı komisyonları işleterek, gerek iç gerekse dış siyaset kararlarında ulusal mütebakatın sağlanacağı bir yapıyı koruma görüntüsü çizmesi olacaktır. Salı günü itibarı ile Meclis başkan İlk tur seçimlerinin hızlı sonuçlanması bu fırtınalı havanın ortasında alınacak kararlarda meclisin hızlı işlemesini de sağlayacaktır.Doğu,Güneydoğu sınırımızda savaş bütün hızı ile devam ederken tüm etnik ve siyasi guruplar kendi menfaatleri yönünde pozisyon alma adına ,sınırımızın 900 Km olan uzantısının hiçte kolay denetlenemeyeceğini göstermektedir. Bu gerçeğin ışığında coğrafi yapı oluşturan bu sınır zorluğu gösteren bölgeler dışı yerleşimlerin ve düzlük alanların kolay aşılabileceği alanlarda alınacak askeri tedbirler yetersiz kalabilir. Bu amaca uygun güvenlikli bölge oluşturma isteğimiz bu anlamda makul bir çözüm gibi, gözükse bile ,uluslararası güçler ve Bilhassa Nato gözünde meşru hale gelecek kulis desteklere ihtiyaç göstermektedir.Yunanistan bölgesinin 30.Haziran salı günü itibarı ile almaya çalıştığı banka kapatma ,sadece 60 Euro günlük para vere bilme limitli bankamatikleri ayakta tutarak günlük yaşamı sıfırlama ma adına aldığı kararın etkileri bile, Doların hareketini yukarı taşırken,Alınacak bir askeri operasyonun ekonomiyi ne hale getireceği ayrı bir tartışma ve üzerinde iyi düşünülmesi gerekli bir durumdur.
Temmuz ilk haftası bu anlamda kritik bir süreç olup iyi ve akılcı yönetilmesi gerekmektedir. Kurumlar arası uyumun ve kuvvetler ayrımının ne denli önemli olduğu, Cumhurbaşkanı makamının Tarafsızlığının bu gerçekler ışığında bu zor dönemde, Başkanlık sisteminden daha değerli bir yapıyı yönettiğini göstermesi ,her yönetici açısından düşünmesi ve konuyu bir defa daha yorumlamasını yapması gerekli bir sürecin başlangıcı da olacaktır.
SUYA YAZI YAZMAK
Suya yazma tekniği Hoca
Nasrettin'in göle maya çalma tekniği kadar eskidir. Sümerolog İlmiye Çığ
ifadesi ile hitit yazıtları içinde "Keçi başlı yılan kuyruklu sembollerin
ifade ettiği yılanın keçiyi suda taşınmasını sağlayan ortak hareketi ifade eden
bir durumdur." Kısacası yılan sokan ama keçi tos atan hayvan olmaları
sebebi ile ortalama 140 kişilik gruplar içinde bir denge unsuru. Tıpkı milletvekili oranı gibi
olmadığı takdirde çoklu koalisyon durumunu yaratır. Grruplara parçala yönet
tekniği uygulanan durumlarda artan yılan oranı keçileri sokmakta azalan keçi
populasyonunun yaratacağı ortak sinerji kaybolmakta ve geleceğin umursamaz
toplumunu yaratmaktadır.Bu umursamazlık zaman içinde öyle bir hal almaktadır ki
,uyuşan bedenler kendilerinden geçip,bırak başka bedenleri kendilerini bile
tanımaz. Bu durumun adı "Peter Pan" kişilik olarak tıbbi litaratürde
yerini alır. Bu dönemi atlatmanın tek yolu sevgiden geçer.Sevgi önce kendine
saygı ,sonrası kolayca suya yazı yazsan bile kaybolmayan iç içe büyüyen
halkaları oluşturur. KEÇi Mehmet
7 Mayıs 2015 Perşembe
GEÇMİŞ GELECEK KARIŞMIŞ
Belki sonsuzlukta.
Kara tahtada görüyorum,Galiçya cepesinde,elinde silah dimdik.
Moda koyunda ,sahil yolunda,yoksun şimdi.
Hapisteymişsin.
Sana kaç kere söyledim,memur adam susar diye,
Sen İşçi misin.
Yürüyorlar.
Ellerinde silah gibi ,yazılar,
Sözlerinde Silah gibi,gerçekler,
Gözleri bomboş.
Yolda kağnılar.
Yürüyor Analar.
Sırtlarında Mermi,
Sırtlarında Çocuk,
Sırtları kambur.
Belki sonsuzlukta.
Kara tahtada görüyorum,Galiçya cepesinde,elinde silah dimdik.
Moda koyunda ,sahil yolunda,yoksun şimdi.
Hapisteymişsin.
Sana kaç kere söyledim,memur adam susar diye,
Sen İşçi misin.
Yürüyorlar.
Ellerinde silah gibi ,yazılar,
Sözlerinde Silah gibi,gerçekler,
Gözleri bomboş.
Yolda kağnılar.
Yürüyor Analar.
Sırtlarında Mermi,
Sırtlarında Çocuk,
Sırtları kambur.
3 Mayıs 2015 Pazar
1 MAYIS 2015 Geçen yılların ardından geriye ne kaldı desem,Yine cop,Yine gaz,Yine su.Ölü sayısı TAKSİM 1 Mayıslarında bol olur. TAKSİM BİR SEMBOL , ANITINA İNAT el ele vermiş Gençliği,Askeri,Halkıyla bütünleşmiş, Demir yüreli Asker figürlerini unutmuşcasına, kana doymaz. Görünen şuki 79 olayları ile taksimin o kanlı sokak araları şehitleri, ruhları huzur bulmamış gezinir dururlar, aramızda. Devrimini tabandan yaşamadan genele yayamayan ve özümseyemeyen bir halkız.Her dönem ve şartta kendi yerel isyancısını oluşturan Dadaloğlu,Köroğlu'ları yetiştirmiş,Efeleri ,Hakimosu,Hacimosu,ile bu isyanın feodal yapıya ,yada sisteme isyan edenleri çoğunluk kazanımlarını elde edemeden, birer destan yada masal kahramanı olarak belleklerimizde yerlerini almışlardır.
Gezi direnişi ,yada Başka bir söylemle '' Çapulcu halk isyanı'' kentlinin, kendi yeşiline,yaşam biçimine,düşümce tarzına şekil veremeye çalışana söyleyecek sözü olduğunu anlatmaya yönelik haykırışının,tekmelendiği bir süreçten öteye gidememiş,yine gelecek kuşaklara bir destansı masal anlatımı olarak yansıması kaçınılmaz olacaktır.Gerilen ve ayrışan toplumun böl ,yönet politikalarına kurban edilmesi,bu toprakların değişmez gerçeğidir.Anadolu bunca bolluk,doğal kaynak,toprak altı,üstü zenginliklerine rağmen üzerinde kurulan nice devletlerin kendi kendilerini devinir bir şekilde yok ettiği, en uzun yaşayan Osmanlının bile, kurduğu sisteme esir olan ve sonunda Devrimini yapamadan çürüyen ve kendini yiyen bir duruma düşerek yok olduğu gerçeğidir. Devrim kaçınılmazdır,Global dünyanın bu kadar birbirine yaklaştırdığı ulusları,bu kadar ayrıştıran gerçeğinin, altında yatan kapitalizmin ezici çarkları içinde, dünya nimetlerinden eşit pay alamayan insanlığın, bir avuç kontrolörün tekelinde dünya düzenine, verdikleri zarardır.Ülkeler ne zaman bireysel yönetim yetkileri verdikleri Temsilcilerinin (Millet Vekili,Yerel Yönetici Veya uzantılarının) yetkilerini sadece ,oy vererek değil ,gerektiğinde değiştirme biçimlerini çoğaltıkları ara çözümler ilede denetleyebilme değiştirebilmelidir.. Bunu toplum katmanlarının her birinin temsil edildiği , adil bir seçim yöntemi , oluşturmadan gerçekleştirmeleri mümkün değildir.Konulan barajların adil oluşları tartışılır.Barajlar kalkmalı,temsil tabana yayılmalıdır.Oy verenin oyunu temsil eden 100/200/350 kişilik gurupların meclis teşkilleri ile alacakları pozisyondan çıkan kanunsal karar yada kararnameler, halk oyuna sunulabilen şeffaflıkta, kamu oyu ile paylaşılmalı,üst kurullarda denetlenebilir, bağımsız hukuğun oyuna sunulmalıdır.Hukuğun üstünlüğünü yürüten kurum ve kurulıuşların yürütme ve idari yapıları, tamamen özerk atama ve görevden alınmaları, özlük hakları ,tahsisli bütçeleri iktidarı ve yönetimi yürüten siyasi kadroların kontrolünden çıkarılmalıdır. Kısaca Hukuk üstü hiçbir tanım olmamalıdır.
26 Nisan 2015 Pazar
ANILARIN KIYISINDA ANI II
Geçen yazımın devamın
da Nato tatbikat seyrimiz ,liman Eksport
gerçekleri gibi konulara değineceğimden bahsetmiştim.
Anılan seyre 2 K sınıfı tarama gemisi ve 2 ad yeni S sınıfı
gemi ile katılma adına TCG Saros ve TCG Sarıyer gemileri yeni S sınıfı olarak
İtalya Sicilya bölgesi Tripani Limanı intikal,
2 ad K sınıfı gemi ise İtalya Sicilya bölgesi Agusto liman intikali ile iki ayrı sahada Mayın Tarama faliyat planlaması , farklı
komodorlukların emrinde bu faliyetleri icra
etme biçiminde, Gölcük liman startı ile başladı. İntikal seyri boyunca taktik
komuta adına bizim gemide Komodor
Dz.Kur. Alb. Kani Kambak,Harekat planlama adına sevgili Abim Dz.Yzb.Ersin Evrenos da bulunmakta idi. Ben doğal olarak kıdem farkı kibarlığı ile
misafirlere kamaramı tahsis ederek Er
bölümü tuvalet,banyo gerisi Ast sb.
Kamarasına Harekat Sb. İle birlikte
yerleştim. Yatakların doğal gemi içi terlemesi ile serin, nemli ortamı çarşaflarda bize sağlamakta idi ……….
Dingin bir denizde Marmara seyrimizi
tamamladık. Çanakkale Mehmetçik
anıtı selamlamamıza mütakip Egeye
açıldık. Komodorumuz Egenin dingin sularında gemileri birbiri üzerine
aborda ederek TCG.Saros gemimizden K
sınıfı bir gemiye yatay geçiş icra etti. Çünkü intikal taktik sorumluluğunu ,
İtalya ya varınca Augusta limanında K sınıfı gemilerle icra edilecek Mayın
Tarama harekatına kadar sürdürecek ve o
gemilerle bizden farklı sahada mayın eğitimleri icra edecekti. Aborda olma ve
transfer sonu oyalanma bize 4/5 saatlik bir kayıp
oluşturmuştu.Ortalama 7/8 Knot sürat yapma adına zaman kaybımızın yansımasını ,
Ege denizini
seyrimizi tamamlayarak Kitara Dönüşüne mütakip yaşayıp, Anya yı Konya anladık. Rota 270’ derece
ortalama ile ilerlerken artan deniz şartları Gün Batısı Lodos arası
gelen havanın katlayan biçimde Mora
saçakları altında, dönerek gelen rüzgar ve dalga düzensizliği ile 8 /10 Bofor
havaya döndü.Süratimiz 3/5 Knot baş
omuzluk bazen kafadan gelen dalga yüksekliği 10/12 mt yükseklikte bizi
devindirmekte, Önümüzdeki TCG
.Sarıyerin dalga çukurunda sadece direk
tepesini gördüğümüz,Dalga tepesinde Pervanelerin Boşa döndüğü durumu izledik.
Harekat Sb. İle al gülüm ver gülüm
yaptığımız 5/6 saatlik vardiya alışverişlerini sürdürdük. Yatakta fır döndüğüm
düşmemek için kendimi zor tutuğum, zaten uyumaktan ziyade gözlerimi
dinlendirdiğim istirahatimin, sanırım 3 üncü saatinde gemide ayakta kalabilen
Master Er Roman vatandaşı ,Sanırım Orta
kulağı yok, olan Raim’in’’ II .kom’ım
Harekat Sb sizi köprü üstüne çağırıyor
‘’ duyumu ile zaten işbaşıları pijama olarak kullanan beni ayakkabı giy gocuğu
üstüme,bereyi başıma geçirmem ile 2 dk içinde hazır etti.Raim’e bana ahçıhanede 5/10 ad patetes haşla talimatım ile köprü üstüne
çıktım.Harekat zabiti Elinde Sekstant
Güneşin rasadını pus ve bulut
aralığında alma mücadelesinde idi.Kırlangıçta ayakta zor durulduğu 45 derece
yatan kalkan gemide ‘’ Harekat Sb’ım sen
ne yapıyorsun ‘’ soruma
‘’Komodorumuz tüm gemilere
sekstant ile mevki koyun talimatı
verdi.’’demesine müteakip, ben harita üzerinde son konulan fix mevki koordinatından
geçen zaman rüzgar,sürat düşümü hesabı yaparak
tahmini son mevkimi koydum. Derece ,Dakika ,Saniye hassasiyeti ile
bulunan mevkiyi telsiz devresinden
komodor gemisine geçtim. Arkamdan 3/5 dakika sonra tüm gemiler bu mevkiye
Saniye ,Dakka farklı fix’imsi mevkilerini rapor ettiler.Kısa bir süre sonra
Telsiz devresinden Komodorun
talimatı ‘’ TCG Saros Rehber gemi olarak
En öne geçecek’’ emrini icra ile bu mevki koyma eğitimi son buldu. Radarlarımız
Decca 914 Göbeği 400 Yarda yanık Ortalama 50 mil görüş sahası imkanı ile 270 mil ortalama
Sicilya mesafesini görememe ve
haritada tahmini 3 saatlik sürat,rüzgar
kaydırma tahminleri sonucu bulunan tahmini mevkileri haritaya ,işleyerek geçiştirdik.Artan hava şartlarına
rağmen bize verilmiş Nato gemileri buluşma varış zamanı yaptığımız
hesaplamalara göre ucu ucuna yetişeceğimiz gerçeği nedeni ile ,seyrimize devam
etme gerekliliğini sürdürdük.Tuvalet
ihtiyacı için aşağı indiğimde yerlere serilmiş ,kusmaktan inleyen
personelin ve mazot,kusmuk kokulu ortamında
,aşağıda bulunmanın anlamsız olduğunu düşünerek artık Sicilya’ya varana kadar
Köprü üstünden inmeme kararı verdim. Orta kulaksız Er Raim bizim elimiz ayağımız olmuş ,vardiya değişimi
yapacak Serdümen Er, Makine Kontrol Panel Motor Er’lerin değişimini yaparak,
Boyunlarına takılan Kusmuklu Boya patlaklarını Temizleyip yeniden asan ,Patetes haşlayan,ama yüzü gülen
bir şekilde bir umut veriyor,limanda ona
sadece ayakkabı parlattıran arkadaşlarına
inat ,gerçek denizci olma dersi veriyordu. Komutanım Kitara dönüşü Köprü üstüne gelmiş ve Harekat
koordine Sb , Abim Dz Yzb.Ersin Evronos ile bize selamet ile yol
alma dileğini iletikten sonra ortada görünmemişti .Artık Vardiya al ver
yaptığım Harekat Sb, Sadece benim kırlangıçta
battaniyeya sarılı ,kıvrılarak 2/3 saat istirahatime yardımcı olmakta
idi.
130 mil gibi ilerleyişimiz
,Adriyatik güneyi ortalarını bulmuş ,denizin Kuzeyden gelen akıntılarına
inat çift yönlü kaymalarına yeni rota başı düzeltmeleri uygulayıp
ilerliyorduk.Raim bir ara koluna girdiği Mayın ast sb . Ali ‘yi köprü üstüne
getirmiş, kusmaktan içi dışına çıkmış
Ali!nin ‘’ Beni denize atın ‘’
söylemine kırlangıca temiz havaya
çıkarıp ,kaşıkla zorla patates tıkalamam sonucu, geçen kısa süre sonra yüzünün kireç
beyazı ortadan kalkmış,kendini
bulmuştu.
Sicilya’ya 40 mil
yaklaşmamıza müteakip radar Skop’unda
Sicilya doğu sahilleri sülüeti
belirmiş, koyduğum Radar Fix mevki ,tahmini mevkilerimizle çakışmış olduğunu
görünce bayağı gururlandım. Telsiz devresinden Komodor gemisine Fix Mevki Koordinatları
ve gidecekleri Augusto
açıklarının ortalama 40 milde olduğunu
bildirdim. Geçen sürede 25 millerde
Komodor 2 Ad K sınıfı gemi ile bize
selamet dileyerek , tatbikat sonrası
buluşmak adına yeni rotasına
döndü. Bizim Güney batı ucunda bulunan Trapani limanı seyrimiz
sürerken, ortalama 2 günlük bu yoldaki
ızdırap denizi devam edecekti.
Sicilya güneyini
bulmuş ,denizin gücü 5/7
Boforlara inmiş sanki bizim için fırtına dinmiş gibi bir his içimizi
kaplamıştı. 50 mt uzunluğunda Firibordu yüksek karına yayvanlığı taşıyan
aslında balıkçı ıgrıp gırgırları özelliği taşıyan ,sürat yerine tarama cihaz
atımı ile peşi sıra bir kombine taramada, 1500 mt tel ve manyatik,akustik cihazları sürükleyen güce
dayalı makinaya sahip gemimiz , ahşap lamine tekniği ile imal ,non manyetik
meteryel ve makineye sahipti. Bir defasında Üst üste aborda olmuş durumda Apaz bastıran rüzgarın etkisini, elektirik kamarasında borda kaplamasının 50/70
cm esneme özelliği ile( sağlamlık
, esneklik Mayın infilak abzorbesi ) sağlayacağını gözlerimle görmüş geçen
yıllarda denetleme boyaların nerde ise 2 cm varan plaka halinde çatlayarak ,düştüğünü
ve alttan çıkan ham lamine ağacın pırıl pırıl olduğunu tespit etmiştim.
Sonuçta Sicilya Trapani limanına varmış Mendirek girişine
müteakip ,kıçtan kara olma adına
komutanımı nihayet Köprü üstünde
görmüş,onun liderlik ve tekneyi yanaştırma onurunu yaşaması adına kıç
halat manevrasını yönetmek üzere
mevkimi almış ,baş tarafta Mayın Ast Subayı Ali ile demiri funda etme koordinesini yaparak el
incesini sahile atmış, İtalyan Denizci erinin El incesini babaya
dolamasını ve arkasını dönüp gidişindeki bilgisini , hayretle izledim. Kısa sürede şaşkınlığımı üzerimden atarak, yaklaşan kıç üstünden bir erin sahile atlamasını sağlayıp, halatların el incesi ile çekilerek
babaya voltasını gerçekleştirdik. Halat
manevrasının tamamlanma aşaması sırasında 2 adet kapalı Tır kamyonun askeri sahaya girişi izledim. Arık manevra
tamamlanmış Kıç paserella sahile
uzatılmıştı. Kıç üstüne gelen Komutanımın ‘’ Vay be adamlar amma dakik’’ demesine,
komutanım ‘’ Eksportu hava kararınca
alsak daha iyi olur ‘’ söylemim iyi
niyet ve en azından şahsımın hiçbir eksport yapmama rağmen komutanımın
‘’ sana sorarsam konuşur ,fikrini söylersin’’ cevabı sonrası,
hızla arkamı dönerek kamarama
gidip sivil elbiselerimi giyip kendimi
dışarı attım. Kısa bir kent tanıma yürüyüş
yaparken , geçen denizdeki sürede kazandığım vertigomu atmaya çalıştım.
Bulduğum küçük bir pizza restoranına oturdum. Kırmızı bardak hesabı şarabımı,
pizza öncesi yudumlarken boğazımdan geçen buruk tadın bana verdiği hazzı yaşamayı ,gelen
pizanın sanki dünyanın en güzel pizzası
ile paylaşacak ,Şarap bardaklarına devam ,arka arkaya yuvarlamayı sürdürdüm. İçim ısınmakta tüm yorgunluğum dağılmakta, göz kapaklarımın kapanma yoluna girdiğini hissettim. Hesabımı
ödedim dışarı çıktım. Personelin çoğunluğu gemide olacağı ve gündüz eksport boşaltacağı gerçeğini hatırladım,içim buruldu ,yürüdüm ve bir kafe
bulma umudu ile ilerlerken Harekat Sb
nın bana doğru geldiğini fark ettim. Beraber yürüdük ,neyse bir kafe bulduk
masaları ikili oturum ,sokak önü
masalardan birine oturup ,önlüklü
garsano 2 adt ekspresso sipareş
ettim . Temiz hava sert kahve beni kendime getirdi. Hava kararana kadar burada
oturup bir vanilyalı kup dondurmayı da
götürdüm. Yavaş yavaş geminin yolunu tuttuğumuzda hava kararmış bizim üzerimize günlerin yorgunluğu
çöktüğü hissiyatı gerçek olmuştu. Gemimiz kıç üstünde dizilmiş erlerin imece elden ,ele
kutuları taşıma işlemi devam etmekte olduğunu
gördüm.O an Komutanımın sabaha
kadar sürecek bu boşalmanın, erken başlatma gerçeğindeki realitesine saygı duydum, o tam bir lojistik
zamanlama kurgulama uzmanı idi. TCG .Nusret gemisindeki Eksport deneyimleri on
bu konuda filoda uzmanlaştırmış, tüm gemi Eksportlarının aracı subayı olarak, Donanma da isim yapmıştı .Subay salonundaki
bize yaptığı Dürüslük üzerine ve Ülke gerçekleri ile örtüşen konuşmalarının ne denli doğru ve etkili olduğunu görmüştüm…………….
‘’Yazı bürosu benim
‘’ diyen Komutanımdan daktilo ,A4
kağıt,mühür,bir iki talimatı kamaramdaki masaya taşıyarak yapılacak
yazışmaların tedbirini aldım. Oda doldu ,kapısı kitlendi ,anahtar Komutana
teslim edildi. Makine dairesi giriş kaporta genişliği koridor bırakılarak kutular istiflendi, deniz
bağına vurularak emniyete alındı. Mayın ambarına mal koyulmaması isteğimin yapılacak mayın tatbikat eğitimlerinde bize
çapariz vermeme adına direncim ile sonuç verdi . Yerine Elektirik ambarı girilmez
halde dolduruldu. Gemimiz çok iyi bir yükleme ile baş kıç faça çizgisini parelel oranda aşağı taşındı. Gm in de aşağı inerek geminin tender olmama başarısı da cabası
idi.. O an Komutanın yük istif bilgisine saygı duydum………..
Fırtınan etkisi kendini göstermiş ,diğer Nato gemileri 1 gün gecikme ile limana
varabildiler.Fırtınanın soluması ve zayıflaması için 2 günlük liman
istirahatimiz başlamış.eksport işlemini hızlı başaran gemimiz yaptığım sancak ,iskele vardiya ile personeli
izne gönderme, liman tanıma biçiminde ,Türk bahriyesini Mecburu Resmi elbise
ile temsil edecek Er ve Erbaşlara attığım hamasi nutuk un ardından vardiyalar izne çıkmaya başladı.Bende dışara
çıkarak kendime ve eşime hediye ve
kıyafet alma adına dolaşmaya koyuldum.
O dönem ülkemiz 12
eylül hareketin arkası ,anayasal meclisi tekrar hayata geçirme, ülkeyi tekrar
mali ve iktisadi açıdan hareketlendirmeye yönelik çalışmaların
IMF, ve USD kaynaklı finans ve kredilerin mali yükü altına yatmama ve
kaynak yaratma mücadelesi içinde çabalıyordu.Bilinen Süpermarket Sadece
Migros,Bilinen teknolojik malzeme
alışverişi Tahtakale, giyim ,tekstil gibi alışverişin vazgeçilmezi
Mahmutpaşa,Beyolu,Şişli,Nişantaş arasına yayılmış isimli isimsiz mağaza zinciri üzerinden
gerçekleşiyor.Avrupa malları Kaçak yollardan
tüketicisi ile buluşuyordu. Bulujean almak için kapalı çarşı bedesteni ( Benhur
mağazası ),üzerine tam oturmayan veya paça bastırmak adına( Artin ustanın)
tezgahı , yada Karaköy Sokakları kaçak Malbora var, Kent Var diye bağıran çığırtkan satıcılara kucak açıyordu.Döviz edinme kaçak yollardan
temini güven üzerine kurulu idi. İşte bu
doyumsuzluk ihtiyacı ve mal edinme iç güdüsü , yurt dışı görev,harici Üç yılda bir yurt dışına çıkma hakkı olan
sade vatandaşlar arasında kaçağa meyletme
ve sahip olma duygusunu tatma
adına bu kısır döngünün kırılmasını bekliyordu.
Tekrar bu dönem tanımlamamın
ışığında, Trapani sokaklarında beni
Upim,Standa gibi çoklu alışveriş mağazalarına yöneltti.Eşime Şetlant kazaklar ,Kendime
Kaşmir kazak,Düğmeli ve İtalyan yaka gömlek,bulujean pantolon,gravat,çorap,parfüm ,deodorant
,baharlık mont beğenimlerim sonucu bunları koyacak bir orta boy bavul alımı ile
son buldu.Geri kalan son istirahat günü tatbikatı hazırlıkları malzeme ayrımı,bakımı
ve cihaz kontrolü yaparak geçirdim. Sabah
06.30 da avara ederek mendirek
çıkışına mütakip 2.5 saatlik bir yolu
izleyen seyir rotamız üzerinde
saat 09.30 buluşma ve cihaz
atma Derinsu ığrıp taraması adına, TCG
Sarıyer gemisi ile tahsisli sahada görev
icrasına başladık.Hava mutedil 3/5 Bofor
aralıklı Lodos esmekte geniş aralıklı dalga kaldırmakta idi. Öncelikli olarak
tel kaluma miktarını kademeli arttırma biçiminde 40 mt ortalama derinlik standardı ile başladığımız
tatbikat icramızı zaman içinde kaluma artımı ile 60/70 mt derinlik taramaya taşıdık. Gün sonu devam eden çift sürmenin
meyvesini alamamış , Trapani Liman intikaline geçmek adına cihaz
toplama ve emniyete alma işlemleri
icrası gerçekleştirdik .saat 22.30 civarı liman girişi yapıp kıçtan kara
olduk. Hafif bir yemek atıştırması sonucu
mayın yönetim tavasından 12 saat boyu inmeyen bendeniz artık havlu atmış yatağa bir gözü bakacak şekilde ertesi
saban 06.30 startı ile başlayacak yeni gün taramasına kendimi
hazır etme yolunda, pasaparola ere ’’ Beni 06 .00 da uyandırın’’ diyerek
yatağa işbaşılarım ile uzandım. Güneşli bir güne merhaba diyeceğimiz , havanın biraz
daha düştüğü yeni günüm hızlı bir Nest Kafe içimi ve kızarmış ekmek
üzeri zeytin ezmesi menümün mideye indirilmesi ile başladı.Liman çıkışına
mütakip Tahsisli saha intikalimizi saat 10.00 civarı tamamlayıp cihaz atma
hazırlıklarına başladık. 10.45 de TCG
Sarıyer ile Derinsu ığrıp Çift sürme
işlemimiz başlamış ,bu sefer kalumayı uzun tutarak verilecek son 100 mt derinlik tarama icrasına direk
uygulamaya koyduk. İlk eğitim
mayınımızın su üstüne çıkışı 11.30 civarı ,ikincisi 13.30 civarı
oldu.Sahanın uzunluğu eninden ziyade daha az dönüş işlemi yaptırıp ,bizi dip uçurtmalarını kıça
yaklaştırma ve kaluma kısaltma gibi ,dönüş sırası gerekliliğini az olmasını
sağlasa da ,saha darlığı tek ığrıp uygulama gemisi bizlerden başka gemiler olmaması
sı nedeni ile bindirmesiz , tarama icrasına ve dar aralıklı kaçak mayın
sektirmemize neden oldu. Saat 17.00 civarı cihaz yük manometrelerimizde olan
tuhaf yük artışını önce bombalı makastan kurtulan mayının klasik makasın
takılması ile sürüklendiği ve zorlandığı
bir durum olacağı üzerine akıl yürüttüğümüz durum kaluma kısaltmamızın da bir
işe yaramadığı tezviç donanımının da telleri ayırmaması üzerine TCG
sarıyer’in cihazlarını kıç üstüne alma adına hız keserek yaptığı telin
ve donanımların hızla vira edilmesi işlemi ile 2/3 adet bombalı makasın zayi
olması ile son buldu. Sonuç Orkins balıkçılığı adına derin suya terk edilmiş çelik
tel kalumalı ağlara takılan cihazlarımızın ayıklanması ve ana bağlantı tellerimizin kalan 400 mt ve
tezviç öncesi kalumalarını Mark 15 tel kesme bombalı makas ile keserek denize
bırakmak zorunda kaldık.Gün sonu iki
gemi toplam 5 ad bombalı makas 3 ad klasik makas 8 ad Yumurta bosa ve 200 er mt telimizi
kaybetmiş, 2 ad mayın taramış olduk.Anılan saha taktik Atom denizaltı geçiş
sahaları olup Demirli İnfülens
Mayınların Atılma karşılığı ,yapılacak
saha temizliği Eğtim taramalarının, bu maksada
uygun icra edilmesini amaçlamaktaydı. Liman intikal seyrimize mütakip Saat
11.00 civarı Trapani limanına Kıçtan kara olduk ve dinlenmeye çekilmeden önce , Ağaran günün Planlaması
yapılıp kopan tellere Süratle çoklu kerye uygulaması ile kasa oluşturma
işlemimi gerçekleştirdik. Cihazları
elden geçirerek kendimizi yataklara
attık. Gece Fransız komodor gemisinden
gelen yeni görev emri gereği, Sardunya adasına intikal edilerek Fransız’lara ait bu adanın güney ucunda ayni
tarama eğitimlerini icra edeceğimiz
emrini bilemediğimden , sabah
06.30 da uyanmama mütakip ,geminin derin bir sessizlik içinde olmasına bir
anlam veremedim .Meğer benim yatağa kendimi atmamdan sonra gelen emirden
herkezin haberi olmuş.Bendeniz kahvemi
koyup seyir öncesi aldırdığım ekmek yapma tavaları un ve mayanın karışımı taze
ekmek hamurunun pişmiş kokusuna ,aşçının
dilimlediği ekmeğin üzerine sürdüğüm sana yağı ve beyaz peynir , domates
dilimli güzelliği iki çevirip daha
ahçıhane de mideye indirmiştim. 08.00 da inlerinden yavaşça çıkan gemi personeli
seslerini yükselmekte ,hayat yeni güne başlayan bizleri selamlamakta, güneş
pırıl hava sakin bizleri karşılamıştı.
Subay salonunda toplanan personel kimi
kahvaltı kimi sade çayını yudumlama adına afyon patlatırken ,Komutan hava raporunun akşamdan itibaren tekrar 5/6
Bofor gün batı/lodos aralıklı eseceği
gerçeğini göz önüne alarak hemen şimdi yola çıkarsak daha az deniz
yiyerek Sardunya ‘ya varacağımızı düşündüğünü ifade etti . TCG Sarıyer Komutanı
ile yaptığı istişarenin ardından hızlı bir toparlanma ve İtalyanlardan Sardunya
adası Admiraltı Liman Portolonu ve saha harekat alanı içeren haritaları temin
ettik. Saat 10.00 civarı Trapani liman çıkışımızla başlayan batı ,kuzey batı
rota tırmanışımıza geçtik. Hava mutedil
3/4 bofor deniz kaba ,geniş dalga
aralıklı deniz kaldıran bir durumda yola devam ettik . Gece başlayan ve bizi
zorlayan deniz şartları 5/6 boforları vurmuş denizleri omuzluktan alma adına
sardunya adası doğu sahiline doğru rota tebli yapma zorunluluğu
oluşturmuştu.Süratimiz 5/6 konot civarı bizi zorlayan ve makine devri torna artımı ile sürati
koruyabileceğimiz bir durumda
ilerlememizi sürdürdük. 100 mil civarı ortalama mesafeyi 22 saatte alarak,
Sardunya adası Cagliary limanını yakaladık ,liman girişi büyütme ilavesi
çalışmaları nedeni ile İtalyanlardan
aldığımız Haritalara işlenmemiş tadilat harita düzeltmesi olmadığından ,Ağıran
günün aydınlığından istifade, dikkatli
manevralar ile liman girişimizi yaparak içeri süzüldük .Tahsisli Askeri sahaya
kıçtan kara olarak,dinlenmeye çekildik.Saat 10.30 civarı Fransız yetkililerin
gemi ziyaret ve hoş geldiniz karşılaması ,Subay salonu çay eşliğinde Bisküit
ikramı ,peşi sıra Türkiş Kafe ve sigara içimleri ile son buldu. Emrine
gireceğimiz Fransız Komodor ve ve komodorluk Mayın Avlama gemis, fırtına nedeni
ile hali hazırda limana varamadığından beklememizi istirahat ederek sürdürdük. İlerleyen saatlerde yaptığım Vardiya ile
personeli liman tanıma ve görgü ,bilgi attırma adına şehre saldım.Kendimi yatağa atarak gecenin
yükünü üzerimden atmaya çalıştım.Saat 17 .00 civarı ‘’ II .Kom
kalkarmısınız Komutan sizi
çağırıyor’’ diyen Büfeci erin sesi ile uyandım.Subay salonuna girdiğimde
komutanın , ‘’İyi uyudun’’ diyen samimi
………. Sesine sağolun dememe mütakip ‘’ Fransız’lar bizi kokteyle davet etmişler’’,Tüm
subaylar ve Mk,Güverte 2 ad Ast subayın bu çağrıya katıması için gerekli hazırlığı yap personele bildir ,talimatını
aldım. En Kıdemli Mk.Motor Ast sb ve Güverte Ast subayı Üst Çvş.Ali yi bilgilendirip sinek kaydı
traşlarını olup I nolu ekbiseleri ile Saat
18.00 da kıç üstünde hazır olmalarını rica ettim. Diğer Sb arkadaşlarıma
da emri tebliğ edip,kendi hazırlığım için banyonun yolunu tuttum. Saat 18.00
civarı liman ağzından süzülen, Fransız Mayın avlama gemisinin gönderinde
çekili Komodor forsu ile, üzerimize yakın yaptığı manevra
ile kıçtan kara oluşunu izledik Fransızların kendi kara sularında en az bizim kadar yediği denizin ,hiç kimseye taviz vermediği
gerçeğini , köprü üstlerinden bize bakan Fransız Zabitlerin yorgun gözlerinde
izledim. Gecenin ilerleyen saatlerin de içilen şarabın miktarımı yoksa ,beden
yorgunluğunun gevşekliğimi anlayamadığım
,Fransız komodorun bize ,ikide bir beni
yalnız bıraktınız,erken intikal ile fırtınadan kaçtınız, söylemi ile devam eden
sitemi ,sabah 08.30 da eğitim emri ile
sardunya adası güneyi tahsisisli sahaya intikalimiz ve 18 saatlik tarama eğitim
icramız biçiminde olacağı şifai emrini
şimdiden aldık. Bizim ağırlanma teşekkürümüz ve anı şiltlerinin karşılıklı
sunum seromonisi , 11.30
civarı tahsisli araç ile gemiye dönmemiz ile son buldu.
Sabah 08.00 kalkış ve süratli
hazırlanıp,kahve ile geçiştirdiğim ,elde bardak kıç üstü manevra yerimde
Fransız Mayın avlama gemisinin vira ettiği demirinin çıkardığı sesler eşliğinde
avara edişine izledim. Müteakip sıra ile
Biz ve TCG Sarıyer’in avara edişi ile liman çıkışına doğru ilerlememiz sürdü.
Köprü üstüne çıktığımda liman tadilat ve uzatma sahasına doğru manevralarla
ilerleyen Fransız gemisinin Ha döndü ha
şimdi sancak 20 Derece dönecek beklentime inat ,ilerlemesini sürdürdü. Liman çıkışı
Nizam uygulamasına geçileceği için biz limanın çıkış ağzı döküntü ötesi
iskeleli çıkışımızı sürdürmekte olduğumuzdan , Fransız gemisin kendi kara
sularında bu hatayı yapmayacağını düşünüp
bir bildiği var der iken ,Gemi makinalarını Stop , Denizde dalgıcım
var sancağı toka edip, kıç üstü harp iskelesinden bir balık adamı suya
indirişini görünce, pervanelerinden birini budadığını anladık .O an telsiz devresinden Fransız Komodor’un Emri duyuldu.
‘’ TCG Sarıyer ve Saros’un liman
çıkışı yaparak eğitim tahsisli sahaya intikal edip , ikinci bir emirle eğitime
başlayacağı ‘’ anonsu ile yolumuza devam ettik. Tahsisli sahaya intikalimiz
tahmini 10.30 civarı olmuş ,Cihaz atma
ve Derinsu Iğrıp taramasına geçmemiz saat 11.20 bulmuştu. Komodor gemisinin seyre devam
etme adına Telsiz devresinden’’ Eğitim sahasına intikale müteakip,İlgili tarama
cihazlarınızı atarak’’ farazi taktik eğitimlerinizi yapınız’’ emri Fransız Mayın avlama gemisinin arıza onarımı
adına, tahsisli sahaya gelerek mayın
avlama sonar ve kamera tekniklerini kullanıp bizi sevk ve idare edemeyeceğini
anlamamızı sağladı. Bizde kalumalarımızı
kısa tutarak ortalama 30 mt derinlikte ,tekli Açma ve dip üçurtması kullanıp
az makas uygulaması yaparak geçen
sefer Trapani saha taramamızın bize
verdiği eziyet orkinos ağlarına takılmama adına ,eğitimimizi sürdürdük. Artan
hava saat 17.00 aralığında lodos 4 /6 Boforları vurmaya başlayıp,bilhassa
sahanın doğu batı dönüşlerinde zaten kaybettiğimiz dönüş hızına inat apaz
bindirmelerle peşimizde 1500 mt telin zorlamasına aldırmadan ,bizi 45 derece
yatırmakta hayli hırpalamakta idi.
Komutanın verdiği ani karar bizi rahatlattı cihazları süratli toplamamıza
mütakip, saat 18 .45 civarını bulmuş ve Cagliari liman rotasına doğru
ilerleyişimizi sürdürmek adına,
makinelerimize yüklenmiştik. Limana
21.30 civarı girişimiz ,demir atarak kıçtan kara oluşumuza müteakip ,liman içi bayraklarımızın
yırtılırcasına yapraklanması ile bindiren havanın 7/8 bofor lara tırmanışını izledik.Verdiğimiz kararın doğruluğuna sevinirken, yorgun
bedenlerimiz ile Subay salonunda toplu yemek yeme ritüelimizin ardından, tumba
yatak yaparak dinlenmeye çekildik.
İlerleyen günlerde Fırtına
bindirmeleri devam etmekte, liman ağzı
dalga girişleri gözlemlerimiz havanın en
az fırtına sonrası bile 2/3 gün daha soluyacağı yönünde idi. Tatbikat tahsisli
süremiz liman beklemesine dönüşmüş olduğundan, personel liman izin
vardiyalarımız gereği liman gezme
istekleri de azalmakta ,gemi içi ekmek elden ‘’allah devlete ,millete zeval
vermesin’’ yemek ihtiyaçlarımız yaptığımız sebze,meyve alışverişlerinin
lezzetli yemeklere dönüşmesi ile gemide
neşe içinde oturma muhabbetleri oluştu..Ahçı ere patlıcan
karnıyarık,Domatezli pilav ve cacık yapması için yaptığım tarifler,ekmeğimizi
bizim taze imal ettiğimiz mayalı hamur içine zeytin parçaları ile
zenginleştirdiğimiz tadlar, dışarıda yemek yeme isteklerini de bitirdi.
Geçen zaman , tatbikat eğitim planlaması süresini limanda tamamlamamıza neden olmuş,250/300 millik Sicilya dönüş ve K sınıfları ile
buluşarak Türkiye intikal geri dönüş seyrimiz günü gelmiş olduğundan ,Fransız
komodorun verdiği tatbikat sonrası birif ve kokteylin ardından 6 tıncı gününü
tamamlayarak sabah 08.30 avara edişimize mütakip liman çıkışı ve Sicilya seyir
rotamıza girerek ,köprü üstün de Komutan ‘ın selametle diyerek gemi idaresini bize teslimi ile intikal seyri
başlamış oldu. 30/35 saatlik seyrimiz fırtına sonrası 3/5 boforlar da soluyan
lodoslu dalgaların ‘’ kıçtan gelsin kol gibi gelsin ‘’,tabirine uygun bir
seyirle Augusta limanına varışımız ,tahsisli iskeleye K sınıfları
üzerine demir atarak kıçtan kara
oluşumuzla son buldu.Bizi köprü üstünde izleyen Komodor Kumay.Alb.Kani kanbak’ın Hoş geldiniz karşılaması
ve subay salonunda toplu muhabbet ve tatbikat kiritiği yaptığımız söyleşimiz , ertesi gün
9.30 start ile dönüş yoluna çıkacağımız şifahi emri ile , tüm personelin vatan
hasret ve aile özlemi hissiyatı, bir sevinç ve heyecana dönüştü.Liman tanıma
adına yaptığımız izin vardiyası isteği personele pek yansımasa bile ben ,kısa
bir şehir turu yapmak adına ayaklarımı karaya bastım. Saat 02.30 civarı kapalı
olan ve Siesta yapan İtalyanların
saat 18.00 dan sonra açtıkları dükkan ve
mağazaların arasında gezinerek yemek
yemek adına bir balık restoranına oturdum.Ismarladığım beyaz şarabımı
yudumlayıp, sipariş verdiğim Blue Fish ‘’Lüfer benzeri’’ balığın gelmesini
beklerken günün yorgunluğunu üzerimden
atıp,mezelerden götürmeye devam ettim.
06.30 da Ağaran günün ayazında
erken kalkarak, taze ekmek üstü sürdüğüm yağ ve üstü peynir dilimini, kahve eşliğinde köprü üstü kırlangıç
yaslanmalı mideye götürürken personelin
kademeli uyanışını izledim. Geceden
Komodor bizim gemiye yerleşmiş .Harekat koordine Sb .Abim Dz.Yzb Ersin
Evronos TCG.Sarıyer gemisine geçmiş
,yeni düzen adına Komodorluk forsu bizim göndere toka edilmişti.İtalyanların
sahil seromonisi uğurlamasının ardından Saat
09.30 civarı sıra ile avara etmeye başladık . Liman çıkışına mütakip ,En
önde rehber gemi biz olacak şekilde 2 S
, 2 K sınıfı gemi Nizam I seyri ile geri
dönüş intikal rotamıza girerek, rutin
Komutan Selametle söylemine mütakip ,Harekat Sb ve Ben al gülümlere başladık.
Hava dingin,Lodos solumaları zayıflamış
biçimde Adriyatik geçişimiz,Devam eden Mora saçak alt sürtünmemize müteakip
,Ege dönüşümüz ile 600 millik Yukarı tırmanışımızı sürdürdük. Hava gidişin
aksine bize bütün dinginliğ ile hoş geldiniz dercesine sevecen davranmaya devam etmekte, Komutan ve
Komodorumuz vardiyalarımızı ziyaret ederek ,bilhassa 4/8 vardiyasında çıkarttığım kıymalı ve
peynirli pidelerimden tad ederek ,sohbet etmekte bizi onurlandırmakta bilhassa Komodorun ‘’Yahu II .Kaptan sen neymişsin, çok iyi bir zabit olarak seni Akademi de
Kurmay Subay olarak görmek isterim, Elimden gelen referansı vereceğim’’
söylemine Sayın Komodorum ‘’Ben Mecburi
hizmeti bekliyorum ,Erken ayrılmayı Planlıyorum’’ cevabıma şaşırmışca sına irkilmesi altında yatan , Benim Eksport adına hiçbir mal talep etmeyişimdeki gizemin altında yatan ,acaba ülke dönüşü bu
subay ,bir rapor ediş ile bir tüm
personeli yakacak planın bir parçası olduğumu anlama adına
,ağız aradığını anlamam Gölcük intikal seyrine müteakip ,Denizaltı iskelesi
yanı yakıt iskelesine yanaştırılan Gemilerimize, gelen gümrük giriş kontrol
denetleme Donanma komutanlığı yetkili subaylarına gemiler dolaştırma adına
sanki Eksport Sb. Ben mişim gibi görevlendirilmemle ile su
üstüne çıktı. Daha birinci ambarı açın diyen Denetleme Amiri Binbaşının gördüğü
ağzına kadar dolu karton kutular karşılığı , Eksport Sb.’ım bu ne hal , bu nedir, deyişindeki ikileme aldırmadan verdiğim cevap ‘’ Ben Eksport sb. Değil Bu geminin
II.Komutanıyım,gördükleriniz içinde şahsıma ait bir alış veriş yoktur,eğer
diğer ambarlar ve daireler için ayni soruyu soracaksanız bana değil Komutana
sorun’’ cevabım karşılığı denetlemeyi
keserek hızla subay salonuna yönelişini
zafer kazanmış bir eda ile izlerken ,
kısa süre sonra Subay salonu şen kahkahaları arasında kahvesini yudumlayan ve
Komodorla sohbete dalan Binbaşıyı
görünce ,kendimi çaresiz hissettim.
Yenilen öğle yemeğinini kendi kamaramda
yalnız yemeyi tercih ettim .Denetlemecileri
Uğurlama adına Lumbarağzına çıkdığımda ,Anı hediyelerini almış Denetleme heyetini yolcu edip , personel manevra yerlerine anonsunu yaptırdım.
Poyraz rıhtımına kıçtan kara olmamıza müteakip ,personel izin
vardiyalarını oluşturup,geminin genel emniyet tedbirlerini aldırdım. Bir adet çanta içine koyduğum kirli çamaşır ve
eşim ve kendim için aldığım hediyelik
giyim ve parfümlerimi alarak,sivil elbiselerimi giydim.Subay salonunda oturan
Komodor ve Komutana’’ Gazanız mübarek olsun ,Efendim ,ben izne gidiyorum’’
demeye müteakip konuşmalarına fırsat vermeden
,hızla uzaklaşıp gemiyi terk ettim.Arkamdan uzunca süre konuşacaklarının
bilincinde, onların o malları gemiden uzaklaştırana kadar yaşayacakları
ızdıraba ortak olmadan, en az üç gün
gemiyi terk edemiyeceklerini bilerek
geminin güvenli ellerde………….. benimde
huzurla izin yapacağımı düşünüp mutlu oldum.
Yaşanan Süreçler, yaşananları,yaşayanların
yanına bırakmazlar.1986 senesi Ordanat Stok Kontrol Kısım.Amiri Dz.Yzb.Mehmet TUNÇAY olarak görev yaptığım sırada , İstifamı verip mecburi hizmetimi
tamamlamış. Müstafi subay olma talebimi,
Dz.Kuv.Kom ilettiğim günlerde , Ağustos tayini ile Mahkeme süreçleri içinde , Terfi durdurulmuş olarak Eski Saros Komutanım Dz.Kd.Yzb.
Rütbesi ile Ordunat merkezine ,Stok
Kontrol Amiri olarak atanmış ,beni görünce ‘’Nasılsınız Komutanım’’ hatır
sormama artık gülerek ‘’ Sana fikrini sorarsam, söylersin’’
söyleminden uzak , gözü yaşlı ‘’ Sen benim Gelmiş En iyi II .Kom tanımdım’’ diyebilmişti.
Denizci hatıraları , içinde yaşananlar kişileri
yargılamaktan ziyade, o günün toplumsal gerçekleri içinde yaşayanların
insan ihtiras,ve hırslarının esiri olabilecekleri , ama affedici
olmamızın insan olmanın erdemine ulaşmaya çabaladığımız , geçmişden alınacak
dersler olarak hatırlamamızı sağlar.
F.Mehmet TUNÇAY
Müstafi Dz.Yzb
19 Nisan 2015 Pazar
ANILARIN KIYISINDA
Sene 1982 Mayın filo komutanlığı TCG SAROS Mayın tarama gemisinde II .Kom olarak görev yapmaktayım.Gemiye katılmama müteakip, kısa bir Gölcük konaklaması peşi sıra altı aylık periyodik ara bakım sıramız gereği Taşkızak tersanesine girmek için İstanbul'a intikalimiz ve Haydarpaşa iskelesine bağlayarak gece köprü açılışını beklemeye başladık. O dönem Salı ve Perşembe günleri açılan eski köprü, şu an zar zor çalışan ve bir dönem açılamama sorunu yaşamanın aksine ,ama biraz ilkel ara doklar ayrılıp katırlarla kenara çekilmesi ile çalışan ve öncelik Haliç içi trafiğe daha sonra Haliç'e girecek teknelere yol veren ve bu işi hızlı yapan bir alışkanlık ile yürütülüyordu. O günde bu sıralama biçimi Haliç'e girdik ve bize tahsis edilen Taşkızak Tersanesi alana kıçtan kara olarak yeni gün ağırana kadar , 08.30 Mesai taburu öncesi yataklarımıza uzanıp, günün yorgunluğunu atmaya çalıştık.
Güneşli bir Sabah Metan gazı çıkışı kabarcıklı , Haliç suyunun tüm kapı ve kaporta üstü sarı işaret ve tanıtıcı levhalarının bir gecede sümüklü böcek gezmiş gibi karardığı o özel kokuya uyandık. Başlayan yeni günün telaşı mesai taburu ,kahvaltı, derken makine ve güverte arıza onarım iş emri hazırlaığımız formlarımızı Rahmetli Baş Çarkçım Dz.Yzb. Bülent Şeflek ile gözden geçirdik.Bülent abimi daha yeni tanımış olmam ,biraz sert mizacının altında yatan derinliği yakalayıp ,ona yaklaşma yolları arama fırsatım olmadan böyle onarım ve bizim dışımızda usta,teknisyen gibi ekiplerin tekneye doluşmaları ve personel harici bu kişileri de kontrol etme yükü gemi içi personel yakınlaşması ve birbirini tanıma, kendini anlatma fırsatını sağlamayı biraz zorlaştırdı. Bülent abimin Babasının hastaneye yatışı ve kısa sürede vefatı ise bu süreci uzatan etkenin bir parçası oldu. Geminin daha önceki personeli döneminde yaşanan yangının ile yüksek voltaj elde edilen Gaz Türübünün kavrulması geminin makine yönünden en önemli sorunu olarak onarılmayı beklemekte idi.Tabi biz güverte personelinin, Manyetik mayın imha kablolarına basılacak yüksek voltajın temini bu Türübün üzerinden sağlandığı biçimde, aslında bu durumun bizim sorunumuz olma gerçeği ile örtüşmekteydi.
Günler geçerken ben güverte onarımlarını takip etme yanı sıra, gemi içi tüm mayın tarama ambar ve malzemelerini tanıma adına hızlı ambar boşalımı temizlik iç boyama ve malzemenin envanter sayımı ile kullanabileceğim seriliğe uygun sıralama yerleşimini yaptırdım.Tabi bu fırsatta Mayın personelinin hiç kullanmadığı malzemeleri de tanıma fırsatını yakalamış olduk.Peşi sıra Cephane seyyar ambar havalandırma Mükemmel cephane sayımı envanter çıkarma,el şarjları havalandırma,Ateşleme fünye pinleri emniyet yoklamasını da yaptık.İkmal bölümü adına yaptığım incelemede gemide Subay salonu ve eksik olsada Ast sb Salonu Çatal bıçak ile yemek yerken, Erlere Kaşıktan başka yiyecek aracı kalmadığını, su cam su bardağı sayısının Subay salonuna zor yettiğini, masa örtülerinin yırtık ,Erlerle ayni banyoyu kullanan Ast. Subay ların duşlarının perdeleri bile olmadığını gördüm. Süratle iki Devlet kurumuna yazı hazırlattım Biri Sümerbank,diğeri Paşabahçe Şişe cam kurumu ,Komutanım Kd.Yzb. Tamer KARAKURT'a durumu izah ettim ve yazıyı imzalamasını sağladım ,Oda imzayı atıp'' Ben bir hafta yokum Gölcüğe gidiyorum acil işlerim var .Bir sorun olursa Tlf No bu'' diyerek bizleri güvenin bekçileri olarak özgür bıraktı..İkmal Ast.ve yanına aldığı iki adet hediye edilecek gemi şilti ve talep yazıları ile gün sonu ,eli dolu bardaklı tabaklı, çatallı bıçaklı ve goblen masa örtülü bir şekilde gelmesi ile son buldu. Onun gülen ve mutlu ,başarmış yüzü ''Allah Devlete Millete zeval vermesin'' Geçmiş büyüklerimizim Millet için kurduğu ve Çocukken okulda Yerli malı kullan haftalarının vaz geçilmezi olan Sümerbank ve Paşa Bahçe şişe camın büyüklüğü şu günlerde herşeyin özelleştiği ve yozlaştığı Halkçılık,Devletçilik kavramını nekadar kaybettiğimizi ötesinde devlet kurumları arası yardım ve desteğin nekadar saf ve istekleri rüşvet dışı karşılar nitelikte olduğunun da bir göstergesi olması bakımından bizi mutlu kıldı . Geçen günler onarım takibi teknenin havuzlanması tüm personel ile karina sıyırma raspa alt sakal/kakamoz itelemesi ile , peşi sıra astar,3 kat Zehirli boya sürümü,faça çizgisi hattı boyama,kano rakkam tespit ve boyama, kinistin valf bakımları,tutya kontrol ve değişimleri,pervane ve braket bakımı zinzir salya edip raspa boyama ,Hırça mapa emniyet kontrolü ile geçti. Çarkçı Başının Subay salonunda Gaz Türübünü teknik dökümanlarına yoğunlaşmış, Motor atölye çalışanı ismini şu an hatırlayamadığım Arap lakaplı teknisyen ile sekiz saate yakın tartıştıkları kahvenin ve o dönem salonlarda içilen sigarayı içmeyip sanki yedikleri ve bakım tartışmaların sonucu kabul gören ve tersaneyi bu onarım için Hava kuvvetleri Eskişehir Ana jet Bakım onarım fabrikasınca onarılması gerekliliğini ve Türbünün Taşkızak motor atölyesince sökülüp gönderilme savaşını kazananın Bülent Abinin olması bize yokuş yapan ve ''Onarılamaz hurdaya çıkaralım '' söylemindeki Taşkızağın yenilgisi ile son buldu. Üç gün içinde sökülen Türbün sandıklandı ve yola çıkmak üzere ikmal sevk ambar kayıtlarına girdi. Tel ile bize ulaşan Komutanımız bu duruma çok sevinmiş olacakki ''Aferin çocuklar ben bir hafta daha yokum devam'' kararı vererek bizi kutsadı , güven tazeletti..........
Bakım onarım işlerinin tamamlanması sonrası Gölcüğe intikal ile başlayan yoğun tempo Tatbikat,Eğitim ve günlük mesai tanımları içinde devam etti.Benim İstanbul Gölcük arası günlük 05.45 Sabah kalkış ve tren ile Derince, Gölcük işkampavya intikali,akşam ayni güzergah ,Derince Tren 18.45 seferi ile ev iş arası kurulu düzenimi yürütme tempom doğal olarak gemi idaresini rahatsız etmesine rağmen, her sabah 08.30 Komutanı lumbarağzı karşılamam ve akşam 17.30 yolcu etmem şaşkınlığı ile bu işi aksatmadan gelecek 2.5 yıllık görev süremde azimle devam ettirme tempoma mermerler bile delindi.Yapılan Tatbikat ve eğitimlerin içinde TCG Sarıyer gemisi II.kom Dz.Yzb Serdar ATAKLI kardeşimle yaptığımız ortak eğitimlerdeki Iğrıp ve Kombine mayın tarama cihaz atma hızımız filo standartları üstüne çıkmış olacak ki yaptığımız eğitimlerdeki Derin su Iğrıp tarama için bulduğumuz ilave dip ve açma uçurtma ilavesi ve kaluma arttırdığımız tel uzatma işlemleri ve bombalı makas uygulama tekniği değiştirerek ,Denizaltı geçiş sahaları için atılılacak derinsu Demirli İnfülens mayın tarama tekniğini geliştirerek, Nato stanaklarına sokmayı başardık. Son havuzlanmamızın üzerinden geçen altı aylık sürenin sonunda Rahmetli çarkçı başım Bülent Şeflek abimin başarısı, Gaz Türübünümüzün onarılıp Taşkızak tersane motajı ile son buldu. Maaş ve Taltif belgesi ile onurlandırılan Baş Çarkçım ile bütün mesafeli ve az konuşma ama ayni kamarayı paylaşmadaki samimiyetimiz ise düzeyini korudu.......
Gemide yaptığım kenar köşe tanıma adına kurcaladığım dolap,ambar,sintine gibi bölme tanıma ve döküntü toplama operasyonlarım sırasında Er yatakanesinde o güne kadar er elbise dolabı gibi önemsemediğim bir dolabı açmam ve içinde 1965 yılından bu yana sayımı ,miyadı,raf ömrü kontrolü hiç yapılmamış ilaç,tıbbi mlz.,atel,harp pakedi gibi malzemeler üzerime dökülünce kendimden utandım.Geçmişin kontrolsüzlüğü sanki 3/4 aylık bu sürede tespit edemememin bütün suçu benimmiş gibi yüzümü kızarttı.Hele 100/150 adet morfinin kontrolsüz ve kayıtsız bu emtianın içinde olması yüreğimi hoplattı.. Kurduğum heyet ile kayıt altına altına alıp kilitli hale soktuğum bu dolap ve sayımı ile ,geçmiş miyatlı ilaçların imhasını yapıp, tutanakla belgeleyip, morfinleri komutan kasasına teslim etmek adına Komutan'a durumu arz ettiğimdeki ''Alla ,Allah nasıl olur '' tepkisine kasada sadece mayın gemi Dg. kangal bobinlerine basılacak ceryan değerlerine kayıtlarına ilave 2 kutu morfin komşu olacağı için , bu hazzı içimden gülerek geçiştirdim. Geçen süreler sonu yapılacak Nato tatbikatı için katılacak gemi listesine seçilen TCG Sarıyer ve TCG Saros gemileri olarak altı aylık çalışmamızın meyvesini almış ve onere olmuş biçimde II .Kom ilk altı aylık çalışmamı noktalamıştım.Gelecek yazılarımda Nato tatbikat hazırlıkları,Sicilya ,Sardunya intikali,Mayın eğitim ve sonuçları,Eksport yapılma gerçekleri gibi konuları anlatma adına yazıma son verirken, Emekli denizci rotanızda günlerinizin Neta sağlıklı, geleceğin rüzgarının kolayınıza gelmesini temenni ederim.
28 Mart 2015 Cumartesi
Temennim
TEMENNİM
Güncel yaşamın koşturmaları içine sığan güzellikler bizleri yaşama bağlar.Baharın gelişindeki hazzın yürek içi kıpırdanışları ,bazende ayağı kayıp yumuşakça popo üstü oturan kilolu bir kişiyi izleyiş ve sinsi gülüşümüz gibi .Okuduğumuz günlük haber kaynaklı gazete,facebook , Tv haber ,ve diğer oturum ve benzerleri , hangi siyasi görüşte olursak olalım bize günlük zehirlerini akıtmakta,bizim iç öfkemizi köpürtmekteler . Yaklaşan haziran seçimler öncesi köşe kapmacalar,vaatler,karalamalar,kişisel egoların her şeyi yerle bir ettiği gerçeği sanki şimdi öğrenilmişcesine, boy boy afişe olmaktalar.Komik noter tasdikli vaatler, sanki onca yıldır birbirlerinin ne halt ettiğini bilmiyor, yada yeni öğrenmişcesine hazin iftira ve kaka fırlatmalar.Yahu bu güzel ülkem de neyi paylaşamıyorsun. Hakça çalışarak,sadece ülken için öğrenerek ve yaratarak varacağın nokta ,insan olmanın onurunu ve toplumsal yansımasının zaten ülkeyi kalkındıracağının anlaşılmasıdır. Eğitilmiş beyinlerin Hukuğun üstün ve bağımsız olduğu ortamda birbirine saygılı bireyler yaratacağı gerçeği unutulmadan hayata bakmalıyız.
Ey benim ülkemi yönetmeye talip olmuş Ülkedaşlarım; Sizlerin benden tek farkı size benim sunduğum beni yönet icazetimi verdiğim anda, var olan benim hukuk gereği haklarımı yok etmeden,sana verilen yetkileri kendi yada partinin bireysel hakları olarak kullanmadan, temel hak ve özgürlükler çerçevesinde insanları barınma,sağlık,eğitim,yarına güvenle bakabilme her türlü farklılığa hoşgörülü davranabilme ve tabiki hukuk önü eşit saygın bireyler yaratma görevini Ülkedaş olarak üstlenmendir . Bana dayatma,Bana benden akıllı muamelesi yapma
9 Mart 2015 Pazartesi
İlim X & Bilim
Semavi dinlerin temelinde yatan örtünme güdüsü , temel üç
dinde de kendini göstermekte .Dönem dönem incelendiğinde birbirlerine yakın
görüntüler içermektedir.
Geçen Zaman ,yoruma açık fikirlerin artmasına neden olsa da
,dinin Tanrı ile İnsan arası manevi
ilişki boyutu üzerine olan temel
felsefesi, Ritüeller,Giyim gibi aidiyet yaratma,dini semboller, üzerine otururken kurallaşmaya yüz tutan veciz
sözler ile süslenmiş, belirli gurupların ulema,din adamı gibi kisveler altında
gurupsal baskı aracı olma adına sarf
ettiği söz ve tanımların
etkileri , dinin kitapsal kutsal
temelinde kalan , gerçek anlayışın unutulmasına neden olmuştur.Bilim
ve İlim arasındaki ince çizgi ,bilinmeyeni sadece tanrıya bağlama ve ötesini
düşünme ,deme kolaylığı ile Bilimi
Frenlemiş, insanın bilinmeyen korkusunu
körükleyerek , Öteki dünya hayalini
Cennet ve Cehennem kavramı ile sınırlamıştır.Dünyada Doğum anı ile
başlayan süreci bazı canlılar Cennet,
bazı canlılar Cehennem kaderi ile yaşamakta ve aldığı dersleri iyiliğe taşıma becerisini gösteremeyen bu faninin ,ölüm sonrası Cehennem yaşama
hissiyatı hangi gerçek İlim tarafından açıklanabilir.
Bilim kabullenmeleri
, başlangıç temeli olarak matematiksel dizginin üzerine otururken gelişimini, insan zeka gelişimine paralel sürdürmekte gibi
görünse de hayal etmenin işin temel felsefesi olduğu gerçeği de yadsınamaz. Kabullenmeler öğrenmenin önünü tıkarken,kolaya kaçmayı seven insan profilini de etkiler ve kitlesel
sürülerin oluşması gibi istenmeyen güçlerin doğmasına neden olur.Kendi Rönesans
‘ını oluşturamayan İslam coğrafyası üzerindeki
Mezhepsel doğmalar ,kendi
kitlelerini kitap özü dışı söylemlerinin örtüleri altına almış. İnsan özünün Tanrı ile ilişkisini bireysellik
dışına taşımışlardır.
Bilimin Örtüsü
olmadığı gibi ,bilinmezliğin sınırı da
yoktur. Bilim adına ,bilime adanmış Ölüye(Kadavra ya) don giydirme
Yaratanın yaratış modelini görmezden gelme aczidir. Bilimin, Çoğalmanın
doğal uzantısı olan genetik organların işlevlerinin tabulaştırılması ile daha iyi bir yol
alacağı sanılıyor olabilir. Hayal gücünü kısıtlama biçimi, örtülü organların genetik kodunu zorlar ve sınırlayanların kafalarında,
geleceğin ölüm sonrası mutluluk araçları
biçimine döner . Bu bilinmeyenin hayal dışı dayatması ,İlmin
kuramsallaşmasıdır. Bu durum ,Bilimin
gerçekleri ile bağdaşmaz. Gelişim insanlık adına bir arayış, ama bir son
değildir.
5 Mart 2015 Perşembe
4 Mart 2015 Çarşamba
GİYİNİP ÖRTÜNMEK
GİYİNİP ÖRTÜNMEK
Yazdıklarımız, yazacaklarımızın habercisi, bizim giysilerimizdir. Giyinmeyi öğrenme duygusu gelişirken toplumsal yanlışlar bizi farklı kıyafetlere sokar.En yakışanı bulduğumuz gün ise olgunluk dönemimizdir. Acizane tavsiyem yakışanı erken yaşta keşfedebilme yeteneğinden ziyade, onu üstüne yakıştırabilme zerafetini yakalayabilmektir.
Zorla güzellik olmaz. Bu söz ; Güzele yönelebilmenin tarifsiz zorlamasının, istemsiz kaçışıdır. Kişi kendine has giysisini , doğduğu topraklarda gelişirken seçer . Bu bazen ozanın dediği gibi güneşin altında ,Çukurova da Pamuk toplayan Mevsimlik işçinin ısıdan korunma adına sarıldığı giysisi, Bazen de madende, kömür karası gözlerinin görünesi dışı , sedye beyazı çarşafıdır. Ülkemde tekstil ürünleri gelişimi bu sanayi ye verilen desteğin 80 yıllarda artan koruma kalkanının gelecek yıllara yansımalarının ‘’Cin ,peru ,Şeytan’’ biçimi Çin sanayi devinin artan girdisi ile bozulmuş. İkinci el makineleri Sıfır gibi getiren uyanık tekstilcilerimizin Kıyafetleri İtalyan modası ama, üzerilerine biraz büyük ve bol gelerek bugünün kesimine uyamamıştır.Artan kredi bedelleri üzerinden alınan o günün Motor yatları şişmiş Feretti’ ler,Prenses’ler piyasayı doldurmuştur.
Günümüzde bu yansıma Arazilerin sınırsız talanı ile ,onlar üzerine giydirilen ,yada giydirilmek istenen kıyafetlerin Ellerinde patlayacağı ,bol bol reklamlarla birilerinin söylediği gibi, faizi ben öderim, gel sen al misali, satış hızlarının artacağını sanan aslında yarınlarını yok eden, tabiat düşmanlarına verilen giysidir . Bu giysi bizden önce doğada giydirilmiş ve bizden üstün yeşilin ,bize döneceği ,erozyon cevabı olacak biçimdedir.
İnsan ,düşünen canlı ve diğer tüm yaşayan canlıların içinde ise ‘’,İnanan yalancıdır’’ Kendi giysisini seçerken tercihlerini egosundan yana kullanır . Diğer canlılarsa yakışanı düşünmeden , doğasından,bulunduğu ortamın ona yakıştığı şekliyle genetik güzelliği ile taşır ve yaşar.
İnsan ,İnsan olalı tüketmiş ve bu dünyanın ona sunduğu tüm güzelliklerin sonsuz ve onun olduğunu sanmıştır.
Giysimizin Tek olduğu mantığından hareketle bedenimizin ,ruhun giysisi olduğunu unutmamalı onu geleceğe taşırken , Çuval muamelesi yapmamalı ,yapmak isteyen örtünme meraklılarına , Çıplak geldik ,çıplak gideceğiz deme cesaretini göstermeliyiz.
,
Yazdıklarımız, yazacaklarımızın habercisi, bizim giysilerimizdir. Giyinmeyi öğrenme duygusu gelişirken toplumsal yanlışlar bizi farklı kıyafetlere sokar.En yakışanı bulduğumuz gün ise olgunluk dönemimizdir. Acizane tavsiyem yakışanı erken yaşta keşfedebilme yeteneğinden ziyade, onu üstüne yakıştırabilme zerafetini yakalayabilmektir.
Zorla güzellik olmaz. Bu söz ; Güzele yönelebilmenin tarifsiz zorlamasının, istemsiz kaçışıdır. Kişi kendine has giysisini , doğduğu topraklarda gelişirken seçer . Bu bazen ozanın dediği gibi güneşin altında ,Çukurova da Pamuk toplayan Mevsimlik işçinin ısıdan korunma adına sarıldığı giysisi, Bazen de madende, kömür karası gözlerinin görünesi dışı , sedye beyazı çarşafıdır. Ülkemde tekstil ürünleri gelişimi bu sanayi ye verilen desteğin 80 yıllarda artan koruma kalkanının gelecek yıllara yansımalarının ‘’Cin ,peru ,Şeytan’’ biçimi Çin sanayi devinin artan girdisi ile bozulmuş. İkinci el makineleri Sıfır gibi getiren uyanık tekstilcilerimizin Kıyafetleri İtalyan modası ama, üzerilerine biraz büyük ve bol gelerek bugünün kesimine uyamamıştır.Artan kredi bedelleri üzerinden alınan o günün Motor yatları şişmiş Feretti’ ler,Prenses’ler piyasayı doldurmuştur.
Günümüzde bu yansıma Arazilerin sınırsız talanı ile ,onlar üzerine giydirilen ,yada giydirilmek istenen kıyafetlerin Ellerinde patlayacağı ,bol bol reklamlarla birilerinin söylediği gibi, faizi ben öderim, gel sen al misali, satış hızlarının artacağını sanan aslında yarınlarını yok eden, tabiat düşmanlarına verilen giysidir . Bu giysi bizden önce doğada giydirilmiş ve bizden üstün yeşilin ,bize döneceği ,erozyon cevabı olacak biçimdedir.
İnsan ,düşünen canlı ve diğer tüm yaşayan canlıların içinde ise ‘’,İnanan yalancıdır’’ Kendi giysisini seçerken tercihlerini egosundan yana kullanır . Diğer canlılarsa yakışanı düşünmeden , doğasından,bulunduğu ortamın ona yakıştığı şekliyle genetik güzelliği ile taşır ve yaşar.
İnsan ,İnsan olalı tüketmiş ve bu dünyanın ona sunduğu tüm güzelliklerin sonsuz ve onun olduğunu sanmıştır.
Giysimizin Tek olduğu mantığından hareketle bedenimizin ,ruhun giysisi olduğunu unutmamalı onu geleceğe taşırken , Çuval muamelesi yapmamalı ,yapmak isteyen örtünme meraklılarına , Çıplak geldik ,çıplak gideceğiz deme cesaretini göstermeliyiz.
,
23 Şubat 2015 Pazartesi
Yediden yetmişe herkes siyaset konuşuyor.
Bu ülkenin
kaderi ekonomik, sosyal doyumsuzlukların her ortamda siyaset ile sanki takım tutar
mantığı içinde sürekli tartışan bilen,bilmeyen,yeterli,yetersiz
her vatandaşın konuşma içinde çözüm arar
biçimde, sadece kendini rahatlattığı bir ruh haline dönüştüğü gerçeğimidir.
Ülkemin insanları üç çocuk yaparak
geleceğe eğitim,barınma,sağlık ,gelecek kaygısı olmayan bir devlet güvencesi
altında bakabildikleri gün, bu konuşmalar siyasilerin sadece günlük dertlere
hızlı çözümler üreten pratik zeka kıvılcımlarını birbirleri ile
yarıştıracaları bir ortamı sağlayacaktır.
Babalarımızın, vahşi
kapitalizmin sömürdüğü dünya
düzenine her görüş ve bakış açısında dur diyebilme cesaretimizin olması adına ,direnmeleri ,bugünün biz baba bireylerinde de devam eden
ayni söyleminin sanki hiçbir şeyin değişmediğinin aynadaki
yansımasıdır. Anadolu toprakları
bolluğun,zenginliğin ve tüm inançların geçiş yolu olarak yüzlerce medeniyete ev sahipliği
yapmış,birbiri üzerine binen bilgi birikimini icraata dönüştürmede başarısız
olsa da her durum için söyleyecek sözü olan bireyler yaratmıştır.
Toplumumuz bu çeşitlilik içinde birleştirmeyi Din,Etnik köken,siyasal düşünce üzerinden
yapmaktan vazgeçtiği gün , sorunların azaldığı
ve sadece bireylerin değerli olduğunu
anlayacağı bir harmoni sürecini
yakalıyacaktır. Bunun tek birleştirici unsuru ise Laiklik ve laiklik üzerine oturmuş Hukukun Üstünlüğüdür.
19 Şubat 2015 Perşembe
Nasıl bir tekne istiyorum
İnsanoğlunun Doğayla verdiği mücadelede denizcilik en önemli
araç olmuştur. Kıtaların keşfi,bilginin transferi bugünün bilgisayar çağının tuşların hızı gibi
anı yakalama kolaylığını, uzun süre deniz yollarını hızlı kullanmakta başaran ulusların
üstünlüğüyle geçmiştir. Kuralları ,amacı
doğru koyan ve seçimlerini buna göre yapan
ülkeler ,gelişen teknolojiyi
öncelikle deniz yollarının hizmetine sunarak ticaret yollarını kolay
aşmış ve zenginleşmişlerdir.
Ülkemizin Ekonomik gelişmesine paralel ,sahip olma öğrenme, kullanma amaçları
ihtiyaç ve olmazsa olmaz kültürüne sahip
olabilme süreci ,geçte olsa artmasına rağmen değişen talep profili devlet
politikası ve çoğalan marina ve bağlama alanlarının artması ile denize ilginin
çoğalacağı sinyallerini vermektedir. Kıyı kentlerimiz dışında denize ilgi ve
kuşaklar arası denizciliğin aktarımı kısıtlı olmasına rağmen, 17/18 yüzyıl
denizciliği içinde Akdeniz çanağında gerek ticaret gerekse askeri açıdan önemli
deniz faaliyetlerin de bulunarak kendi
denizci dilini oluşturan Osmanlı deniz gücü ,Bugün ün Türk Denizci kimliğinin
temeli ve kültürüdür.Amatör denizci yetiştirme,’’yaşama denizci gözüyle
bakmaktan geçer’’,denizin nimetleri her seviyede toplumlara geri döner,bu
anlamda amatör denizciden başlayan yaşam anlayışı toplum genelinde yerini
bulduğunda ,gerek deniz adamı iş İstihdamı,gerekse tüm deniz araç ve yan
ürünleri imal ve ticareti ile,toplu taşıma yoğunluğu denizin bize sunduğu geniş
iş yelpazesinin belli temel artılarıdır. Ülkemizin 3000 mil e varan deniz kıyı şeridi ve sahip
olduğu deniz özellikleri çerçevesinde Nasıl bir tekne sahibi olmalıyım, sorusu
bizi oldukça zorlayan,Ekonomimiz,bilgimiz,denizden beklentilerimiz
doğrultusunda şekillenmektedir.
Ülkemizin seri üretim yat yapabilme isteği ve hedefi,
çeşitli nedenler göz önüne alındığında istenilen düzeye maalesef ulaşamamakta dır.kurulan
ve kapanan seri yat üretme hedefindeki firmaların temel sorunlarının başında
devlet teşvik yetersizlikleri ve ithalat kolaylıklarını sağlanamaması ile,
uluslar arası ticari kullanım kolaylıkları sağlayan yabancı şirket kurma imkanı, sahiplenme belge kolaylıklarının
tercih edilmesi ithal tekne alımını
kolaylaştırmakta,üretilen yerli üretim tekne deniz makine ihtiyacı için ithalat gümrük tarife yüksek bedel ödeme
zorlukları da ithalata yönelimi arttırmaktadır..Bunun yanı sıra seri üretim dışı özel imalat yapılan
tekne portföyümüz ise son yıllarda
Global dünya ekonomisi sarsıntılarından
nasibini alarak eski hızında değildir.
Ülkelerin coğrafi , bölgesel deniz koşullarına uygun olarak
yıllar içinde üreterek isim
koydukları tekne model ve
tipleri, bizim içinde Bir Karadeniz takası,Gulet,Tirhandil gibi Ege yapılarına yada Marmara denizi
Çektirileri ile günümüze taşınmıştır. Rüzgar gücünün ,makine gücüne yenik
düşmesi maalesef bu konsep teknelerin
deformasyonunu da beraberinde getirmiş, 30 mt üstü saç guletlerin bir
anlamda Motor sail yelkenlilerin yada,Balık restoranı olan Karadeniz
takalarının imaline yol açmıştır.
Adını yengeç avı
teknesi olan Lobster model teknenin
günümüzde transfer ve kanal kullanım
teknesi olarak revaçta kullanıldığını görmekteyiz,Boğaz sularında Yalı
önleri transfer ve gezi maksatlı dinamik,dümen kullanım rahatlığı getiren balta
baş, hattı koruyan bu model tekneler son dönemlerde tercih edilen bir konseptir. Bunun yanı sıra açık deniz
balık avcılığında kullanılan bizde Gırgır adı
verilen balıkçı tekneleri,
Trowler adı ile rahat kullanım,yüksek deniz şartlarında deplasman
avantajı, yaşam ve oturum rahatlığı ile konfor sunan bir sunum olarak karşımıza
çıkmakta ve her iki model tekne imalatı
ülkemizde seri üretim yapma
yolunda uğraş veren firmaların tercihi olarak görülmektedir.
18 Şubat 2015 Çarşamba
İnsan Olmak.
Yaşam üçgeni ; Doğmak,Çoğalmak ve Ölmek ,insan ve diğer tüm
canlılar için vazgeçilmez üçlü .Bu üçlünün neresinde olursak olalım , verilmiş aklın baskılı toplumsal
girdileri içinde çoğalma içgüdüsünün ötesinde,
hayvana bizi en çok yaklaştıran duygunun
öldürmek olduğu gerçeği yadsınamaz.İnsan
ses çıkarmanın ötesine geçerek ,diğer canlılar ile iletişiminin zamanla
konuşma , resmetme ve yazı ile
biriktirme ve geleceğe mesaj verebilme gelişimini gösterse de kendi gibi
düşünmeyeni dışlama ve bunu fiziki güç
kullanarak sürdürebilme huyundan hiç vazgeçememiştir.Toplumların eğitim şart
söylemlerindeki gerçeklilik payı önemini korusa da beklenmeyen bir anda
eğitimlinin de o ince çizgiyi aştığı ,sözsel
kaba gücünü ,öldürme çizgisine taşıdığı görülmekte ,bu durumun ifadesi
‘’ Cinnet geçirdi ‘’ gibi klişe bir sözle
geçiştirilebilmektedir.
Tıbbın ,İnsanı diğer canlılardan hatta görünmeyen mikro canlılardan koruma adına savaş vermesi
bile insanın ,insandan göreceği zararı yok etmede yetersiz kalmaktadır.Dini
imgelerin ölüm sonrası yaşam üzerine
kurguladıkları Cennet,Cehennem
kavramları da yaşamdaki günlük hırsları yok edememiş,dindar
toplumlarda bile insanın, insana zulmüne
engel olamamıştır.Adalet duygusu önce ailede,sonra toplumda iyi bireyler olma
adına eğitim ile gelişerek büyür.
Toplumu cinnet toplumu haline getiren
yönetenlerin yönetme biçimi aczlerinin kendilerini ötekileştirme
adına yaptıkları hukuk bilmez uygulamaların sonucu , bireylerin
kendilerini kontrol etme istekleri yok
olmakta, oto kontrolleri
hissizleşmektedir.
Adalet terazisi
,İnsan denilen akıllı hayvanın her iki
omzuna yüklenmiş İyilik ve kötülük
kavramını ayırt edebilmesinden geçer. Bu kavramlar toplum
adaleti ve bu dünya canlılarını sınırsız sevmek ve sevmemek arasında
ince bir çizgide gelişir. Aile içi eğitimde bu sınır, çocuğa verilen
değerin sosyal statü içinde ne derece
adaletli dağıtıldığı ve sevginin ne ölçüde iyiliği ,kötülük ten ayırt edici
olduğudur. Temel koşulsuz iyi insan olmanın ana kuralı
SEVGİDİR , Okul eğitimi bunun tamamlayıcısıdır.
Bugün
toplumumuzu sarmış cinnet durakları,
yakın coğrafi komşularımızın ,Atatürk ün Misakı Milli Sınırlarının ötesine
geçmeme adına ‘’ Yurtta sulh,Cihanda sulh’’
ilkesini unutturmayı marifet sayan zihniyetin insanlık dıramına dur deyişteki yanlışlarının ülkenin dörtbir yanına saldığı
zavallı durumda dilenen,fuhuşa zorlanan,açlık sınırında yaşayan mültecilerin
gelecek yıllar içinde yaratacakları sorunların
toplumda açacağı yaraları göremeyişteki
aczleridir.
Yönetenlerin
yapacakları en önemli kanun , Hukuğun Üstünlüğüdür. Hukuk için bu üstün bireyleri bulma yolu da SEVGİDEN
geçer.
4 Şubat 2015 Çarşamba
BOĞAZLARIMIZA BİR BAKIŞ
Çanakkale geçilemez
.Yetmiş bin insanımıza mezar olan
Gelibolu ve su yolu Dardanel. Bir sabah uyandığında Dolmabahçe önleri İngiliz,Fransız donanma gemileri demirli,
ölenlere inat. Amaçları Sevr ile birlikte Boğazlara hakim ,Bir manda. Panama’nın Ortega’sı ,Mısır’ın Sedat’ı olacak. Ama olmadı. ''Geldikleri gibi
giderler'' Diyenin sözüne, 1923 Lozan’ın
da gittiler. Taki Avrupa ısınana dek. 1936
yılı temmuzun da Bulgar’ı, Fransız’ı,
İngiliz’i, Yunan’ı, Japon’u, Sovyetler’i, Yugoslav’ı geldiler bir araya
İmzaladılar. Tek hakime Teslim ettiler , Türkiye’ye Boğazların kontrolünü. Sözleşme
süresi 20 yıldı , Adı MONTRÖ Boğazlar
Sözleşmesi . Sene 1956 da denediler
tekrar geri almayı. Savaş bitmiş, başlamıştı
soğuk savaş dönemi, kutuplaşmalar derken önemi artmıştı gene boğazların. Karadeniz Kuzeyi
Ülkeler Sıcak denize kontrolsüz inmek isterken, batılılar hakim olmak
istediler denetime . Başarılı olamadılar ama, artan boğaz
trafiği İstanbul boğazın da 1980
kadar ters yönlü akış biçimi koruyarak ,
işleyip süre geldi .Boğazın 2/4 knot lık
akıntıları ile Güçlü Poyraz Yönlü
Rüzgarları düşük makine güçleri ile bu
süreci uzattı. Beş ,On ciddi
tanker kazası ,deniz yangını
,Gemi çarpışması batması,yalı kırması
geçirdi. İMO ( Uluslar arası Denizcilik Organizasyonu
) (Solas,Marpol,Stcw,Colreg) kuralları gereği
sıkıştırmalarını 1999 yılına kadar sürdürdü.Rusya ,Bulgaristan,Romanya Montrö Hakkı Kılavuz Kaptan mecburi almama kuralını sonuna kadar uygularken , Ağırlıklı Deniz
trafik kazalarını yaratan gemilerin bayraklarını taşıdıkları ülkeler oldular.
1938 de Ulu Önder
gözlerini kapadığında, Salihli
de bir çocuk doğdu. 1957 de Dz. Ast
Teğmen,1997 de emekli olduğunda ise Dz.Kuvvetleri komutanı olan , Oramiral Güven ERKAYA . Gericilerin
adından çokça sitem ve nefretle bahsettikleri
zat. Batı çalışma gurubu adı altında kurulan çalışma gurubu
Başbakanlık bağlısı olarak ; Tekke, Zaviye ve onların iştirakçileri Mürit, Şıh,
şah ve benzerlerinin ,Allah ve İnsan arasındaki
inanca ‘’ Ben size şah damarınızdan daha yakınım’’ Diyenin Kitabına ters, Aracılı etme
cehaletlerine dur diyebilme cesaretini gösteren
olarak , tarihte yerini aldı. İki
Yüzlü Politikaların Uzantıları Silivri Mahkemelerinde Bir numarayı bilerek çok aradılar.O görevini Millete olan
borcunu fazlasıyla ödeyerek yaptı ve bu
dünyadan Rahmetle göçtü. Her ne
kadar Fişlenenler daha sonra parelel , pergel olsa da Ölen, İntahar
eden,Aşağılanan Dz.Kuvvetleri mensupları ve geride bıraktıkları başlarını eğmediler.
1974 Kıbrıs harekatında Kocatepe Komutanı idi Güven Paşa, Gemisi battığında Geri kalan
personeli ile birlikte sığındıkları botta , bilgiyle yaşama direnmeye son . Sığındıkları Allah’tı, bilmeyenlere
inat
24 Haziran 2000 tarihine , yani vefat ettiği güne kadar
Başbakanlık Baş müşavirliği yaptı. Peki bunca
anlatımım da Montrö Boğazlar sözleşmesi ile başlayan sürecin bu işle ne
ilgisi var diyeceksiniz. 1990 lı yıllardan itibaren , Rusya Montrö’nün eskidiğini, günün şartları ile revize
edilerek ,boğazların uluslararası bir
kuruluşa devrinin gerektiği savını ileri sürüyor,Batıda buna benzer yaklaşımlar
sergiliyordu. İşte Güven Paşa burada devreye girdi. Masaya oturup kazanımlarımızı
kaybetmeme adına bir projeye imza attı.
VTS ( Gemi trafik hizmetleri) . O
güne kadar boğaz Montrö gereği Klavuz
Kaptan Hizmeti, Boğaz trafik kontrol
radarı gözetleme ile güvenli
geçiş hizmeti verse de, bu hizmet günün şartlarına haiz ekipman,eğitimli
personel yetersizliği nedeni ile aksamakta
boğaz içi kör sahalar ile denetim güçlükleri yaşamakta idi. Çalışmalar
İstanbul Boğazına 8 Kule İstasyon,Çanakkale Boğazına 5 kule istasyon yapımı ile
bunlardan gelen radar parametrelerinin Gps ve chart plother gibi elektronik
seyir yardımcılarını da kapsayan kumanda konsolları üzerindeki görüntülerin, tasnif edilerek gemi geçiş
sıralama ve üstünlükleri ile,kazaya sebep olmayacak önleme ve uyarıları direk
gemilerle paylaşır niteliğe dönüştü.Geçen yıllar içinde Yine transit gemi yolu
kabul edilen Gelibolu çıkışlı ,İstanbul Boğaz
Ahır kapı,Kız kulesi arası hattında denetlenebilmesi adına Şarköy,Marmara adası İstasyonları ile Gemlik Armutlu rotası
denetimi için Armutlu istasyon inşa çalışmalarını da başlattı. 2000
Yılında 91 milyon Ton Yıllık Petrol ve Türevi geçişi yapılan
boğazların , günde 134 Gemi geçişi ile rekor kırdığı sanılırken Bir gurup
çevreci ve bir gurup hazar petrollerinin
boru hattı ile geçişine uygunluk veren siyasi görüş , bu iyeleştirmenin yakıt taşıma hızının boğazlar üzerinden
hızlanacağı görüşünde birleşmiş. Hatta Çevreci örgütleri (Gren Peace)
gibi inşa halindeki kulelere
tırmandırarak boğazın güzelliği yok oluyor söylemine araç etmişlerdi. 2015 yılını idrak ettiğimiz şu dönemde , Yakı
t ve türevlerini taşıma işlevi
gören tankerlerin boğazlardan geçişlerindeki , dünya
Global yakıt taşıma araçları içindeki
payı hala %10 geçmemektedir. 2000-2009 tarihleri arası yıllık 91 milyon ton yakıt ve türevi taşınması ,144 milyon a yükselmiş gözükse de diğer gemi geçiş artış oranına parelel
bir artış ile payı hala
yüzdeyi korumaktadır.Türkiye
Hazırladığı Boğazlar Tüzüğü ile, Artan boğaz trafiğini transit geçişlerde tek yönlü kontrollü geçiş hizmeti ile
sınırlamış, Boğaz Marmara Ağzı Adalar
Arkası Bekleme, Karadeniz Kilyos Önü
Bekleme ,Çanakkale Bozcaada arkası bekleme bölgeleri yaratmıştır.
Montrö sözleşmesindeki Özel şartların (Savaş,Savaş girmiş komşu ülkeler
ve bunun sonucu Türk Hükümetinin Tedbir alma Kapsamı ) haricinde sulh şartlarında da kontrollü geçiş
hizmetinin, Türkiye kontrolüne geçmesi sağlanmıştır.
Alınacak tedbirler kapsamına Kılavuz
kaptan mecburiyetini de taşımamız
gerektiği gerçeği üzerine
kurulacak politikalar yerine ranta dönük
kanal projelerinden , kaç tonluk
gemileri para karşılığı geçirebiliriz
hayalini iyi düşünmeliyiz.
İleriyi görmek
,çağa ayak uydurmak
verilen görevleri sıradan değil ,sıra dışı yapmaktan geçer. Nurlar
içinde yat Aziz Komutanım.
F.Mehmet TUNÇAY
Uzakyol Kap.
2 Şubat 2015 Pazartesi
Denizci Kimliği
Kelimenin tam anlamıyla (Hayalperest,Özgür,Araştırmacı,Yaratıcı,Sanatçı,Korkusuz,Özgürlükçü,Doğa sever,Dil bilimci,Hümanist,Tutucu,Tanrı bilir………..) tanımlarının üstünde, sadece davranış biçiminin bireysel yansıması yanı sıra etkileyici,kitlesel başarı getiren bir kimlik olarak ,tüm toplumları derinden etkileyen ve yön veren bir iş kolu olmuştur.
Kuzey denizi insanlarının ana karaya ulaşma amacının temelinde yatan, Yaşam ve besin zenginliklerini ele geçirme dürtüsü denizci ulusların temel düşüncesini oluştururken, geçen süre iç denizlere kıyısı olan ulusların ticaret ile ürünlerini değişim yapabilecek leri ,diğer ürün ve mallara tahvil edebilme ve zaman içinde bunları koruma,saklama,geliştirme adına yaptıkları tüm kurallar deniz yolunu kullanma amaçlarına başka boyutlar katmıştır. Bu kimlik temelde aile ile var olan Amatör öğretinin zaman içinde işe dönüşmesi ile gelişir.Amatör öğretiyi bütünsel olarak benimseyen toplumlar Denizci Kimlikli yetiştirmeyi içgüdüsel olarak kabullenirler.Bu kabullenme ister istemez aile dışında devam eden, sıralı bilimsel toplu eğitim süreçlerinde de kendini göstererek,Denizci toplum,Denizci ülke,Denize kural koyan ülke yaratma adına lokomotif bir görev yüklenir.
Denizci Hayal kurar.Nezaman doğanın gücünü hisseder ve yaşar o an tüm denizci öğretilerine,daha sonra da Tanrıya sığınır. ’’Deniz varılası bir liman,Liman ise, hayali kurulan bir denizdir.’’
Anne Plesantasının içinde yaşama bağlanan insan bu sıvının içinde bir balık gibi ,ciğer solunumu yapmadan gelişir. Doğduğunda Sudan gelmiş,suyu unutmuştur.Suyla buluştuğunda çoğu kez ağlar,üşür,korkar.İşte suyla erken tanışan veya tanıştırılabilen bireyler denizci olma kimliğine yakın olma şansını yakalayanlardır.
Denizci, ufkun ötesini görebilendir”
İstanbul Kartal / Dragos bölgesinde yelkensporunu geniş kitlelere sevdirmek amacıyla 1998 yılında MDYİK kulübünü kurarakfaaliyete başlayan Mehmet Tunçay, daha sonra İstanbul Bölgesi’nde yelkeneğitimlerini ileri seviyede uygulayan kurumsal yapı olmaması sebebiyle MarinaDragos Ltd.Şti.’ni kurdu. Amatör yapısını ticari alanda da sürdürme kararı alanTunçay, geçen sürede MD Group adını alan şirketi ile eğitim faaliyetlerinicharter, yacht club ve brokerage alanlarında genişletti. Kendi yönetiminde, uzman bir kadro ile sailingscholl, yat/kaptanlık eğitimleri veren Kaptan Tunçay,eğitimsonunda ISPA uluslararası sertifika programını uygulayarak, Bodrum’da kurduğuokul ile de ticari yat ve gemici / yağcı kursları verip amatör denizci sınavmerkezinde sertifikalı ADB eğitimleri verdi.Charter / bareboat, tekne transferi ve 2. el teknesatış hizmetleri ile faaliyetlerini sürdüren GoatDenzicilik, 2009 yılında yat inşası konusunda lobster seri tekne imalatıyaparak 2010 Şubat ve Ekim aylarında CNR Fuarları’na katılmış, ürettiği L-One33 marka teknesiyle beğeni toplamıştı. Faaliyet alanını genişleterek, İstanbulve Güney Ege Bölgesi’nde geniş filosuyla hizmet veren firma, İstanbul Boat Show2013 Fuarı’na da yer alarak Goat Moonlight 30 Cabrio ile Moonlight 35 Cabriomodellerini sergiledi.
“Tam bir denizci ( Teknesi):Üretmiş olduğumuz 35 fit Cabrio modeltekneler, yaklaşık 22 knot ile 35 knot arasında sürat yapıyorlar. Başları,balta baş diyebileceğimiz bir yapıda olduğu için, dümeni bıraktığınız takdirdebile tekneler rotasından pek şaşmıyor. Bu bakımdan tam bir denizci tekneleri.Bunun yanı sıra teknemizde bazı yenilikler yaparak, teknenin kıç tarafındakikavis kısmına düz oturma grubu yerleştirdik. Böylece insanlar denizdençıktıktan sonra orada güneşlenebilirler. Teknede hard dop diyebileceğimiz biryapı oluşturduk. Bu hard dop’u branda ya da buna benzer bir yapıyla tamamenkapatabiliyoruz. Böylece tekne kapalı hale de gelebiliyor. Teknenin baştarafında bir master kabin var, müşteriler isterse tekneyi çift kabinli deyapabiliyoruz ki fuarda sergilediğimiz tekne çift kabinli oldu. Küçük kabineranza yerleştirdik, iki kişi aynı yerde kalabiliyor. Baş taraftaki master kabindezaten iki kişi kalıyor. Hepsinin kendi içinde banyo ve tuvaleti mevcut.Teknede; buzdolabı, ocak, sıcak suboyları, 500 litreye yakın yakıt ve su tankı, 100 litre civarında pis su tankı,kıç tarafta su altı aydınlatmaları, kıçta duş kabini, yüzme platformu, krommerdiveni ve telsiz bulunuyor.Teknenin sintinesine yağmurla veya su baskınıylaherhangi bir şekilde su dolması mümkün değil. Bu gibi sorunları önlemek için 2tane pompa ve bölme geçiş ayrıcı setleri mevcut. Bunlar akıllıpompa diye tabir ediliyor ve bunları devrede tuttuğunuz sürece teknenin batmasısöz konusu Teknelerin imalatları 2,5 ay ile 3,5 ay arasında sürüyor. Her renktekne üretebiliyoruz; bunun için de ekstra bir ücret talep etmiyoruz. Kullanmış olduğumuz ledler, kapı kulpları,ocak sistemleri ve buzdolapları İtalyan malzemeler. Televizyon ve müzik setihazırlıklarımız, kolonlarımız mevcut. Arzu edildiği takdirde tekneyi bunlarladonatıyoruz. Moonlight 30 model tekne de Moonlight 35 ile aynı özellikleresahip bir ürün. Aynı zamanda onu da bu büyüklükteki teknelerden daha makul fiyatamüşterilere sunuyoruz.
Denizcilik sektörünün en büyük problemi:Bizimen büyük sıkıntılarımızın başında, ikinci el ithal teknelerin KDV ve ÖTVödemeden Türkiye’ye girmesi. Bu tekneler, yılda 200 liralık ücretle 5 yılboyunca burada kullanılabiliyor. Bunun yanı sıra Türkiye’de üretim yapan, yüzde18+8 KDV ile müşterisine hizmet sunmaya, seri üretim yapmaya çalışan firmalarişçi maaşları, kiralar, kullanılan malzemelerin ithalat güçlükleri gibi malinedenlerle çok zorlanıyorlar. Dolayısıyla devletten beklediğimiz en önemlihusus, ithal ikinci el teknelerin Türkiye’ye giriş şartlarının ağırlaştırılmasıve bizim gibi imalat yapan firmalara konulan vergilerde bazı vergi muafiyetleriolması. Yeni kurulan ve hedeflerinibelirlemiş KOBİ yardımlı firmalarda belirli süreli vergi desteğinin devlettarafından verilmesi gibi bazı isteklerimiz var.
Bizim için eğitim çok önemli. Aynı zamanda denizciliksektöründen sağlanacak istihdamın çok büyük olacağı inancındayım. Geçmişte Bodrum’daticari yat kaptanı, gemici yetiştiren bir okulun eski ortağı olarak, okulumuzunyılda 100, 150 tane ticari yat kaptanını denize kazandırdığımızısöyleyebilirim . Bu doğrultuda Milli Eğitim Bakanlığı’na bir çağrıda bulunmakistiyorum. Kısa zamanda büyük bir istihdam yaratacak denizcilik sektörünün ihmaledilmemesi ve ders müfredatında denizcilik eğitiminin konulması gerektiğinidüşünüyorum. Bunun yaratacağı istihdam 3 Gençten1 tanesini denize döndürecektir.Tekne üreticileri, tekne kullanıcıları ve sektör içerisinde mal ithal eden,üretim yapan herkes, bunu destekleyerek istihdamın büyük bir bölümünüoluşturacaktır. Geçmişte Osmanlı’nın Akdeniz’de İki Yüz Yıl hüküm sürüp bütün ticaretikontrol ettiği Dönem denizciliği, bizebugün de ışık tutmalıdır. Denize verilenönemin Petrol taşıma,Su savaşları gibi 22 yüzyıl ticaret gerçeğine hakim olmanın denizlerden geçeceğini göstermektedir.
DENİZCİ UFKUN ÖTESİNİ GÖREBİLENDİR. Gelecek denizlerdedir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)