28 Mart 2015 Cumartesi

Temennim

TEMENNİM
Güncel yaşamın koşturmaları içine sığan güzellikler bizleri yaşama bağlar.Baharın gelişindeki hazzın yürek içi kıpırdanışları ,bazende ayağı kayıp yumuşakça popo üstü oturan kilolu bir kişiyi izleyiş ve sinsi gülüşümüz gibi .Okuduğumuz günlük haber kaynaklı gazete,facebook , Tv haber ,ve diğer oturum ve benzerleri , hangi siyasi görüşte olursak olalım bize günlük zehirlerini akıtmakta,bizim iç öfkemizi köpürtmekteler . Yaklaşan haziran seçimler öncesi köşe kapmacalar,vaatler,karalamalar,kişisel egoların her şeyi yerle bir ettiği gerçeği sanki şimdi öğrenilmişcesine, boy boy afişe olmaktalar.Komik noter tasdikli vaatler, sanki onca yıldır birbirlerinin ne halt ettiğini bilmiyor, yada yeni öğrenmişcesine hazin iftira ve kaka fırlatmalar.Yahu bu güzel ülkem de neyi paylaşamıyorsun. Hakça çalışarak,sadece ülken için öğrenerek ve yaratarak varacağın nokta ,insan olmanın onurunu ve toplumsal yansımasının zaten ülkeyi kalkındıracağının anlaşılmasıdır. Eğitilmiş beyinlerin Hukuğun üstün ve bağımsız olduğu ortamda birbirine saygılı bireyler yaratacağı gerçeği unutulmadan hayata bakmalıyız.

Ey benim ülkemi yönetmeye talip olmuş Ülkedaşlarım;  Sizlerin benden tek farkı size benim sunduğum beni yönet icazetimi verdiğim anda, var olan benim hukuk gereği haklarımı yok etmeden,sana verilen yetkileri kendi yada partinin bireysel hakları olarak kullanmadan, temel hak ve özgürlükler çerçevesinde insanları barınma,sağlık,eğitim,yarına güvenle bakabilme her türlü farklılığa hoşgörülü davranabilme ve tabiki hukuk önü eşit saygın bireyler yaratma görevini Ülkedaş olarak üstlenmendir . Bana dayatma,Bana benden akıllı muamelesi yapma

9 Mart 2015 Pazartesi

İlim X & Bilim

Semavi  dinlerin  temelinde yatan örtünme güdüsü , temel üç dinde de kendini göstermekte .Dönem dönem incelendiğinde birbirlerine yakın görüntüler içermektedir.
Geçen Zaman ,yoruma açık fikirlerin artmasına neden olsa da ,dinin  Tanrı ile İnsan arası manevi ilişki boyutu üzerine olan  temel felsefesi, Ritüeller,Giyim   gibi aidiyet  yaratma,dini semboller,  üzerine otururken kurallaşmaya yüz tutan veciz sözler ile süslenmiş, belirli gurupların ulema,din adamı gibi kisveler altında gurupsal baskı aracı olma adına   sarf ettiği  söz  ve tanımların  etkileri  , dinin kitapsal kutsal temelinde  kalan , gerçek  anlayışın unutulmasına neden olmuştur.Bilim ve İlim arasındaki ince çizgi ,bilinmeyeni sadece tanrıya bağlama ve ötesini düşünme ,deme kolaylığı  ile Bilimi Frenlemiş,  insanın bilinmeyen korkusunu körükleyerek  , Öteki dünya hayalini Cennet ve Cehennem kavramı ile sınırlamıştır.Dünyada Doğum anı ile başlayan  süreci bazı canlılar Cennet, bazı canlılar Cehennem kaderi ile yaşamakta ve aldığı dersleri  iyiliğe taşıma becerisini gösteremeyen  bu faninin ,ölüm sonrası Cehennem yaşama hissiyatı hangi gerçek İlim tarafından açıklanabilir.
Bilim kabullenmeleri  ,  başlangıç temeli  olarak matematiksel dizginin üzerine otururken  gelişimini,  insan  zeka gelişimine paralel sürdürmekte gibi görünse de hayal etmenin işin temel felsefesi olduğu   gerçeği  de yadsınamaz. Kabullenmeler  öğrenmenin önünü tıkarken,kolaya kaçmayı  seven insan profilini de etkiler ve kitlesel sürülerin oluşması gibi istenmeyen güçlerin doğmasına neden olur.Kendi Rönesans ‘ını oluşturamayan İslam coğrafyası üzerindeki  Mezhepsel  doğmalar ,kendi kitlelerini  kitap özü dışı söylemlerinin  örtüleri altına almış.  İnsan özünün Tanrı ile ilişkisini bireysellik dışına taşımışlardır.

 Bilimin Örtüsü olmadığı gibi ,bilinmezliğin  sınırı da yoktur. Bilim adına ,bilime adanmış Ölüye(Kadavra ya)  don giydirme  Yaratanın yaratış modelini görmezden gelme aczidir. Bilimin, Çoğalmanın doğal uzantısı olan genetik organların işlevlerinin  tabulaştırılması ile daha iyi bir yol alacağı  sanılıyor olabilir.  Hayal  gücünü kısıtlama  biçimi, örtülü organların genetik  kodunu  zorlar ve sınırlayanların kafalarında, geleceğin ölüm sonrası mutluluk  araçları biçimine döner . Bu bilinmeyenin hayal dışı dayatması ,İlmin kuramsallaşmasıdır. Bu durum  ,Bilimin gerçekleri ile bağdaşmaz. Gelişim insanlık adına bir arayış, ama bir son değildir.

4 Mart 2015 Çarşamba

GİYİNİP ÖRTÜNMEK

 GİYİNİP ÖRTÜNMEK

Yazdıklarımız, yazacaklarımızın habercisi, bizim giysilerimizdir. Giyinmeyi öğrenme duygusu gelişirken toplumsal yanlışlar bizi farklı kıyafetlere sokar.En yakışanı bulduğumuz gün ise olgunluk dönemimizdir. Acizane tavsiyem yakışanı erken yaşta keşfedebilme yeteneğinden ziyade, onu üstüne   yakıştırabilme zerafetini  yakalayabilmektir.

Zorla güzellik olmaz. Bu söz ; Güzele yönelebilmenin tarifsiz zorlamasının, istemsiz kaçışıdır. Kişi kendine has giysisini , doğduğu topraklarda  gelişirken seçer . Bu bazen  ozanın dediği gibi güneşin altında ,Çukurova da Pamuk toplayan Mevsimlik işçinin ısıdan  korunma adına sarıldığı  giysisi,  Bazen  de madende, kömür karası gözlerinin görünesi dışı , sedye beyazı çarşafıdır. Ülkemde tekstil ürünleri   gelişimi bu sanayi ye verilen desteğin 80 yıllarda artan koruma kalkanının gelecek yıllara yansımalarının  ‘’Cin ,peru  ,Şeytan’’  biçimi Çin sanayi devinin artan girdisi ile bozulmuş. İkinci el makineleri Sıfır gibi getiren  uyanık  tekstilcilerimizin Kıyafetleri  İtalyan modası ama, üzerilerine biraz büyük ve bol gelerek bugünün  kesimine  uyamamıştır.Artan kredi bedelleri  üzerinden alınan o günün Motor yatları şişmiş Feretti’ ler,Prenses’ler piyasayı  doldurmuştur.
Günümüzde bu yansıma  Arazilerin sınırsız talanı ile ,onlar üzerine giydirilen ,yada giydirilmek istenen kıyafetlerin  Ellerinde patlayacağı ,bol bol reklamlarla birilerinin söylediği  gibi, faizi ben öderim, gel sen al misali,  satış hızlarının artacağını sanan  aslında yarınlarını yok eden, tabiat düşmanlarına verilen  giysidir . Bu giysi bizden önce doğada giydirilmiş ve bizden üstün yeşilin  ,bize döneceği ,erozyon cevabı olacak  biçimdedir.

İnsan ,düşünen canlı ve diğer tüm yaşayan canlıların içinde ise ‘’,İnanan yalancıdır’’ Kendi giysisini seçerken tercihlerini  egosundan yana  kullanır . Diğer canlılarsa yakışanı düşünmeden , doğasından,bulunduğu ortamın ona yakıştığı  şekliyle genetik güzelliği ile taşır ve yaşar.
İnsan ,İnsan olalı  tüketmiş  ve bu dünyanın  ona sunduğu tüm güzelliklerin  sonsuz  ve onun olduğunu sanmıştır.
Giysimizin Tek olduğu mantığından hareketle bedenimizin  ,ruhun giysisi olduğunu unutmamalı onu geleceğe taşırken  , Çuval muamelesi yapmamalı ,yapmak isteyen örtünme meraklılarına , Çıplak geldik  ,çıplak gideceğiz   deme  cesaretini  göstermeliyiz.
,