23 Şubat 2015 Pazartesi

Yediden yetmişe herkes  siyaset konuşuyor.
 Bu ülkenin kaderi  ekonomik, sosyal  doyumsuzlukların  her ortamda siyaset ile sanki takım tutar mantığı içinde sürekli  tartışan bilen,bilmeyen,yeterli,yetersiz her  vatandaşın konuşma içinde çözüm arar biçimde, sadece kendini rahatlattığı bir ruh haline dönüştüğü gerçeğimidir. Ülkemin insanları  üç çocuk yaparak geleceğe eğitim,barınma,sağlık ,gelecek kaygısı olmayan bir devlet güvencesi altında bakabildikleri gün, bu konuşmalar siyasilerin sadece günlük dertlere hızlı çözümler üreten pratik zeka kıvılcımlarını birbirleri ile yarıştıracaları bir ortamı sağlayacaktır.

Babalarımızın, vahşi  kapitalizmin  sömürdüğü dünya düzenine her görüş ve bakış açısında dur diyebilme cesaretimizin  olması adına ,direnmeleri  ,bugünün biz baba bireylerinde de devam eden ayni söyleminin  sanki  hiçbir şeyin değişmediğinin  aynadaki  yansımasıdır. Anadolu  toprakları bolluğun,zenginliğin ve tüm inançların geçiş yolu olarak  yüzlerce medeniyete ev sahipliği yapmış,birbiri üzerine binen bilgi birikimini icraata dönüştürmede başarısız olsa da her durum için söyleyecek sözü olan bireyler yaratmıştır.

 Toplumumuz  bu çeşitlilik içinde birleştirmeyi  Din,Etnik köken,siyasal düşünce üzerinden yapmaktan  vazgeçtiği gün , sorunların azaldığı ve sadece  bireylerin değerli olduğunu anlayacağı bir harmoni  sürecini yakalıyacaktır. Bunun tek birleştirici unsuru ise Laiklik ve laiklik üzerine oturmuş Hukukun Üstünlüğüdür.


19 Şubat 2015 Perşembe

Nasıl bir tekne istiyorum

İnsanoğlunun Doğayla verdiği mücadelede denizcilik en önemli araç olmuştur. Kıtaların keşfi,bilginin transferi  bugünün bilgisayar çağının tuşların hızı gibi anı yakalama kolaylığını, uzun süre deniz yollarını hızlı  kullanmakta başaran ulusların üstünlüğüyle  geçmiştir. Kuralları ,amacı doğru koyan ve seçimlerini buna göre yapan  ülkeler ,gelişen teknolojiyi  öncelikle deniz yollarının hizmetine sunarak ticaret yollarını kolay aşmış ve zenginleşmişlerdir.

Ülkemizin Ekonomik gelişmesine paralel  ,sahip olma öğrenme, kullanma amaçları ihtiyaç ve olmazsa olmaz  kültürüne sahip olabilme süreci ,geçte olsa artmasına rağmen değişen talep profili devlet politikası ve çoğalan marina ve bağlama alanlarının artması ile denize ilginin çoğalacağı sinyallerini vermektedir. Kıyı kentlerimiz dışında denize ilgi ve kuşaklar arası denizciliğin aktarımı kısıtlı olmasına rağmen, 17/18 yüzyıl denizciliği içinde Akdeniz çanağında gerek ticaret gerekse askeri açıdan önemli deniz faaliyetlerin de bulunarak  kendi denizci dilini oluşturan Osmanlı deniz gücü ,Bugün ün Türk Denizci kimliğinin temeli ve kültürüdür.Amatör denizci yetiştirme,’’yaşama denizci gözüyle bakmaktan geçer’’,denizin nimetleri her seviyede toplumlara geri döner,bu anlamda amatör denizciden başlayan yaşam anlayışı toplum genelinde yerini bulduğunda ,gerek deniz adamı  iş  İstihdamı,gerekse tüm deniz araç ve yan ürünleri imal ve ticareti ile,toplu taşıma yoğunluğu denizin bize sunduğu geniş iş yelpazesinin belli temel artılarıdır. Ülkemizin  3000 mil e varan deniz kıyı şeridi ve sahip olduğu deniz özellikleri çerçevesinde Nasıl bir tekne sahibi olmalıyım, sorusu bizi oldukça zorlayan,Ekonomimiz,bilgimiz,denizden beklentilerimiz doğrultusunda şekillenmektedir.

Ülkemizin seri üretim yat yapabilme isteği ve hedefi, çeşitli nedenler göz önüne alındığında istenilen düzeye maalesef ulaşamamakta dır.kurulan ve kapanan seri yat üretme hedefindeki firmaların temel sorunlarının başında devlet teşvik yetersizlikleri ve ithalat kolaylıklarını sağlanamaması ile, uluslar arası ticari kullanım kolaylıkları sağlayan yabancı şirket kurma  imkanı, sahiplenme belge kolaylıklarının tercih edilmesi  ithal tekne alımını kolaylaştırmakta,üretilen yerli üretim tekne deniz makine ihtiyacı  için ithalat gümrük tarife yüksek bedel ödeme zorlukları da ithalata yönelimi arttırmaktadır..Bunun yanı sıra  seri üretim dışı özel imalat yapılan tekne  portföyümüz ise son yıllarda Global  dünya ekonomisi sarsıntılarından nasibini alarak eski hızında değildir.

Ülkelerin coğrafi , bölgesel deniz koşullarına uygun olarak yıllar içinde üreterek isim  koydukları  tekne model ve tipleri, bizim içinde Bir Karadeniz takası,Gulet,Tirhandil  gibi Ege yapılarına yada Marmara denizi Çektirileri ile günümüze taşınmıştır. Rüzgar gücünün ,makine gücüne yenik düşmesi  maalesef bu konsep teknelerin deformasyonunu da beraberinde getirmiş, 30 mt üstü saç guletlerin bir anlamda  Motor sail yelkenlilerin  yada,Balık restoranı olan Karadeniz takalarının imaline yol açmıştır.

Adını  yengeç avı teknesi olan Lobster  model teknenin günümüzde transfer ve kanal kullanım  teknesi olarak revaçta kullanıldığını görmekteyiz,Boğaz sularında Yalı önleri transfer ve gezi maksatlı dinamik,dümen kullanım rahatlığı getiren balta baş, hattı koruyan bu model tekneler son dönemlerde tercih edilen  bir konseptir. Bunun yanı sıra açık deniz balık avcılığında kullanılan bizde Gırgır adı  verilen  balıkçı tekneleri, Trowler  adı ile  rahat kullanım,yüksek deniz şartlarında deplasman avantajı, yaşam ve oturum rahatlığı ile konfor sunan bir sunum olarak karşımıza çıkmakta ve her iki model tekne imalatı  ülkemizde seri üretim  yapma yolunda uğraş veren firmaların tercihi olarak görülmektedir.
                                                                                          


18 Şubat 2015 Çarşamba

İnsan Olmak.
Yaşam üçgeni ; Doğmak,Çoğalmak ve Ölmek ,insan ve diğer tüm canlılar için vazgeçilmez üçlü .Bu üçlünün neresinde olursak  olalım , verilmiş aklın baskılı toplumsal girdileri içinde çoğalma içgüdüsünün ötesinde,  hayvana bizi en çok yaklaştıran duygunun  öldürmek olduğu gerçeği  yadsınamaz.İnsan ses çıkarmanın ötesine geçerek ,diğer canlılar ile iletişiminin  zamanla  konuşma , resmetme ve yazı  ile biriktirme ve geleceğe mesaj verebilme gelişimini gösterse de kendi gibi düşünmeyeni  dışlama ve bunu fiziki güç kullanarak sürdürebilme huyundan hiç vazgeçememiştir.Toplumların eğitim şart söylemlerindeki gerçeklilik payı önemini korusa da beklenmeyen bir anda eğitimlinin de o ince çizgiyi aştığı ,sözsel  kaba gücünü ,öldürme çizgisine taşıdığı görülmekte ,bu durumun ifadesi ‘’ Cinnet geçirdi ‘’ gibi klişe bir sözle  geçiştirilebilmektedir.
Tıbbın ,İnsanı diğer canlılardan hatta görünmeyen  mikro canlılardan koruma adına  savaş vermesi  bile insanın ,insandan göreceği zararı yok etmede yetersiz kalmaktadır.Dini  imgelerin ölüm sonrası yaşam üzerine kurguladıkları  Cennet,Cehennem kavramları   da  yaşamdaki günlük hırsları yok edememiş,dindar toplumlarda bile  insanın, insana zulmüne engel olamamıştır.Adalet duygusu önce ailede,sonra toplumda iyi bireyler olma adına eğitim ile gelişerek  büyür. Toplumu cinnet toplumu haline getiren  yönetenlerin yönetme biçimi aczlerinin kendilerini  ötekileştirme  adına yaptıkları hukuk bilmez uygulamaların sonucu , bireylerin kendilerini kontrol etme istekleri   yok olmakta, oto kontrolleri  hissizleşmektedir.
Adalet  terazisi ,İnsan denilen  akıllı hayvanın her iki omzuna yüklenmiş  İyilik ve kötülük kavramını  ayırt edebilmesinden  geçer. Bu kavramlar  toplum  adaleti ve bu dünya canlılarını sınırsız sevmek ve sevmemek arasında ince bir çizgide gelişir. Aile içi eğitimde bu sınır, çocuğa verilen değerin  sosyal statü içinde ne derece adaletli dağıtıldığı ve sevginin ne ölçüde iyiliği ,kötülük ten ayırt edici olduğudur. Temel  koşulsuz  iyi insan olmanın  ana kuralı  SEVGİDİR  , Okul eğitimi  bunun tamamlayıcısıdır.
 Bugün toplumumuzu  sarmış cinnet durakları, yakın coğrafi komşularımızın ,Atatürk ün Misakı Milli Sınırlarının ötesine geçmeme adına ‘’ Yurtta sulh,Cihanda sulh’’  ilkesini   unutturmayı  marifet sayan zihniyetin  insanlık dıramına dur deyişteki  yanlışlarının ülkenin dörtbir yanına saldığı zavallı durumda dilenen,fuhuşa zorlanan,açlık sınırında yaşayan mültecilerin gelecek yıllar içinde yaratacakları sorunların  toplumda açacağı yaraları göremeyişteki  aczleridir.
Yönetenlerin  yapacakları  en önemli  kanun , Hukuğun  Üstünlüğüdür. Hukuk için bu  üstün bireyleri  bulma yolu da   SEVGİDEN  geçer.



4 Şubat 2015 Çarşamba

BOĞAZLARIMIZA  BİR BAKIŞ

Çanakkale  geçilemez .Yetmiş bin insanımıza mezar olan  Gelibolu ve su yolu Dardanel. Bir sabah uyandığında Dolmabahçe önleri  İngiliz,Fransız donanma gemileri demirli, ölenlere inat. Amaçları Sevr ile birlikte Boğazlara hakim ,Bir manda. Panama’nın   Ortega’sı ,Mısır’ın Sedat’ı  olacak. Ama olmadı. ''Geldikleri gibi giderler'' Diyenin  sözüne, 1923 Lozan’ın da  gittiler.  Taki Avrupa ısınana dek.  1936  yılı temmuzun da  Bulgar’ı, Fransız’ı, İngiliz’i, Yunan’ı, Japon’u, Sovyetler’i, Yugoslav’ı geldiler bir araya İmzaladılar. Tek hakime Teslim ettiler , Türkiye’ye Boğazların kontrolünü. Sözleşme süresi 20 yıldı , Adı MONTRÖ  Boğazlar Sözleşmesi  . Sene 1956 da denediler tekrar geri almayı.  Savaş bitmiş, başlamıştı  soğuk savaş dönemi, kutuplaşmalar derken  önemi artmıştı  gene boğazların.  Karadeniz  Kuzeyi  Ülkeler Sıcak denize kontrolsüz inmek isterken, batılılar hakim olmak istediler  denetime .  Başarılı olamadılar ama, artan boğaz trafiği  İstanbul boğazın da 1980 kadar  ters yönlü akış biçimi koruyarak , işleyip süre geldi .Boğazın  2/4 knot lık akıntıları ile  Güçlü Poyraz Yönlü Rüzgarları düşük makine güçleri  ile bu süreci uzattı.   Beş ,On ciddi  tanker  kazası ,deniz yangını ,Gemi  çarpışması batması,yalı kırması geçirdi. İMO  ( Uluslar arası Denizcilik Organizasyonu ) (Solas,Marpol,Stcw,Colreg) kuralları gereği  sıkıştırmalarını 1999 yılına kadar sürdürdü.Rusya ,Bulgaristan,Romanya  Montrö Hakkı  Kılavuz Kaptan mecburi almama kuralını  sonuna kadar uygularken , Ağırlıklı Deniz trafik kazalarını yaratan gemilerin bayraklarını taşıdıkları ülkeler oldular.
1938 de Ulu Önder  gözlerini kapadığında,  Salihli de  bir çocuk doğdu. 1957 de Dz. Ast Teğmen,1997 de emekli olduğunda  ise  Dz.Kuvvetleri  komutanı  olan , Oramiral Güven ERKAYA . Gericilerin adından çokça sitem ve nefretle bahsettikleri  zat.  Batı çalışma gurubu  adı altında kurulan çalışma gurubu Başbakanlık bağlısı olarak ; Tekke, Zaviye ve onların iştirakçileri Mürit, Şıh, şah ve benzerlerinin ,Allah ve İnsan arasındaki  inanca ‘’ Ben size şah damarınızdan daha yakınım’’  Diyenin Kitabına ters, Aracılı etme cehaletlerine dur diyebilme cesaretini gösteren  olarak ,  tarihte yerini aldı. İki Yüzlü Politikaların Uzantıları Silivri Mahkemelerinde Bir numarayı  bilerek çok aradılar.O görevini Millete olan borcunu  fazlasıyla ödeyerek yaptı ve bu dünyadan Rahmetle göçtü.  Her ne kadar  Fişlenenler  daha sonra parelel , pergel olsa da Ölen, İntahar eden,Aşağılanan Dz.Kuvvetleri mensupları ve geride bıraktıkları  başlarını eğmediler.
1974 Kıbrıs harekatında Kocatepe Komutanı  idi Güven Paşa, Gemisi battığında Geri kalan personeli ile birlikte sığındıkları botta , bilgiyle yaşama direnmeye  son . Sığındıkları Allah’tı, bilmeyenlere inat
24 Haziran 2000 tarihine , yani vefat ettiği güne kadar Başbakanlık Baş müşavirliği yaptı. Peki bunca  anlatımım da Montrö Boğazlar sözleşmesi ile başlayan sürecin bu işle ne ilgisi var diyeceksiniz. 1990 lı yıllardan itibaren , Rusya Montrö’nün  eskidiğini, günün şartları ile revize edilerek ,boğazların uluslararası  bir kuruluşa devrinin gerektiği savını ileri sürüyor,Batıda buna benzer yaklaşımlar sergiliyordu. İşte Güven  Paşa burada  devreye girdi. Masaya oturup kazanımlarımızı kaybetmeme adına bir projeye imza attı.  VTS  ( Gemi trafik hizmetleri) . O güne kadar boğaz Montrö gereği  Klavuz Kaptan Hizmeti, Boğaz trafik kontrol  radarı gözetleme ile  güvenli geçiş hizmeti verse de, bu hizmet günün şartlarına haiz ekipman,eğitimli personel yetersizliği nedeni ile aksamakta  boğaz içi kör sahalar ile denetim güçlükleri yaşamakta idi. Çalışmalar İstanbul Boğazına 8 Kule İstasyon,Çanakkale Boğazına 5 kule istasyon yapımı ile bunlardan gelen radar parametrelerinin Gps ve chart plother gibi elektronik seyir yardımcılarını da kapsayan kumanda konsolları üzerindeki  görüntülerin, tasnif edilerek gemi geçiş sıralama ve üstünlükleri ile,kazaya sebep olmayacak önleme ve uyarıları direk gemilerle paylaşır niteliğe dönüştü.Geçen yıllar içinde Yine transit gemi yolu kabul edilen Gelibolu çıkışlı ,İstanbul Boğaz  Ahır kapı,Kız kulesi arası hattında denetlenebilmesi  adına Şarköy,Marmara adası  İstasyonları ile Gemlik Armutlu rotası denetimi için Armutlu istasyon inşa çalışmalarını da başlattı. 2000 Yılında  91 milyon Ton  Yıllık Petrol ve Türevi geçişi yapılan boğazların , günde 134 Gemi geçişi ile rekor kırdığı sanılırken Bir gurup çevreci ve bir gurup  hazar petrollerinin boru hattı ile geçişine uygunluk veren siyasi görüş , bu iyeleştirmenin  yakıt taşıma hızının boğazlar üzerinden hızlanacağı görüşünde birleşmiş. Hatta Çevreci örgütleri  (Gren Peace)  gibi  inşa halindeki kulelere tırmandırarak  boğazın  güzelliği yok oluyor söylemine  araç etmişlerdi.  2015 yılını idrak ettiğimiz şu dönemde , Yakı t ve türevlerini  taşıma işlevi gören  tankerlerin  boğazlardan geçişlerindeki , dünya Global  yakıt taşıma araçları içindeki payı hala %10 geçmemektedir. 2000-2009 tarihleri arası  yıllık 91 milyon ton yakıt ve türevi  taşınması ,144 milyon a yükselmiş  gözükse de  diğer gemi geçiş artış oranına  parelel  bir artış   ile  payı hala  yüzdeyi   korumaktadır.Türkiye Hazırladığı Boğazlar Tüzüğü ile, Artan boğaz trafiğini   transit geçişlerde  tek yönlü kontrollü geçiş hizmeti ile sınırlamış,  Boğaz Marmara Ağzı Adalar Arkası Bekleme, Karadeniz  Kilyos Önü Bekleme ,Çanakkale Bozcaada arkası bekleme bölgeleri  yaratmıştır.  Montrö sözleşmesindeki Özel şartların (Savaş,Savaş girmiş komşu  ülkeler  ve bunun sonucu Türk Hükümetinin Tedbir alma Kapsamı ) haricinde  sulh şartlarında da kontrollü geçiş hizmetinin, Türkiye kontrolüne geçmesi  sağlanmıştır. Alınacak tedbirler kapsamına  Kılavuz kaptan mecburiyetini de taşımamız  gerektiği  gerçeği üzerine kurulacak politikalar yerine  ranta dönük  kanal projelerinden , kaç  tonluk gemileri  para karşılığı geçirebiliriz hayalini  iyi düşünmeliyiz.

İleriyi  görmek ,çağa    ayak uydurmak  verilen görevleri sıradan değil ,sıra dışı yapmaktan geçer. Nurlar içinde yat Aziz Komutanım.

F.Mehmet TUNÇAY
Uzakyol Kap.


2 Şubat 2015 Pazartesi

Denizci Kimliği


Kelimenin tam anlamıyla (Hayalperest,Özgür,Araştırmacı,Yaratıcı,Sanatçı,Korkusuz,Özgürlükçü,Doğa sever,Dil bilimci,Hümanist,Tutucu,Tanrı bilir………..) tanımlarının üstünde, sadece davranış biçiminin bireysel yansıması yanı sıra etkileyici,kitlesel başarı getiren bir kimlik olarak ,tüm toplumları derinden etkileyen ve yön veren bir iş kolu olmuştur.

Kuzey denizi insanlarının ana karaya ulaşma amacının temelinde yatan, Yaşam ve besin zenginliklerini ele geçirme dürtüsü denizci ulusların temel düşüncesini oluştururken, geçen süre iç denizlere kıyısı olan ulusların ticaret ile ürünlerini değişim yapabilecek leri ,diğer ürün ve mallara tahvil edebilme ve zaman içinde bunları koruma,saklama,geliştirme adına yaptıkları tüm kurallar deniz yolunu kullanma amaçlarına başka boyutlar katmıştır. Bu kimlik temelde aile ile var olan Amatör öğretinin zaman içinde işe dönüşmesi ile gelişir.Amatör öğretiyi bütünsel olarak benimseyen toplumlar Denizci Kimlikli yetiştirmeyi içgüdüsel olarak kabullenirler.Bu kabullenme ister istemez aile dışında devam eden, sıralı bilimsel toplu eğitim süreçlerinde de kendini göstererek,Denizci toplum,Denizci ülke,Denize kural koyan ülke yaratma adına lokomotif bir görev yüklenir.

Denizci Hayal kurar.Nezaman doğanın gücünü hisseder ve yaşar o an tüm denizci öğretilerine,daha sonra da Tanrıya sığınır. ’’Deniz varılası bir liman,Liman ise, hayali kurulan bir denizdir.’’
Anne Plesantasının içinde yaşama bağlanan insan bu sıvının içinde bir balık gibi ,ciğer solunumu yapmadan gelişir. Doğduğunda Sudan gelmiş,suyu unutmuştur.Suyla buluştuğunda çoğu kez ağlar,üşür,korkar.İşte suyla erken tanışan veya tanıştırılabilen bireyler denizci olma kimliğine yakın olma şansını yakalayanlardır.

Denizci, ufkun ötesini görebilendir”

İstanbul Kartal / Dragos bölgesinde yelkensporunu geniş kitlelere sevdirmek amacıyla 1998 yılında MDYİK kulübünü kurarakfaaliyete başlayan Mehmet Tunçay, daha sonra İstanbul Bölgesi’nde yelkeneğitimlerini ileri seviyede uygulayan kurumsal yapı olmaması sebebiyle MarinaDragos Ltd.Şti.’ni kurdu. Amatör yapısını ticari alanda da sürdürme kararı alanTunçay, geçen sürede MD Group adını alan şirketi ile eğitim faaliyetlerinicharter, yacht club ve brokerage alanlarında genişletti. Kendi yönetiminde, uzman bir kadro ile sailingscholl, yat/kaptanlık eğitimleri veren Kaptan Tunçay,eğitimsonunda ISPA uluslararası sertifika programını uygulayarak, Bodrum’da kurduğuokul ile de ticari yat ve gemici / yağcı kursları verip amatör denizci sınavmerkezinde sertifikalı ADB eğitimleri verdi.Charter / bareboat, tekne transferi ve 2. el teknesatış hizmetleri ile faaliyetlerini sürdüren GoatDenzicilik, 2009 yılında yat inşası konusunda lobster seri tekne imalatıyaparak 2010 Şubat ve Ekim aylarında CNR Fuarları’na katılmış, ürettiği L-One33 marka teknesiyle beğeni toplamıştı. Faaliyet alanını genişleterek, İstanbulve Güney Ege Bölgesi’nde geniş filosuyla hizmet veren firma, İstanbul Boat Show2013 Fuarı’na da yer alarak Goat Moonlight 30 Cabrio ile Moonlight 35 Cabriomodellerini sergiledi.

 “Tam bir denizci ( Teknesi):Üretmiş olduğumuz 35 fit Cabrio modeltekneler, yaklaşık 22 knot ile 35 knot arasında sürat yapıyorlar. Başları,balta baş diyebileceğimiz bir yapıda olduğu için, dümeni bıraktığınız takdirdebile tekneler rotasından pek şaşmıyor. Bu bakımdan tam bir denizci tekneleri.Bunun yanı sıra teknemizde bazı yenilikler yaparak, teknenin kıç tarafındakikavis kısmına düz oturma grubu yerleştirdik. Böylece insanlar denizdençıktıktan sonra orada güneşlenebilirler. Teknede hard dop diyebileceğimiz biryapı oluşturduk. Bu hard dop’u branda ya da buna benzer bir yapıyla tamamenkapatabiliyoruz. Böylece tekne kapalı hale de gelebiliyor. Teknenin baştarafında bir master kabin var, müşteriler isterse tekneyi çift kabinli deyapabiliyoruz ki fuarda sergilediğimiz tekne çift kabinli oldu. Küçük kabineranza yerleştirdik, iki kişi aynı yerde kalabiliyor. Baş taraftaki master kabindezaten iki kişi kalıyor. Hepsinin kendi içinde banyo ve tuvaleti mevcut.Teknede; buzdolabı, ocak,  sıcak suboyları, 500 litreye yakın yakıt ve su tankı, 100 litre civarında pis su tankı,kıç tarafta su altı aydınlatmaları, kıçta duş kabini, yüzme platformu, krommerdiveni ve telsiz bulunuyor.Teknenin sintinesine yağmurla veya su baskınıylaherhangi bir şekilde su dolması mümkün değil. Bu gibi sorunları önlemek için 2tane pompa ve bölme geçiş  ayrıcı setleri mevcut. Bunlar akıllıpompa diye tabir ediliyor ve bunları devrede tuttuğunuz sürece teknenin batmasısöz konusu Teknelerin imalatları 2,5 ay ile 3,5 ay arasında sürüyor. Her renktekne üretebiliyoruz; bunun için de ekstra bir ücret talep etmiyoruz.  Kullanmış olduğumuz ledler, kapı kulpları,ocak sistemleri ve buzdolapları İtalyan malzemeler. Televizyon ve müzik setihazırlıklarımız, kolonlarımız mevcut. Arzu edildiği takdirde tekneyi bunlarladonatıyoruz. Moonlight 30 model tekne de Moonlight 35 ile aynı özellikleresahip bir ürün. Aynı zamanda onu da bu büyüklükteki teknelerden daha makul fiyatamüşterilere sunuyoruz.

Denizcilik sektörünün en büyük problemi:Bizimen büyük sıkıntılarımızın başında, ikinci el ithal teknelerin KDV ve ÖTVödemeden Türkiye’ye girmesi. Bu tekneler, yılda 200 liralık ücretle 5 yılboyunca burada kullanılabiliyor. Bunun yanı sıra Türkiye’de üretim yapan, yüzde18+8 KDV ile müşterisine hizmet sunmaya, seri üretim yapmaya çalışan firmalarişçi maaşları, kiralar, kullanılan malzemelerin ithalat güçlükleri gibi malinedenlerle çok zorlanıyorlar. Dolayısıyla devletten beklediğimiz en önemlihusus, ithal ikinci el teknelerin Türkiye’ye giriş şartlarının ağırlaştırılmasıve bizim gibi imalat yapan firmalara konulan vergilerde bazı vergi muafiyetleriolması.  Yeni kurulan ve hedeflerinibelirlemiş KOBİ yardımlı firmalarda belirli süreli vergi desteğinin devlettarafından verilmesi gibi bazı isteklerimiz var.

Bizim için eğitim çok önemli. Aynı zamanda denizciliksektöründen sağlanacak istihdamın çok büyük olacağı inancındayım. Geçmişte Bodrum’daticari yat kaptanı, gemici yetiştiren bir okulun eski ortağı olarak, okulumuzunyılda 100, 150 tane ticari yat kaptanını denize kazandırdığımızısöyleyebilirim. Bu doğrultuda Milli Eğitim Bakanlığı’na bir çağrıda bulunmakistiyorum. Kısa zamanda büyük bir istihdam yaratacak denizcilik sektörünün ihmaledilmemesi ve ders müfredatında denizcilik eğitiminin konulması gerektiğinidüşünüyorum. Bunun yaratacağı istihdam 3  Gençten1 tanesini denize döndürecektir.Tekne üreticileri, tekne kullanıcıları ve sektör içerisinde mal ithal eden,üretim yapan herkes, bunu destekleyerek istihdamın büyük bir bölümünüoluşturacaktır. Geçmişte Osmanlı’nın Akdeniz’de İki Yüz Yıl hüküm sürüp bütün ticaretikontrol ettiği Dönem  denizciliği, bizebugün  de ışık tutmalıdır. Denize verilenönemin Petrol taşıma,Su savaşları gibi 22 yüzyıl ticaret gerçeğine hakim olmanın denizlerden  geçeceğini göstermektedir.

DENİZCİ UFKUN ÖTESİNİ GÖREBİLENDİR. Gelecek denizlerdedir.
                                                                                                                            F.MehmetTUNÇAY
                                                                                                                              Goat Denizcilik

DENİZE DENİZCİYE KISA BİR BAKIŞ


Sultan II Beyazıt 'ın Donanmanın gelişmesine verdiği önemin , Kanuni sultan Süleyman Döneminde vardığı nokta, Batılıların gözünde erişilmesi zor, büyüklüğü ile Akdenizin tümü ve Hindistan'a uzanan bir uluslar arası güç niteliğindedir.Osmanlı deniz gücünü ezbersel basit söylem içinde ele alanların Korsan reislerinin yönettiği bir donanma söylemi , günümüz ulusal ve uluslar arası araştırmacı tarihçilerinin 16 yüzyıl Akdeniz Deniz gücü ve ticarete olan yansımalarını ele alan yazılarında bunun çok basit anlatımla Venedik,Rodos,Portekiz deniz gücü üçgeninin yarattığı sindirilmişliğin tepkisi olduğu gerçeğini ortaya koydu. Rodos Hiristiyan mezhebi koruyucularının Rodos korsanlarına dolaylı desteği veren ticaret gemilerine saldırıp sağladıkları zenginlik,hiçbir Rodos şövalyesinin ilgili gemilerde bulunmaması için verilmiş yazılı talimatın sadece Osmanlı hükümetine karşı göstermelik bir centilmenlikten öteye gitmediği gerçeğidir.Bunun yanı sıra Venedik ile Memlük (Mısır) arasında zaman içinde oluşan ticari anlaşmazlıklar nedeni ile deniz ticareti yapmakta zorlandığı dönemde korsan faliyetlerinin doğu Akdeniz eğe üzerinde yoğunlaşması doğaldır.Portekiz deniz gücünün Akdeniz üzerindeki gücünü azaltması onları Ümit burnu üzeri,nden Hindistan ve basra üzeri deniz hakimiyeti ile ticaret yapmaya yönlendirmiştir. 16 Yüzyılda bahsi geçen tüm devletlerin bu anlamda ticari,Devlet kontrolünde savaşmak adına deniz filoları yanı sıra,Korsanlık faliyeti ile daha çok üç,beş gemilik dağınık korsan filolarına sahip oldukları ve billhassa elde ettikleri ganimetleri kendi bölgelerine yakın limanlarda satmak adına özel anlaşmalar yaptıkları biçimde örneğin savaşta Osmanlı donanmasında görev alan ve öğrendiği denizcilik deneyimlerini sulh zamanı kendi kurduğu 40 gemilik filosu ile korsanlık faliyetinde kullanan Kara Durmuş Reisin Osmanlıya verdiği zararların bedeli tüm gemilerinin yakılması kendisi yakalanamasa bile 70 adamının asılması ve evinin yakılması süreci ile son bulmuş bir sürecin Padişah fermanı ile verilmiş bir kararıdır.Savaş zamanı dışı gemi inşası ,top ve gemi donatıları adına yapılacak tüm işlemlerde yetişmiş insan temin etme faktörü tüm devletler için zor olan kısımdır.Osmanlı gemi inşa yapımcılığı Galata,Gelibolu,Karadeniz,Sakız adası üzerinde gelişirken kullanılan usta ve tekne imal sonrası kullanılacak,kürekçi,tayfa ve savaşacak asker temini ilgili Beylerbeyleri kontrolüne verilmiş iken,Ticari anlamda sulh zamanı korunacak ticari gemileri kollama görevi yapan donanmanın ise iaşe,ibade ve bedelleri yine padişah fermanı gereği Ticaretin Merkezi kıyı illeri ticaret erbaplarından (Selanik,Galata ) gibi alınan özel deniz vergileri ile sağlanma yoluna gidilmiştir.Ayni dönemde bu durum Venedik için ticaret gemilerini koruma adına ticari gemilerin silahlanması ve destek gemileri oluşturulması biçiminde ticari İhale yolu ile kazanan firmaya ihale edilmesi biçiminde yürütülmekte idi. Osmanlı denizci temini Türk,Rum,İtalyan,Dalmaçya bölgesi insanları ağırlıklı idi,belirli ölçüde esir kürekçi kullanılsa da bunların savaşta güç olarak diğer görevlerde kullanılmasını kısıtlamakta idi.bu anlamda donanmanın insan gücü evrenselliği yanı sıra tekne inşa ve silahlandırmada da İtalyan,Rum ustaların varlığı inkar edilemez.örneğin Gemi yapım Ustası '' Dere '' ve İstanbulda yaşayan ve Osmanlı hizmeti ile refaha ulaşmış ''Lerodano'' gibi ustaların yıllara verdikleri hizmetler onların bu görevlerde yeterince memnun kaldıklarını gösteren denizciliğin ,dönem içinde İmparatorluğun Ulusalcılık dışında bir güc olduğununda bir göstergesidir. Bu durum Çifçilik,Kara askerliği gibi konularda insan gücü istihdamı sağlayan Türk kimliğini denizden uzak tutan düşüncenin günümüz yansımalarına da örnek teşkil etmesi malesef düşündürücüdür.

MEHMET TUNÇAY
Uzakyol Kap.
Beğen · 
Mehmet Tuncay

Bir Öz Geçmiş, Belkide TAŞ.............


İnsanlar , yaşamları süresince taşlar fırlatır. Kiminin Taşı baş yarar, Kiminin taşı söz gibi yerer. Kimi suda kayar, Kimide nereye gittiğini bilmeksizin öylece atılır bir kenera. Birde etek teki taşları dökme vardır ki, deyme yin gitsin. Bazen aile içi mirasların paylaşımında, bazen de söylenecek son söz olduğunda yerine konur ki, buna Lafı gediğine koymak denir. Yiyen de ,uzunca süre sindiremez. 

Benim taşıma gelince daha hafif ve düz , suda kayan cinsten . Kıt kanaat ,çorbada tuzum olsun misali fırlattığım taş idi. Bugün Benim dışımda benden habersiz. Kaya olmuş . Geriye İnsanın gücüyle yerden alıp atamayacağı, büyüklükte. 
Sene 1997 Deniz Kuvvetlerin den müstafi olmamın onuncu yılı. Biraz Kaptanlık ,Çokça ticaret yapmışım.Ama ,bana benden uzak misali ,bir gecede karar verdim .Ortağa devrettim ticaretimi. Kapı pencere imal girişimi işimi. Eşim, ‘’Eğitim işine girelim ‘’diyor. Bense ne eğitimi derken ,Kartal- Dragos da buluyoruz kendimizi. İki yan yana evi kiralıyoruz. Amacımız eğitim tesisleri yapıp, salon, eğitim ekipmanı, yiyecek hizmeti vererek kuracağımız sistem içinde, o dönem revaçta olan ve Şirketler için gerekli personel standarlizasyon, eğitimleri veren bir yapı kurmak. Sözleşmeli Eğitmenleri barındıran, yada ,istekli eğitim şirketlerine ,mekan sağlayan bir kuruluş. Doğal mimari anlayış içinde İki Buçuk ay gibi bir sürede Sevgili Kardeşim Mimar Serdar BORA Tarafından Çizilen ve uygulanan bahçe alanlı, havuzlu,3 eğitim, 1 yemek salonu olan saklı bahçe misali bir yer çıktı ortaya. Adını LYRA koyduk . ( Kuzey Yarım Kürede Görünen Bir takım Yıldız ) Oğlumuz Sarp, Kız doğsaydı koyacağımız adı. 
İşler yoğun, Bense koordinatör gibi çalışmaktayım. Zaman hızla akıyor sene 1998 Karşımızda bir barınak işgali gibi duran yapıyı her seyrettiğim zaman , ‘’yahu diyorum kendi kendime.Burda niye bir yelken kulübü yok’’günler geçerken soruşturuyorum, Kartal Dragos bölgesi Ankara Yapı koperatifi zamanında bir kulüp kurmuş . Maksadı havuz ,sosyal tesis yapmak . Belediye ruhsatı almayı amaçlamış, ama sonunda mühürlenen bir havuz ortada olmayan bir yelken kulübü. Gençliğimde hatırlayabildiğim isimleri ile Suadiye ,İdealtepe, Maltepe,Pendik yelken kulüplerinin Milli emlak dışı, bir gecede geçen Kanun Hükmü Kararnamelerin azizliği ile yapılan sahil yollarına heba edilişleri . Ellerinden alınan çekek alanlarını geri almaya çalışan bir avuç fedakar üyesi ile kala kalışları. 

Halkla ilişkilerden sorumlu Arkadaşım Suna GÜÇ ile konuşup duruyoruz .Oda denizi sevdiğini belirtip ‘’Yahu Mehmet bey hadi gel şu kulübü kuralım’’ söylemine kayıtsız kalmam imkansız. Zaten artık popomun tuzlu sudan uzak kalış süresinin dolduğu hissi ,beni fişnekliyor. Lyra güvenlik Sorumlusu arkadaşım Yusuf Sancaklı da beni destekliyor. İkide bir ‘’ Mehmet bey aşağıdaki barınağı ben tek başıma yaptım. O tahta iskele kazıklarını tek ,tek elimle çaktım’’ ‘’ Yusuf diyorum, orası birilerince işgal edilmiş’’ , oda ‘’Olsun bizde gider konuşuruz bir bölümünü bize verirler ‘’ gibi konuşmalar yapıyor. Bizde gittik Liman reisleri Muammer ve Mustafa kardeşlere, derdimizi anlattık .Onlar biraz çekimser,bizden ne kadar zarar gelir hesabı yapmayı biryana bırakıp,çokça gönüllü olmasalar da liman ağzı bir bölümüne bir beton iskele yaparak Optimis teknelerimizi koyabileceğimizi ifade ettiler. Sıra kulübün kurulması işine geldi. Öncelikle İstanbul Bölgesi faal Kelken kulüplerinin Dernek tüzüklerinin temini ve incelenerek bize uygun tüzüğün hazırlanması çalışmasına başladık. Suna arkadaşım , İstanbul Yelken Kulübü Fin Sınıfı yelkenci arkadaşı Arif ERDEM ‘i tanıdığını ,bize bu konuda destek verebileceğini söyledi. Onu da kadroya kattık. Yine Arif’in Arkadaşı Yelken Sporcusu Nuri HEPAYDIN da Tüzük çalışmalarında bize destek verdi. Onuda Kuruluş listemiz üye Yaptık. O dönem Federasyon Başkanı Abimiz Azat Baykal’ı Lyra tesislerine davet ederek yaptığımız çalışmayı ve desteğini rica ettik. Oda bizi kırmadan ‘’ Siz Evraksal hazırlıklarınızı yaparak Dernekler masasına baş vurun. Ondan sonraki yolunuz uzun ve zahmetli ,ama biz bu süreçte size engel olmaz yardım ederiz’’ vaadi bizi yüreklendirdi. Tüzüğümüz hazır, Bayrağımız MDYİK ( Marina Dragos Yelken İhtisas Kulübü) logolu Dragos D Harfi temsilen (DENİZ sancağı lacivert Sarı çizgili) ortası Lyra’nın senbolü kaktüs çiçeği yıldızı fonu ile birleşmiş olacak şekilde, Kartal İlçe Dernekler Şubesine başvurumuzu yaptık. Bu sırada, Yusuf Mendirek ağzı beton iskelemizi bizim Lyra inşaat ustalarımızın katkısı ile döktü. Bir küçük beton çekeği de yanına kondurdu. İzmir den aldığımız 4 adet Optimis tekneyi de ters kapak yapıp iskele üzerine yerleştirdik. Donanımları ve yelkenlerini Lyra da yaptığımız havuz yanı kulüp ofis depomuza yerleştirdik .Antreman şamandıra ve demirlerimizle,can yeleği ve bazı avadanlıklar içinse alımlarımızı hızlandırdık. Bir adet eğitim güvenlik bot alımı için , 25 Hp Yamaha motoru ile 3.20 Yamaha botu , Sevgili Abim Yavuz Sipahioğlun’dan sipariş üzerine monte edilmiş halde teslim aldık.

Yaptığım hesaplar ile bir kulübün ayakta kalarak üye potansiyelini oluşturması,ekipman,sporcu gideri gibi konularda bir müddet finansmanı Layra’nın yüklenmesini kararlaştırdım.Zaman içinde bu yükün oluşan üye aidat gelir ve bağışları ile karşılama hedefime daha çabuk ulaşabilme adına bazı düşünceler oluşturdum. Ticari anlamda Denizden sağlanacak gelirin Spora dönüşmesi adına ne yapacağımı düşünürken Arif, ortaya bir fikir attı . Attı da bu fikrin benim için biraz pahalı bir fikir olduğu gerçeği ,Teknenin Fiyatını duyduğumda beni biraz sukutu hayale uğratsa da, çok gerçekçi bir düşünce idi. İstanbul bölgesi içinde Yetişkin deniz severleri yelken,denizcilikle buluşturma adına yapacağımız kaptanlık eğitimi bu geliri bize sağlayabilirdi. İki Aşamalı vereceğimiz kurslarda Önce Center_Boat Yelken , daha sonra İleri seviye Yelken -Kaptanlık eğitimi başlıkları bana sevimli göründü. Ama tek eksik dört nal misali teknelerdi. Derhal arabamı sattım. Peşinat yaptığım bu para ile Lizing yaparak 1 adet Hunter 310, 1 adet Hunter 1.70 sipariş ettim. Arif Eğitim programları ,Ders saatlerini ,Suna Sağlık,Güvenlik konular gibi çalışmaları ve ders notlarını hazırlarken , ben kulübün Kurucu üyelerinin oluşturulması,Derneğin ilk olağan kongresinin yapılması adına ,çalışmaları hızlandırdım.

Kurucular : F.Mehmet TUNÇAY,E.Güliz TUNÇAY,Müfit KANUNİ,Şahit KANUNİ,Suna GÜÇ, Nuri HEPAYDIN ,Turgut ERDAĞ gibi isimlerden oluşuyordu. Kulübün adını Yelken İhtisas kulübü adı altında toplama karar,kademeli olarak Optimis Sınıfından başlayarak zaman içinde kulübü diğer sınıflara taşıma fikrini benimsememizden kaynaklandı. Matbu evrakların basılması,kartvizitler,antetli kağıt ve diğer basılı evrakın temini ile kulübe üye kaydına başladık. Lyra havuz faliyeti,ve restoran hizmetleri gibi konularda kulüp üyelerine %20 indirim vererek aktif sosyal üye edinme ve kulüp aidat bedeli ile gelir elde ederek bir fon oluşturma işini hızlandırdık. Yaptığımız çalışma meyvasını vermiş İlk olağan kongre sonucu Yönetim ve denetim kurullarımızı seçerek,Sportif faliyet esaslı Komodorluk görevini üstlenmiştim.Geçen 3 aylık süre sonunda 40 kişilik bir sosyal üyelik oluşturmayı başarmıştık.

Hunter 310 Teknemizin ithali yapılmış ve adını Momi koyduğumuz teknemiz Dragos Balıkçı barınağındaki yerine kıçtan kara bağlamıştı. Okulların Yıl sonu tatilini fırsat bilerek gerek çevresel tanıdık ,gerekse afiş ve pankartlar ile çocuklara yönelik Optimis eğitimini başlatacağımızın duyurulması ile başlayan talepler içinde Oğlum Sarp, Rahmetli Kardeşim gibi yakınım Ömer’imin oğlu Çınar ile başlayan, Peşi sıra bugün Kulübümüzün Başkanı, Yöneticisi,Yelken Hakemi sıfatlarını taşıyan Arkadaşlarımın Çocuklarını alarak kulübe müracatları, ikinci kuşak kulüp sporcularını bugünlere taşıdı. Hakan ERTUNK,Somer BÜYÜKAKKUŞ , Mustafa ÖZTÜRK ,Yusuf SANCAKL ve Eşleri Yelken Annesi, çocukları yeri geldi sporcu,yeri geldi,abi,yeri geldi kaynak ustası,yeri geldi Antranör yardımcısı Monitör oldular.

Yetişkin Yelken Eğitimlerimiz İstanbul bölgesi içinde gördüğü ilginin yanı sıra, bize sağladığı gelir ile de Kulüb ‘e katkı yaptı. Fuarlara katıldık.Yat yarışlarına katıldık ,dereceler aldık. Bu süreç bize yelken camiasında dosluklar, tanıtımlar sağlarken Açık Deniz Yarış Kulübü Müdürü olan Bahriyeden Büyüğüm Abim Cahit ÜREN ‘in desteği de yatsınamazdı. 
Sevgili Kardeşim Hakan’ın’’ Ben sizin arkanızdayım tüm devlet ile çözüm gerektiren işlerde size destek vereceğim ‘’söylemi üzerinde gelişen Birlikteliğimiz, Milli Emlak ,Belediye,Zabıta gibi olumlu olumsuz engelleri aşmada bana güç verdi.

Yusuf kardeşim ile bir gecede verdiğimiz karar ile , artık liman ağzı Muammer Mustafa reislerin işgali alana yaptığımız beton iskele üzerinde konuşlanmaktan vazgeçtik.( Kıyıda balık tutanlar yemlerini bizim ters kapak ettiğimiz optiler üstünde balık kesme sehpası haline getirilince ) bizde Koyun Lodosa açık tarafı olan kayalıklar üzerine geçmeyi seçtik. Süratle, nerdeyse iki gecede yaptığımız ve Lyra’nın tadilat sonucu çıkan ahşap kalaslarını kullanarak oluşturduğumuz tekne deposu, demir ayaklar üzerine ağaç dizerek kısa sürede çekek rampasını da oluşturmamız ile son buldu. Artık deponun önüne seren direğimizi kaynaklamış ,Türk bayrağımızı serene , kulüp forsumuzu direk tepesine çekmiştik .İki hafta sonra yaptığımız depomuzun , üstünün açık oluşu sonucu ilk zayiatımızı yelken direklerini Çingenelere çaldırarak verdik. Geç olsa da sonra üzerini süratle kapadık. Artık Yelken antrenör temini ile benin ilk startı başlattığım ve sadece oğlum Sarp ve Çınar’a verebildiğim ilk dönem optimis eğitimi sonrası , bu işi yürütecek Antrenör genci , Yat fuarında bulmuştum.’’Kaan GÜNGÖR ‘’ Kapanmış Pendik Yelken Kulubü sporcusu iken , Hepimizin Büyük üzüntüler yaşadığı Kocaeli depremi uzantısı Silivri önlerini vuran artçıları ile Babasını kaybetmiş Kardeşi Milli Yelkenci Begüm GÜNGÖR ile Fenerbahçe Spor kulübüne transfer olmuş, Yaşam mücadelesini , Ailesine verdiği destekle sürdürmeye çalışan bir kardeşim idi. Kaan hem Antrenör hem de yat yarışçısı olarak kulübümüze destek verdi. Geçen süre içinde Beraber Yat Eğitimlerini de yürüttük. Zaman içinde Ortağım da oldu.
Artık ikinci kuşak sporcuların oluşması adına verdiğimiz çabalar, Hakan,Somer,Mustafa kardeşlerimin çocukları ile başlayan sürece girmişti. Kayalıklar üzerinde yapılaşmamız hızlanmış , Önce Hakan ile Milli Emlak Ziyaretimiz meyvesini vermiş ,Ecri Misil oluşturma çabalarımız 150/200 m2 alanı tel örgü ile çevirmemizi sağlamıştı. İki Göz Oda ve Bir Tuvaletten oluşan konteynır satın aldık. Kayaların üzerine beton döküp Konteynırı yerleştir dik . Demir ayakları beton içi bırakıp denize İki metre uzatarak üzeri ahşa kaplı bir iskele oluşurduk. Ahşap rampa ucuna beton döküp üzerine Bot kaldırma Bumbası yerleştirdik. Soyunma giyinme işi için bir kapalı alan ve tuvalet i böylece sağlamış olduk. Tüm bu işlemleri yapar iken , var olan Park Bahçeler Md .Lüğü ‘ne ait su deposundan elektirik çekip kaynak yaptık. Seyyar su deposu yaparak ,seviye farkı ile ilk etap su sorunumuzu taşıma suyla çözmeye çalış tık,bazen park bahçeler tuvaletlerinden hortumla suda çektik.Tabi tüm bu çekmeler , bugün için varılan noktanın kıymeti adına ‘’Ne çektiğimizi biz biliriz’’ dedirtiyor. Sıkça yaşanan Zabıta baskınları,’’Yahu biz ecri Misil ödüyoruz’’ safsataları içinde yıkacağız söylemlerine direnip, Dozer ve kepçeler önüne yatmalar, bazen sert, bazen yumuşak itişmeler ile günler birbirini kovaladı. Biz ise çaktırmadan tel örgüleri bir parça dışa doğru öteleyip alan kazanır iken ,Hakan ve Somer ile yaptığımız Belediye seçim sonrası Başkan tebrik ziyaretimiz sonucunu verdi. Başkan’ın kulübü yerinde görmesi ve dertlerimizi dinleme zahmeti sonra sı , İlk yelken yaz okulu projemizin sunduk. O dönem içinde Ben Komodorluk görevini devretmiş ve Kulüp Başkanı sıfatı ile diğer kulüpler arası ve Federasyon ilişkilerini yürütmekte idim. İstanbul il Ajanı olan Rahmetli Abim Asker Mustafa’nın (Dz.Em.Alb Mustafa ÖZER ) yardımcılığını da üstenmiştim. Mustafa Abi ile beraber olduğumuz gecenin ertesi sabahı kalp krizine yenik düşmesi üzüntüsünü yaşamam ,bana onun adına bir yat yarışı yapmam gereğini hatırlattı. Bu yarışı Dragos Sarı Kayalar Alb.Mustafa ÖZER kupası olarak yarış takvimine soktuk. Tüm Centre_ Boat sınıflarına açık Kartal Belediyesi Yarışını düzenleyip ,Belediye Sponsör lüğün de bu yarışı icra ettik.Yarışın günü esen rüzgarın dozu ve yönü sanki bizim ısmarlama elbise diktirdiğimiz biçim de geçti. Koy yönünde Orsa ve pupayı hedefleyen bir yapıda esen rüzgar ,eşliğinde Belediye tarafından sahile kurulan oturum ve takların üzerinde çevre halkının da seyrettiği türübün sporuna dönüştü.Başta Federasyon temsilcileri, Yalçın GÜRKAN abim,İl ajanımız Sevgili Mustafa ÇAĞATAY’, Baş Hakem Selma UCA , kardeşlerimin de verdiği teknik ve manevi desteğin yarattığı sinerji o güne kadar Kartal sahilinde görülmeyen ,oturarak yelken yarışı izleyebilme rekoru kırdı. Belediyenin hazırladığı ödüller dağıtılırken, sporcuların teknelerinle kıyıya sokularak halkı selamlamaları avantajı bize geleceğe dönük Belediye Kulüp ilişkileri geliştirmesi açısından büyük moral oldu. Gelişen günlerin Proje takvimi ,Kartal Belediyesi Yelken yaz Okulu projesini gündeme taşıdı. Okulların Kapanmasına mütakip geçen, bir iki haftanın dinlenmesini yaşayan çocuklara yönelik 7/8 yaş başlangıçlı Ücretsiz, Optimis yelken eğitim uygulamasını başlattık. Projenin yürütülme biçimi Belediyece yapılan söz lü,yazılı,duyumlar ile ortalama 20 çocuktan oluşan ve 15 günlük 3 dönemi içeren kurs kayıtlarının alınması ile başladı.Emniyet botu yakıtı, antrönör gideri,sair giderler adı altında Kulübümüze Belediyece yapılan bağış ile başlattığımız bu uygulama, ilk dönem başarısı ile güvenli bir sosyal sorumluluk projesi biçiminde gelişti.O dönem Antrönörümüz Kaan’a yardımcı Monitör ve gelecekte Lazer Sporcumuz olmasın hedeflediğimiz, Kapanan Pendik Spor Kulübü sporcusu Serkan SEVİM kardeşimizi de kulüp çalışanımız ve MDYİK Kulübü İktisadi işletmesi olması amacı ile kurduğum Marina Dragos Tur.Tic.Yat İşlt şirketinde Kaan ile birlikte işe başlattım.Eğitimler semeresini vermiş ortalama Altmış öğrenci Yelken,Deniz kültürü ile tanışmış oldu. Bu çocuklar arasında yetenekli gördüğümüz gençlerin velileri ile yaptığımız ikili görüşmeler sonucu, lisanlı Sporcumuz oldular. İmkanlarımızın kıt olduğu gerçeğinin bilincini taşıyan ve maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen Sevgili velilerimiz bugün Kulübümüzün Destekçileri,Yöneticileri. Şu an kulüp sporcusu olmanın yanı sıra Ağabeylik edebilecek yaşa gelen bu Üçüncü kuşak sporcularımız içinden Milli Sporcu çıkarmanın Gururunu Başkan olarak bulunduğum dönemde yaşayamama rağmen ,bir kulübün 10/15 sene gibi bir emeğin ürünü olabilme gerçeği de yatsına maz. Bir ve ikinci kuşak gençlerimizin bugün Kaptan,Gemi inşa Mühendisi,Antrönör,Yelken Eğitmeni,Yelken Tasarımcısı,Uygulamacısı ve Deniz Malzeme satış ticareti gibi konularda uzmanlaşması ile ne derce doğru bir iş yaptığımız gerçeğini gözler önüne serdi. Girdiğimiz ve düzenlediğimiz yarışlara ilaveten Daha sonra Gelenekselleşecek DİNO CUP adı altında geçmiş kuşak yelkencilerini dönem kuşaklar içinde ödüllendirdiğimiz ,Renk Puan dışı gülmece yarışımızı da ekledik. İlk Yarışımız En Yaşlı Yarışçı Halukça Abimiz’in liderliği ile gençlere ve çocuklara unutamayacakları yarış görüntü hediyesi verdi.
Sene 2001 Bir proje üzerinde çalışıyor, Bunun için öncelikle yeni tekne siparişi vermeyi hedefliyorum; 
Beneteau - Tez Marin firmasına 411 Model Oceanis bir tekne sipari ile başlayan ve Beneteau Sailing School ile devam eden bu süreç. Öncelikle Hedef, Ben Mehmet Kaptan (Homoto Yoşi ) namı değer Fare Prens Splinter, Ninja Kaplumbağalar ; Hakan Ertunk ( Leanardo) Lider Karekterli , Yusuf Sancaklı (Rafhael) Kızgın ,Sert karekterli, Kaan Güngör (Michelengelo) Haylaz karakterli, Somer Büyükakkuş (Raphael ) Hırçın Karakterli.( Ekibe Mazereti dolayısı ile Bozcaada da katıldı ) isimleri üzerine kurguladığımız bu proje ile Siplinter İsmini verdiğimiz Teknemizi Prens Homoto Yoji komutasında Fransa dan Türkiye’ye getirmek. Bu yol boyu izlenilen rota,Yelken seyir görselleri,Fırtına,şartları tekne içi yaşam kuralları,görev dağılımları,vardiya tutmalar ve uğranılan limanların tanıtımını içeren bir sunum ile filme çekmek ve profesyonel anlatım ile TV Kanallarına belgesel oluşturmaktı. Hazırladığımız Türkçe,İngilizce Sponsör dosyalarımız ile bize yardımcı olan ve Yat yarış ekibimizden takım arkadaşımız Funda’nın katkıları ile (Gazetecilik,basın halkla ilişkiler işi yapıyordu) kapı kapı sponsör aramamızı başlattık. Malesef dönem dünya kupasına katılma hakkı kazanan Türk Milli Futbol Takımına, tüm firmaların verdiği Sponsör destek sonrası bütçeleri bize kalmamış, sadece Helly Hansen ve Dagi İç giyim Firma sahibi Sevgili Arkadaşım Uzakyol Baş Müh. Şükrü kardeşimden Kıyafet desteği alabilmiştik. Bizde kendi çekimlerimizi Video ile kameraya almak ve kurgulayarak CD oluşturmak, sektör dergilerinde yazı dizsi yapmak biçiminde hedef koyduk. 
Seyir süresince Kulübün idari işlerinin ve Yetişkin Yelken eğitim Faliyetlerinin yürütülmesi konularını Sevgili Denetim Kurulu başkanımız Abim Kaptan Turgut ERDAĞ üzerine alma lutfunu gösterdi.Turgut abi o sıra MDYİK TY -1 (Temel Yelken )ve MDYİK İY-1 (İleri yelken ) not kitaplarını hazırlamakla meşguldü . Yetişkinlere Similasyon üzeri GOÇ Telsiz Eğitimi veriyordu.
Anılan seyir öncesi harita,seyir yardımcıları teminimiz,izlenecek rotalar üzerindeki çalışmalarımızı Hızlandırdık. Hazırlıklarımızı tamamlayıp İzmir Hava limanı Çıkışlı Uçuş ile Paris, Tulus Ara uçuşu, peşi sıra Araç kiralamamız ile Gurrisan Tekne teslim Limanına varıp Teknemizi Alen Peguiet ‘den teslim aldık .Yaptığımız Yakıt ve Yiyecek ikmaline sonrası seyrimiz ;
Fransa Gurrisan çıkışlı 75/90 Derece rota ile izlenen yol ile Tulon’a, 145/170 Derece arası izlenen rota ile Korsika Bonnifacio’a , 90/100 derece rota izlenen yol ile Roma (Turistica Marina) ya , 165/180 derece rota aralığı ile izlenen Napoli Capri adası na ,Devam edilen 145/150 derece aralığı izlenen çizme ucu dönüşü ile Mesina kanalı Reggio di Calabria ya vardık.Yakıt ikmaline mütakip , Tek rota Adriyatik de Karıncalar Su içerken sakin havada 65/90 aralığı izlenen rotayı ,Yunanistan Kefolonia adasında tamamladık .Yol boyu Büyük balıkçımız Raphael Yusuf ona Aldığımız oltaların hakkını veremedi !!( Mazereti Bendeki oltalar bu denizlere uygun değil ) söylemine inansak da sonuç balığı ancak,Kefolonia adasında Costa’nın yerinde yiyebildik. Ada startı ile başlayan seyrimiz, Petras bölge seyrine mütakip (o dönem Petras köprüsü inşa edilmemişti) Corinthian Canal geçişine takiben Pire limanı, Atina Plaka Yemek ve sirtaki molası sonunda,Yunan sahil güvenliğince istenilen evrak trafiği beni gerdi .Halatlar fora deyip hızla liman çıkışını arkamıza bakmadan yaptık. Kia adası arasından sürdürdüğümüz tek rota 35/45 derece arası açık deniz seyrini , Türkiye Bozcaada da tamamladık. Türk toprağına ayak basışımız , Rafael kaplumba Soner’in Ekibe dahil oluşu ile akşam Koreli’de yediğimiz Balık rakı muhabbeti ile şenlendi. Çanakkale boğaz geçişi,Mehmetçik anıtı Selamlanması,Gelibolu Boğaz çıkışı ile başlayan Fırtına sonrası artan 45/55 Knot arası bindirmeleri tüm seyir boyunca yemediğimiz denizlerin , Marmara Çukurunun da bir Okyanus olduğunu bize hatırlattı. Kuzey batıya yükselip ,Marmara Ereğli,Tekirdağ kıyı sokulma seyri ile Fenerbahçe Setur marina intikalimiz ile son bulan bu süreç , benim geçmiş bahriye deneyimlerimi %45 yelken seyri ile süslediğim bir Dejavu ya, arkadaşlarımı ise güzel bir deneyim ile açık deniz seyri tecrübe,vardiya tutma, paylaşma, Rota çizme,mevki koyma gibi deneyimler kazanmaya sevketti. Seyir sonrası Bronzlaşmış tenlerimiz ile Lyra tesislerinde Sevgili Turgut’un Defne yapraklarını boynumuza taktığı o Hoş, Güzel karşılama töreni ,Şampanyalarımızı yudumlayarak son buldu. Liman Video çekimlerimiz, Yelken seyri görüntülerinden derlediğimiz Cd .lerimizi Firmalarla paylaştık. Lyra tesislerinde Helly Hansen kıyafet defilesinde barko vision aracılığı ile sunumlar yaptık.Yeknen Dünyası ve Marin Aktuel dergilerinde yazı dizisi biçiminde görsel destekli yıl içi sayılarında yer aldık.
Yıllar hızla akar iken Kulübümüz Federasyon neznin de tanınmaya,Yeni Derneksel örgütlenmeler içinde var olmaya gayret gösterdi. Kurulan Amatör Denizci Derneği başlangıç çalışmaları içinde bulunduk. Arkadaşlarım, ar Dernek üyeliği içinde görev ve sorumlulukl aldılar.BenDanışma Kurulu üyeliği görevini yürüttüm. Kurulma aşamasında olan bazı yelken kulüplerine Hukuki destek,İmkanlar dahilinde Teknik destek verdik. 
Kıyı kanununda yapılan değişiklikler sonucu Milli Emlak daireler yetkilerinin Belediyelere devri ile başlayan, Daha sonra Yürütmeyi Durdurma kararı ile değişen kıyı kanunu içindeki 1/1000 planların çizilme aşamasına, Şans eseri askıda görerek ,olaya Müdahil olan Av.Kardeşim Somer Büyükakkuş ve Hakan Ertunk’un acil davranarak yaptıkları itiraz, Bayındırlık Bakanlığı yansıması ve gelen heyetin bizim lehimizde verdiği karar ile değişti. Dragos koyumuz ve Bulunduğumuz alanın Deniz sporları merkezi olarak tescili ile artık varlığımız bir anlamda yasallaşmış oldu. 
2000 -2003 sezonu yat yarışları Dragos Sarı Kayalar Kupası adı altında devam etmekte, Teknemiz Splinter ,Yat ekibimiz Hakan Ertunk,Somer Büyükakkuş,Derya Özdemir,Kağan Güngör,Serkan Sevim Tek Bayan Baş adamımız Funda’nın da çeşitli yarışlara katılım desteği ile süren 2003 Sezonunda Naviga Suadiye Cup da Loa Klasman da 3 etap birinci olarak , yarış sonucu Büyük ödülü almaya hak kazandık. İzmit Yelken kulübü yarışları,Dz .Kuvvetleri, Donanma kupası, Dz Harp Okulu Kupası Bosfhorus cup,Burgazada Yat ve Deniz kulübü, Boğaz yarışlarına katılmaya özen gösterdik. 
Deniz Lisesinden Beri Arkadaşım, Sevgili Kardeşim Kulüp Yönetim Kurulu Üyesi Derya ÖZDEMİR ile başlayan Yaz dönemi Tekne transfer işlemleri 2008 yılına kadar aralıksız yılda 1 /3 tekne transferi yaparak, Yurt Dışı ,(Fransa yada İtalya )dan,Yurt içi (Bodrum,Marmaris ) den tekne getirerek devam etti. Bazen transfer işlerinde Yusuf kaptan da yardımcım oldu. Ayni anda 3 tekne transferi yaptığımız bir işin gereği Kaptan Yusuf Sancaklı, Kaptan Derya Özdemir, Ben,Yine yelken eğitimi verdiğim ve dostum olarak teknesini de transfer ettiğim Kaptan Cengiz Gürkan’ı da alarak yaptığımız seyirde üçüncü teknenin ekibi Profesyonel Denizci Arkadaşım İst Yelken Kulübü Sporcusu Kaptan Edip Ürer ve Hamit İslam da bize destek verdiler. Ortalama 12/15 gün aralıkla Fransa Gurrisan - İstanbul etaplarımıza nazire, bir transfer gereği , Kaptan Yusuf sancaklı ile yaptığım Roma – Bodrum 1200 mil etabını non Stop 6 günde yaparak Kendi rekorumuzu egale ettik.
Geçen yıllar, Kulüp Başkanlık görevimi devretme anının artık geldiği kanısını bende oluşturmuş,Beraber omuz verdiğim ,Hakan,Somer,Derya gibi arkadaşlarımın ısrarları olsa da 2008 yılı Olağan kongre dışı yaptığımız devir teslim ile Başkanlığı Kardeşim Avukat Somer Büyükakkuş’a devrettim ve Denetim kurulu başkanlığı görevimi bu güne kadar sürdürmekteyim.
2008 Yılından sonra geçen dönemin Hatırasını dilim döndüğünce anlatmaya gayret ettim.MDYİK Kulübünün şu an vardığı yer ,o küçük suda kayan taşın devindiği ,Kocaman kayanın zerresinde bir katkım oldu ise helalim olsun. Benim hikayem burada son buldu.Bundan sonra üst üste konan taşların anlatımı onları koyanlarla kıymet bulacak . Sanırım kulübümüz sosyal tesisi olmayan, sadece spor yapan bir kulüp modelinin var olan yegane temsilcisi .’’ Deniz varılası bir liman ,Limansa hayali kurulan bir denizdir. ’’ DENİZCİ OLUN ,DENİZLE KALIN.

F.Mehmet TUNÇAY
Uzakyol Kaptanı
MDYİK .Den.Krl.Bşk.

Adaların Hüzünlü Tarihi

Adaların Hüzünlü Tarihi


Sene 1967-68 Ortaokul öğrencisi bendeniz .Asker babanın oğlu tıraş olup gelince berberden,bir teftiş geçer. Berber sonrası beğenilme dir. Bazen mevcutlu ,bazen mevcutsuz tekrar berberin yolu tutulur .İsteğe uygun rötuştan geçirilir. Bir değil, iki değil .Hava sıcak temmuz ortası, ‘’Olmamış git bir daha Kestir’’. Komutu gelince dayanamadım artık . Bulu çağımın başlayan isyanı gittim,oturdum,vurdum kafamı, sıfıra . Beni bekleyen ‘’ Bu ne halin eşeğe dönmüşsün’’ lafına inat günler geçti.

Baba Yassı ada komutanı , He,Heyt o ada ki 18.3 hektar yüz ölçümü, 180X740 mt 2 eni boyu. Dördüncü yüzyıldan kalma . Bizans’ın Platea Manastırını barındırır , Manastır altı zindanları ile. Bizde ada zor alınır. Kıbrıs Adasını altı ay kuşatır Osmanlı . Lala Ahmet paşa komutasında, Padişah bir dakika da verir İngiliz’e . Abdülmecit efendimiz de öğle yapmış. Vermiş İngiliz Sefiri Sir Henry Bulver’e 1859 da Yassı adayı . Oda yapmış üstüne surlu kuleli evini. Ama bir söylenti çıkmış, ‘’ İnşaat sırası kazımın da altın ve mücevher çıktı ‘’ toprağından . Abdülmecit efendimiz , Hop demiş , senden aldım,verdim Mısır Hidiv’i İsmail Paşa’ya .Gel zaman ,git zaman Cumhuriyet ilanı ile 1950 ye kadar kalmış ada boş. 1952 yılı Dz. Kuvvetleri Denizden kara tesisleri konuşlanma dönemine girmiş .Ada da olmuş Eğitim tesisi. Sene 1993 kadar sürmüş görevi .E tabi 1960 unutmak mümkün değil , Yargılamaları. Silivri olmuş Demokrat Partiye ada. O yüzden cezalı. Her ne kadar şu günlerde ( Hürriyet adası ) deseler de bence Hürriyet insanların, Adaleti arayan vicdanların da. Neyse uzatmayayım, Sene 1968 dedim Ada Dz.Kuvvetleri için önemli Dokuz katlı yatakhane binası,eğitim binaları,kapalı spor salonu,futbol sahası,teknik destek binaları,büyük fırını, bir dönem Marmara yönüne kara top batarya atışları yapılan notam lı sahaya bakan topları,çöplük,zindanlar, Sefir İngiliz’in yaptığı surlu binası önü (komutanlık binası olarak kullanılır) idi. Vasıta motoru ve adaya haftada bir uğrayan ve Yedek subay adayları, Ast .Subay hazırlık öğrencileri,Er ve Erbaşları taşıyan Şehir Hatları Suat/Ülev misali sitimli vapurun yanaştığı iskelesi ile Yası Ada. Suyu taşıma su gelirdi , Bostancı’dan . TCG .Pınar’la. Elektirik ise, büyücek jeneratörle. Dile kolay kırk bir sene hizmet etti Kuvvete ada. Kimler geldi,kimler geçti.Top kursları,elektirik,elektronik,serdümen,vardabandra,telsiz,fırıncı,ahçı….vs kursları ile .1993 de Amerika’lı verince Karamürsel’i kolay terk etti Kuvvet , Adayı. İdamesi zordu belki. Sonrası Hüsran. Bir ara verildi İstanbul Üniversitesi Su ürünleri Yüksek Okuluna. Kuvvet işletememiş , tabi duramadı fazla üniversite de . Terketti oda ,diyarı Yassı Adayı . Yıllar geçti Ada oldu Hürriyet adası , Kuşlar Martılara. Binalar viran,Spor salonu tahtalarını bile yakmışlar, Isınmacasına . Binalarda cam ,odalarda kapı kalmamış . Zindanlarda belki buluruz misali ,Sir. İngiliz den kalan altını. Kazma kürek girişmişler Hürriyet i ararcasına elleri boş, adada
. 
Babamla gidiyoruz. Sabahları geliyor Jip . Bostancı son durak.Çınar önü Karakol da iniyoruz . Vasıta motoru (Komutan Motoru) bekliyor bizi . Lopster tarzı .Ast.Sb Komutanı Selamlıyor babamı, biniyoruz.Oradan yetişme serdümen Er usulca kalkıyor iskeleden .6.5 mil ortalama 12 Knot süratle 35/40 dk bir sürede varıyoruz ,tabi hava sert lodoslu değilse adaya. İskelede nöbetçi heyeti tekmil hazırol da . Selamlıyor babam ,sanki o gün ilk gördü onları ,sıkıyor ellerini. Yürüyor komuta katına merdivenlerden,ben sevdiğim işi yapmalıyım. Beni bekleyen sandalla posta erin peşi sıra seğirtiyorum , balık tutmaya. Her gidişim de, bazen Atölyelerde kaynağa, sarı ,pirinç dökümüne Bazen de , futbol sahası spor sahati arası toplarında, koşturmacasına.

Günler geçer demiştim ya kafa sıfır traşlı. Mezuniyet günü geldi çattı, adanın sakini Öğrenci Subay’ı,Ast Subayı,Erin’e . Ben bu halde gelmem diyorum .Babam geleceksin diyor. Sonunda formül bulundu, güzel bir İşbaşı kepi geldi kafama uygun. Ada o gün şen, Özel vapur kalkmış Eminönü, Kadıköy , Yassı ada uğramalı. Veliler geliyorlar. Lodosta bazen günlerce izne çıkamayan öğrencilere inat. Spor salonu süslenmiş . Kürsü,ses düzeni ,tabi yukardan aşağı Alay sancakları,Flamalar . Yassı ada yazıyorlar 1968 Mezunları İşaretçi erler. Babam gururlu. Konuşma yapıyor.O an gözüme büyük görünüyor.Dev gibi, O an diyorum Bende olmalıyım. Dz.Subayı. Çok değil iki yıl sonrası. Alkışlar Astğm.Ali………….Veli , Alıyorlar eğitmen Hoca Sb,Ast subayların dan , diplomalarını. Sıra erler’e geliyor. Ben artık biraz sıkılmış, bitse de gitsem top oynasam misali lay,lom o an babamla göz göze gelişim ,Başını salladı gel der gibi ,eğildim ,dedi ‘’ Serdümen erlerin ilk üçünün diplomasını sen vererceksin’’. Ben şaşkın,biraz mahçup ,alkışlar arası yürüdüm.Verirken diplomaları olmuştum dev, büyümüştüm babam gibi
. 
Sene 1979 ,Balık adam kursunu son haftası. TCG. Atakla geldik adaya . Biraz hüzün,biraz kırgın camları kırık komutanlık binasından yukarı çıkamadım. İçimi kapladı kara bir bulut , olmamalıydı dedim böyle ,Benim çocukluk adam . Yinede dalarken adanın derinine 40 metrede. Rengi kırmızı deniz yıldızı ,Ağzı açık Pina nın üstünde , takılınca gözüme , Onlar gibi hür olmalı dedim ve rahatladım.

Böyle bir adanın sonu bu olmamalıydı. Yetiştirmişti 42 yıl ,cehalete inat Serdümenini,aşçısını,fırıncı,motorcusunu. Meslek sahibi yapmıştı, gelecek hayatların da onları . Kendi toprağını sakıncalı ilan eden zihniyetin ,Hürriyet adası .Hür olmak Beyinde ,Şairin dediği gibi O adanın saat çiçekli kaktüsleri özgür bakılmasa bile gür çıkmakta. Ada kuşları özgür.Yok olan adanın hikayesi gibi Atlasın okyanusunda , kuşlar dönecek denizin üstünde, varmış gibi dalacaklar hayali adaya ölümüne. Gün gelip birileri hatırlayacak ,unutturulmaya inat.

MEHMET TUNÇAY
Bende Gençtim , 13 ünde