2 Şubat 2015 Pazartesi

DENİZE DENİZCİYE KISA BİR BAKIŞ


Sultan II Beyazıt 'ın Donanmanın gelişmesine verdiği önemin , Kanuni sultan Süleyman Döneminde vardığı nokta, Batılıların gözünde erişilmesi zor, büyüklüğü ile Akdenizin tümü ve Hindistan'a uzanan bir uluslar arası güç niteliğindedir.Osmanlı deniz gücünü ezbersel basit söylem içinde ele alanların Korsan reislerinin yönettiği bir donanma söylemi , günümüz ulusal ve uluslar arası araştırmacı tarihçilerinin 16 yüzyıl Akdeniz Deniz gücü ve ticarete olan yansımalarını ele alan yazılarında bunun çok basit anlatımla Venedik,Rodos,Portekiz deniz gücü üçgeninin yarattığı sindirilmişliğin tepkisi olduğu gerçeğini ortaya koydu. Rodos Hiristiyan mezhebi koruyucularının Rodos korsanlarına dolaylı desteği veren ticaret gemilerine saldırıp sağladıkları zenginlik,hiçbir Rodos şövalyesinin ilgili gemilerde bulunmaması için verilmiş yazılı talimatın sadece Osmanlı hükümetine karşı göstermelik bir centilmenlikten öteye gitmediği gerçeğidir.Bunun yanı sıra Venedik ile Memlük (Mısır) arasında zaman içinde oluşan ticari anlaşmazlıklar nedeni ile deniz ticareti yapmakta zorlandığı dönemde korsan faliyetlerinin doğu Akdeniz eğe üzerinde yoğunlaşması doğaldır.Portekiz deniz gücünün Akdeniz üzerindeki gücünü azaltması onları Ümit burnu üzeri,nden Hindistan ve basra üzeri deniz hakimiyeti ile ticaret yapmaya yönlendirmiştir. 16 Yüzyılda bahsi geçen tüm devletlerin bu anlamda ticari,Devlet kontrolünde savaşmak adına deniz filoları yanı sıra,Korsanlık faliyeti ile daha çok üç,beş gemilik dağınık korsan filolarına sahip oldukları ve billhassa elde ettikleri ganimetleri kendi bölgelerine yakın limanlarda satmak adına özel anlaşmalar yaptıkları biçimde örneğin savaşta Osmanlı donanmasında görev alan ve öğrendiği denizcilik deneyimlerini sulh zamanı kendi kurduğu 40 gemilik filosu ile korsanlık faliyetinde kullanan Kara Durmuş Reisin Osmanlıya verdiği zararların bedeli tüm gemilerinin yakılması kendisi yakalanamasa bile 70 adamının asılması ve evinin yakılması süreci ile son bulmuş bir sürecin Padişah fermanı ile verilmiş bir kararıdır.Savaş zamanı dışı gemi inşası ,top ve gemi donatıları adına yapılacak tüm işlemlerde yetişmiş insan temin etme faktörü tüm devletler için zor olan kısımdır.Osmanlı gemi inşa yapımcılığı Galata,Gelibolu,Karadeniz,Sakız adası üzerinde gelişirken kullanılan usta ve tekne imal sonrası kullanılacak,kürekçi,tayfa ve savaşacak asker temini ilgili Beylerbeyleri kontrolüne verilmiş iken,Ticari anlamda sulh zamanı korunacak ticari gemileri kollama görevi yapan donanmanın ise iaşe,ibade ve bedelleri yine padişah fermanı gereği Ticaretin Merkezi kıyı illeri ticaret erbaplarından (Selanik,Galata ) gibi alınan özel deniz vergileri ile sağlanma yoluna gidilmiştir.Ayni dönemde bu durum Venedik için ticaret gemilerini koruma adına ticari gemilerin silahlanması ve destek gemileri oluşturulması biçiminde ticari İhale yolu ile kazanan firmaya ihale edilmesi biçiminde yürütülmekte idi. Osmanlı denizci temini Türk,Rum,İtalyan,Dalmaçya bölgesi insanları ağırlıklı idi,belirli ölçüde esir kürekçi kullanılsa da bunların savaşta güç olarak diğer görevlerde kullanılmasını kısıtlamakta idi.bu anlamda donanmanın insan gücü evrenselliği yanı sıra tekne inşa ve silahlandırmada da İtalyan,Rum ustaların varlığı inkar edilemez.örneğin Gemi yapım Ustası '' Dere '' ve İstanbulda yaşayan ve Osmanlı hizmeti ile refaha ulaşmış ''Lerodano'' gibi ustaların yıllara verdikleri hizmetler onların bu görevlerde yeterince memnun kaldıklarını gösteren denizciliğin ,dönem içinde İmparatorluğun Ulusalcılık dışında bir güc olduğununda bir göstergesidir. Bu durum Çifçilik,Kara askerliği gibi konularda insan gücü istihdamı sağlayan Türk kimliğini denizden uzak tutan düşüncenin günümüz yansımalarına da örnek teşkil etmesi malesef düşündürücüdür.

MEHMET TUNÇAY
Uzakyol Kap.
Beğen · 
Mehmet Tuncay

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder